11 temmuz cuma...
Sıcak bir sabaha uyandık, eşyalarımızı arabaya koyduk, bugün hedef Dalyanda Bacardi Turu.
Ali Kaptanın meşhur teknesine bindik. Dalyanda yüzlerce tekne var. Hemen hepsi Ekincik turu yapıyor, dolayısı ile tüm tekneler içiçe denize giriyor. Ali Kaptanın sadece çarşamba ve cumaları yaptığı Bacardi turu çok farklı. Yine İztuzu plajı var ama denize açıldığında sola doğru dümeni kırıyor ki bakir koyların tadına varalım.
Tat deyince aklıma geldi. Tatile çıkalı 5 gün oldu, hep denize yakın takıldık ama daha balık yiyemedik derken, sabah Ali Kaptanın elinde balıkları görünce derin bir oh çektik. Öğle yemeğinde ıssız bir koya yanaştık. Burada 15 gündür yaşayan 2 yoksul amca vardı. Ali Kaptana ve hanımına yemek için yardım edip karşılığında yemekten nasipleniyorlar. Baktık biz teknede uyuklarken millet ateşin başına çöreklenmiş. Meğer balıkların sayısı azmış, hamileyim ya :) sonuncuyu ilker benim için kaptı, az biraz kızlarla paylaştım. Tek balık hadisemiz de bu kadarcık oldu.
Caretta caretta göremedik maalesef. İztuzunda yengeçler de pek tatmin etmedi. Derken dönüşümüzde hava bir karardı, karşıki dağlara bulutlar yüklendi. Tatilin bittiğinin habercisi gibiydiler. Biz de yüklendik eşyalarımızı doğru Marmarise.
Yolda şimşekler, yağmur, fırtına... müthiş bir tatil vedasıydı.
Marmariste biraz yürüyüş yaptık, özlediğimiz Burger Kingten yeme fırsatı bulduk ama otele geldiğimizde pişman olduk. Çünkü Çınar Muğla Evleri aslında lokantaymış, hem de kocaman bir menüsü varmış, hatta balık bile varmış!!! Kokoşlar yer yatağını tercih etmedikleri için Muğla evlerinde kaldı, biz yer yataklarında yattık, ördek, kurbağa ve tavuk sesleri ile harika bir gece geçirdik.
12 temmuz cumartesi...
tatil bitiyor. Son günümüz.. Arabamız bozulmamış olsaydı bugün Gökova turuna çıkacaktık ama üst üste 3. tekne turu bünyemize ağır geleceğinden vazgeçtik, hem eve erken dönmenin sakıncası yok. Çınar Muğla Evleri, sadece kahvaltısı için bile kalınabilecek bir yer. Ekmekler orada yapılıyor, yumurtası balı bir başka. Gökova turu için bir haftasonu kaçamağı için yine burada kalmayı planlıyoruz. Sanıyorum tüm tatil boyunca en sevdiğimiz otel burasıydı. Yıllar önce kahvaltı ve lokanta olarak açılmış, sonra otel olarak da hizmet vermeye başlamış, yayla evlerindeki odalar her türlü konfora sahipti ve yer yatağı da inanılmaz rahattı.
