Salyangoz ailesinin pazar gezmeleri

Yağmur yağdı mı duramıyorum evde, salyangoz muyum neyim:)

Yürüyüşe çıkamıyorsam, balkona çıkarım mutlaka o yağmur kokusunu duymam lazım. Misal dün akşam korkunç geçen İstanbul seyahatinden ve Arca’yı uyuttuktan sonra montları giyip balkona çıktık İlker’le. Yıllar sonra ilk defa iki fırt sigarasından çektim, içime çekmeden ama : ) 

Hey gidi eski dost hey gidi ezeli düşman!

Neyse yağmur en güzelinden Pazar günü yağmıştı. İlla ki dışarı çıkalım diye tutturdum İlker’e. Güzelbahçe mi Alsancak mı derken Alsancak ağır bastı. Üç yedek kıyafet ve hatta içlik tayt Arca’nın nazik totosu üşümesin diye. 

Kıbrıs Şehitleri, Kordon… 

Kaçırdığı su birikintilerine geri dönüp şap şap yapan garip bir üçlüydük o sabah. Tea&Pot açılmamıştı henüz. 

Arca’nın terden yağmur sırılsıklam olmuş kafasını kurutalım ve üstünü değiştirelim diye Burger King’e girdik. Dershanelerden çıkmış gençler arka masalarda don atlet, ıslak kafalı kırmızı yanaklı bir cücenin mini konseri ile öğle yemeklerini yediler. 

Zeynep’ler dükkanı açınca damladık hemen. Duru’yu da getirmişler yeay!!

Arca cheesecake, Duru tuzlu kurabiye ile kakaolu süt ısmarladı. Muhabbetin dibine vurdular. Geçen haftaki tiyatroya birlikte gitmişler, birbirlerinin öğretmenlerini tanıyorlarmış, mış mış mış :) İki kocaman çocuk gibi ...

Biz ise nefis bir çay içtik. Geçen gittiğimde İlker’e ballandıra ballandıra anlattığım Christmas Tea, tamamen Zeynep icadı bir karışım… Eve stoklayacağım o çaydan! Portakal kabuğu, tarçın…

Arca’nın gözler öğle uykusuna teslim olmaya yakın eve vınladık. O yorgunluğun üzerine iki saat deliksiz uyku, ıslak kafa, kırmızı yanak, mis koku…

Şimdi yazarken aklıma geldi, sahi geçen yıl yine bu zamanlar yağmurlu bir Pazar günü Alsancak İskelesi’nin orada şapşapın dibine vurmuştuk! Hey gidi… Zaman nasıl da çabucak geçiyor.