bugün... öğle sıcağı arabanın direksiyonunda, ellerim yanıyor... klimacı olmama rağmen seviyorum mereti, açmıyorum arabada, açık camlardan püfür püfür essin istiyorum. birden irkildim.
balçova termale doğru orta refüşün çimlerini kesmişler, mis gibi kokuyor... hemen babam geliyor aklıma, kesilmiş çim kokusunun bana hatırlattığı bu işte, yazlığın bahçesinde çimleri biçen babam... elektriğini toprağa vermek için çıplak ayakla çimlerde volta atan... ayrık otlarını biçip, konu komşuya "geniş yapraklı italyan çimi", yoncaları "farekulağı cinsi" diye yutturan, sadece yanıp sönen bir kırmızı ışıktan ibaret güya alarm sistemi ile hırsızları kandıran, binbir zorlukla yetiştirdiği çimlerde bırak yatmayı, ezilmesin diye 5 dakika aynı noktada ayakta dikilmeyi bile yasaklayan, bahçesinde açan her çiçeğin her ağacın geçmişini uzun uzun anlatmaktan acayip zevk alan babam. alemdir o, biraz üçkağıtçı, keyif düşkünü, tertip disiplin timsali evcimen boğa erkeği. elinde tahta bavul, ayağında lastik ayakkabı, 11 yaşında İstanbula ayak basışıyla başlayıp, Dolmabahçe stadında kaşar ekmek satarak harçlık çıkardığı günlerle devam eden, birincilikle bitirdiği okul yıllarını siyah beyaz Türk filmi izler gibi dinlerdim. Fakir ama gururlu genç edebiyatı yapmaz, o yokluk günlerinden ayrı bir lezzetle dem vurur. Sonra Beyoğluna kravatsız çıkılmayan günlerden izmir beyler sokağındaki tek göz evlerinde kedileri sapanla bahçe duvarından düşürdüğü çocukluğuna oradan Anadol arabasını kamyonete çevirdiği yıla atlar, sohbetiyle mest eder. İlla balık sofrasına rakısı olur, damatlara içirmek için ısrar kıyamet, yemekte en son o kalır, zaten konuşmaktan yiyemez ki, sonunda annem bulaşıkları toplamaya davranır da kalkar yerinden. Çocukluğum çıraklığını yapmakla geçti. Hidrofor mu bozuldu, "koş ingiliz anahtarı getir, penseyi kap gel..." Mangalı, garaj kapısı, güneş enerjisi, şöminesi, süs havuzu özel tasarımdır. Kendi çizer, gerekirse kendi yapar. Ne gerek var para vermeye, hem zaten birşeyler yapmazsa sıkılır. Kurtludur!! Öğle uykuları hariç her dakika ayaktadır.
Velhasıl benim babam acayip renkli bir kişilik!!! hani anlatılmaz yaşanır tiplerinden!! babalar günün kutlu olsun, şekerim, yanaklarından öperim :)
"öğle uykusu" dedin de bak aklıma ne getirdin. gümüldürde seninle acayip kudurduğumuz ve manyakalr gibi güldüğümüz bir öğlen vakti amcamın uyuduğunu unutmuştuk.Amcam aşağıya inmiş ve yanımızzda bitmiş olduğu halde biz hala gülüyor ve birbirimizi gıdıklama devam ediyorduk. FArkettiğimizde çok geçti, amcam dibimizdeydi. ama biz gevşemiş yüz kaslarımıza engel olamıyor hala gülüyorduk. gözleri öfkeden kan çanağı olmuş amcam ,bizim korkuyla karışık gülme nöbetimize dayanamamış o da gülmeye başlamıştı.nefis günlerden biriydi o gün de.daha niceleri gibi. özlüyorum o günleri...
YanıtlaSilben de şimdi gece kıkırdamalarımızı hatırladım. sabaha kadar uyumaz dolayısıyla bizimkileri uyutmazdık. ne güzeldi gerçekten, dertsizmişiz o yıllar ve sebepsiz gülermişiz herşeye, herşey ne kadar güzelmiş...
YanıtlaSil