Sorduk soruşturduk, birkaç saatimizi nerede denize girerek değerlendiririz diye. İncekum plajını önerdiler. Sedir Adası yolundan birkaç km ilerleyip arabayı bırakıyorsunuz, traktörlerle plaja indiriyorlar. Aman tanrım!!! tam bir günübirlikçi cenneti, piknik sepetini kapan, haşemasını giyen gelmiş. Bizim gibi normal insan evlatları da vardı ama azınlıktaydık. Bir ağaç gölgesine doluştuk. Ama keyfimiz kaçık. Alışmışız bakir koyların fatihi olmaya burda terliğini bırakacak boşluk yok. Neyse dedik ki bir denize girelim sonra toparlanır başka yere gideriz. Orçun, Gül, ben İlker daldık sulara, kalabalıktan arınalım diye kulaçladık uzaklara, iyice açıldık. Birden kıyıdaki kalabalığın arasında bir panik havası oluştu. Çığlıklar, kaçışmalar, yoksa köpekbalığı mı paniği yaşadık ama sadece birkaç saniye, çünkü insanların arasına karışan BADEM'di. Milli fokumuz BADEM. Bir ara kalabalıktan sıyrılıp açığa geldi, bize birkaç atlayıp zıplama hareketi sergiledi sonra yine kalabalığa yanaştı. Bir genç kıza öyle saldırdı ki - yada uzaktan biz öyle gördük - acayip tırsmaya başladık. Hamileyim ya bana böyle aksiyonlar yasak diye, İlker hadi dedi kenarda kenardan çıkalım denizden, ne olur ne olmaz. Hızlı hızlı yüzüyoruz kıyıya, geliyor demeye kalmadı o badem gözleri ve minik burnuyla burun buruna geldim. Bastım tabii çığlığı. Geçtim ilkerin arkasına siper aldım karnıma bu arada Tufan kıyıdan sürekli deklanjöre basıyor hain :) hadi biz yırttık, arkamızda Orçun başladı fokla boğuşmaya, güle hadi çık diyor, gül orçunun başı dertte sanıyor, geri dönmeye yelteniyor. Neyse ki sonunda bizimle pek eğlenemedi, başkalarına sardı.
(Bu resimdekiler tabii ki bizler değiliz, bizim dehşet fotoğraflarımızdansa bu mutlu tabloyu koymayı tercih ettim)
Bademi ofisteki arkadaşımın mavi yolculuğu sırasında çektiği video görüntülerinden görüp zararsız olduğunu düşünmüştüm ama sonraları gazetelerde çıkan yaklaşmayın haberleri sanıyorum bilinçaltıma yerleşmiş, açıkça korktum. Hamileliğin etkisi de var tabii, ne de olsa 150 kiloluk bir yaratık ve huyunu bilmiyorsun. Kıyıdan Bademi izlemek acayip eğlenceliydi. İnsanlarla bu kadar içiçe olması onun için yarar mı zarar mı bilmiyorum ama doğal bir yaşam şekli olmadığı kesin. Geçen hafta gazetede okudum, yaz aylarında bir havuza kapatılması uygun bulunmuş. Her insan bizim gibi değil ki, zarar verenler de olabilir.
Belki de bizlerden uzakta yaşaması onun için daha uygun.
Adrenalin yüklü tatilin son günü de işte böyle geçti...
akşam sonunda kendi yatağımızdaydık...
Sonra düşündüm, insanları tatilde tanırsın lafı ne kadar doğru.
Yıllardır bildiğim insanların bilmediğim ne kadar çok yönü varmış.
Mesela;
1. Orçunun gülü bu kadar sevdiğiini bilmiyordum :) hani yangından foktan kurtarması bi kenara hergün deli gibi süt içiriyor, kemik erimesi olmasın diye
2. Herkesin yemeklerle ilgili takıntıları var; ilkerle ben maydonoz, gül dışarda salata, tufan dışarıda hemen hemen hiçbirşey yemiyor. Orçunla Zeynepin çok takıntısı yok yemek konusunda
3. zeynepin kedi ve köpek takıntısı benimkini bile geçiyor.
4. herkes benim deli manyak bir haşlanmış mısır manyağı olduğumu öğrendi tatil boyunca. çünkü pis sularda haşlanmıştır diye dışarıdan alamadım ama ağzımı suyu aktı.
5. tufan mutlaka sabahları kahve içmesi lazım ayılması için ve bir dahaki tatili muhtemelen herşey dahil 5 yıldızlılarda geçirecek.
....
evet evet insanları tatilde iyi tanıyorsun, onlar da seni...
Hi there!
YanıtlaSil