Nerden ilk duydum hatırlamıyorum, galiba bir blogger annenin yazısıydı...
Sonrasında biraz araştırma ile Tim Seldinin "Harika Çocuk nasıl yetiştirilir?" kitabını edindim, yaklaşık 1 haftadır okuyorum. Montessori eğitimi hakkında.
Bu linkten her türlü bilgiye ulaşılabilir.
buraya da sık sık uğruyorum.
Kısaca notlar:
- Maria Montessori İtalyanın ilk kadın doktoru
- Çocukların potansiyellerini görerek doktorluğu bırakıp onları eğitmeye adamış kendini.
- Küçük çocuklar pek çok ufak tefek işin üstesinden gelebilecek varlıklar
- Onlara verilen işlerin altından kalktıkça son derece özgüvenli bireyler olarak yetişiyorlar.
- Aynı zamanda eğleniyorlar.
- Ana fikir kendim yapabilmem için bana yardımcı ol!! Benim yerime yapma!
Tabii harika çocuk çok iddialı bir tanım, zaten her anneye yavrusu harikadır da benim bu eğitimden hoşuma giden çocukların bazı işlerini kendi kendine görebilmeleri, bunu başardıkça özgüvenlerinin artması, bağımsızlaşmaları.. 7 yaşında hala annesinin yemek yedirmesini bekleyen çocuklar, kıyafetlerini giymekte zorlananlar, bir bardak suyu bile annesinin elinden içenler, odasını toplamaya direnen veletler... bunlar hep karşıdan bakıp da üzüldüğüm sahneler.. Elimden geldiğince bunları yaşa(t)mamak istiyorum.
Anne İş'te ile mailleştim, burasına ulaştım ve Montessori mail grubuna üye olmak için davetiye talep ettim. Azimliyim yani :)
Bizim minikler için tabii ki çok erken ama onların bile gelişmelerini sağlayacak bazı oyunlar var.
Biz sürpriz sepeti ile başladık. Bu Arca ile aramızda birbirimize akşam sözümüz gibi oldu. Hani Anne İş'te kitabında çocuğunuzla 15 dakika bile geçirseniz her akşam aynı saatte sözleşerek ve mutlaka söz verdiğiniz gibi davranarak (resim yapmak, masal okumak, bebek dikmek...) birbirinizle çok özel bir bağ kurabilirsiniz diyordu. İşte bizim bugünlerde her akşam yemeğimizi yedikten sonra sürpriz sepetimiz var.
Bu sepetin içine hergün ayrı objeler koyuyoruz. Amaç sepetin içindekileri ses, doku, koku şeklinde algılaması. İlk gün sepeti önüne koyduk, sadece baktı, içinden biz objeleri alıp bakıp yerine koyduk, sonra sepeti tekrar önüne koyduk. İçinden tek tek objeleri alıp incelemeye başladı. Cam kavanoz içinde nohutlarla en az 15 dakika oyalandı. çıkardığı seslere bayıldı. Yün patiğe çok ilgi göstermedi. Kağıt sayfayı epey hışıdattı. Sonunda sepetle işi bitince sepeti ters çevirdi. Bu galiba bu oyunla işim bitti demek:) 3-4 gündür oynuyoruz artık sepeti elimde görünce gülüyor ve biz müdahale etmeden başlıyor içindekilerle oynamaya. Genelde doğal şeyler olması gerekiyor, tahta, cam, metal... Kitapta öneriler var. Hergün de ayrı objeler... Dün akşam metal çay kutusu ve tahta kaşıkla hem diş kaşıdık hem de birbirine vurup çıkardığı seslerle coştuk.
Şimdilik böyle... Büyüdükçe oyunlarımız gelişecek değişecek, sabırsızlıkla bekliyorum.
Yahu, daha dün ben senin hamileliğini takip ediyordum. Bu küçük adam ne zaman doğdu, ne zaman oturmaya başladı ve ne zaman Montessori eğitimine geçildi. Zaman ne kadar hızlı akıyor ve ben ne kadar hızlı yaşlanıyorum :(
YanıtlaSilOff!!
Neyse, yine çok takdir ettim seni Yeliz'cim :)
Bayıldım ben bu oyuna. Ela doğsun, onunla oynamak için sabırsızlanıyorum:)
YanıtlaSilBu arada o çay kutusunu tutan minik tombik ayakları yerim ben, bu ne şirinliktir maşallah:)
çok güzel bir etkinlik olmuş, herşeyleri yaptım da bu etkinliği bir türlü yapmadım ben nedense, değişik objeler mi bulmak zor geldi acaba bilmem ki...
YanıtlaSilpahalı oyuncak markalarının olmadığı zamnlarda zaten böyle oynuyormuş çocuklar. ki tuna da oyuncaktan çok gerçek objeleri oynamaktan zevk alıyor.
YanıtlaSileski çok kardeşli yıllarda da el mahkum abilerine ablalarına yardım ederek büyümüşler(büyüdük) aslında eskide kalan her şeyin doğallığını hatırlatıyor bence montessori.