Tek gecede bitirerek kendi çapımda hızlı kitap okuma rekoruna imza attığım “Evrenden torpilim var” hakkında iki satır yazmasam ayıp olurdu.
Popüler olduğu dönemde uzak durduğum bir kitap. 138. Baskıyı görünce baskılara dayanamadım edindim ben de: )
Bir işin içine “öğreti” girdi mi iğreti oluyorum. “ihtiyacım yok yeterince gelişmiş bir kişiliğim” olayından ziyade kafi derecede ebeveyn eğitim kitabı hatmettikten sonra kişisel gelişim kitaplarına biraz mesafe koymak benimki.
Aykut kardeşimiz kendi hayatından kesitler vermiş. Artık klişe halini alan “evrene gönderdiğimiz olumlu sinyallerin bize olumlu olarak geri dönmesi” etrafında dönen bir takım olaylar zinciri. Kitabın özeti bu. Ben zenginim dedikçe zengin olacağını iddia ediyor. Okurken, yaşadıklarının bu “öğreti” ile ilgisi var mı yoksa tamamen tesadüf mü diye sık sık sorgular buldum kendimi. Neyse lafı dolandırmayalım.
Beni en çok heyecanlandıran “EGO” ile ilgili olan kısımdı. Değişik bir bakış açısı buldum kitapta. Hani hep ego için tü kaka derler ya, “sakın ha deme” diyor. “Ego = ben” diyor, “insan kendisine tü kaka der mi hiç” diyor. Uzun lafın kısası “bükemediğin bileği öp” diyor.
Bir de “ego geçmiş ve gelecektir, sen anı yaşa” diyor. Bunu sevdim. Ego geçmişten hatta çocukluktan beri bizim yarattığımız bir gerçeklik. Olabilir.
Mesela ben dış görünüşe önem veren sığ bir insanım. Yok canım filan değil. Böyleyim, kendimi eğitmeye çalışıyorum ama yazık ki etrafımda hep güzel insanların olmasından hoşlanıyorum. Dolayısı ile bu benim için de geçerli. Yaşlanmaya başladığımdan beri kendimden pek hoşlanmıyorum. Kırışıklıklarımla bir türlü barışamadım ve gelecekte başıma gelecekleri biliyorum, çünkü bu genetiktir. Beyaz tenliysen, kuru bir cildin varsa ve benim gibi sürekli gülümseyen biriysen kaçınılmaz son çok uzakta değildir.
Tüm bu gerçekler benim egom, geçmişten beri benim gerçekliğim olmuş ve “bununla yaşamayı öğrendim” laf aslında. Önemli olan buna inanmak. Kendimdeki değişikliklerle barışık olsaydım, Çin’deyken beni uzun zamandır görmemiş olan arkadaşım, “yaşlanmışsın, kırışıklıkların çıkmış” gibi bir laf ettiğinde kendisini densizlikle suçlamaz, dahası bozulmazdım. Egom yara almıştı ve özgüvenim yerle birdi. İşin kötüsü beni vuracakları bir yumuşak karın bahşetmiştim ortama. Artık yaşlanmışlığımla bol bol geyik yapılabilir, iyice kızdırılabilirdim.
Geçen hafta trafikte yol kavgası yaptığım kadın şoföre “çirkinsin” dediğim için mi bunlar başıma geliyordu? (Onun bana ettiği küfürlere karşılık verebileceğim sağlam bir dağarcığım var, ne de olsa erkek egemen bir fakültede okudum, lakin arabada Arca vardı, söyleyebileceğim en kötü şey “çirkinsin”di ve şaşılacak bir şey oldu, on ikiden vurdum, o bana salak gibi bakakalırken ben yanından vın diye geçtim. Demek onun da egosu zedelenmişti.)
O bozulduğum akşamı konuyu dağıtarak geçiştirdim, en azından egomun yaralarını fazla açık etmemeye çalıştım. Ama cidden bozulmuştum. Bu benim keyfimi kaçıran bir şey… gıcık bir durum!
Aykut abimiz önce gülümseyeceksin diyor.
Yaşlanıyorum işte nesine gülümseyeceğim? Yok öyle değil. Yaşlanmanın elle tutulur bir tek iyi yanını düşündüm. Epey zamanımı aldı tatmin edici bir cevap bulmak. Çünkü “olgunlaşıyorum”, “sağlıklıyım gerisi boş” gibi klişeler açıkçası tatmin edici yanlar değildir, “dış görünüşümle barışığım” kadar laftır, özellikle de bu konuda egosu benim kadar şişmişse.
Çok uzatmayacağım, buldum!
Güzelim lan ben! Hala güzelim! 36 bedenim. Hamilelik öncesi kilomdan sadece 2 kilo fazla var. 34 yaşındayım, beni daha genç gösteren modern saçlarım ve doğru modeli seçersem kotun güzel durduğu bir kıçım var. Ve laf aramızda hala kozmetiğin mucizesine inanıyorum! YAŞASIN EGO!! ŞİŞİK EGOMU SEVEYİM: )))
Ha bir de Arca cücesi ile aramızda geçen şu diyalogun da yardımcı olduğunu söylemeden geçmeyeyim:
A: Annem sen kadın mısın?
Y: Evet annecim ben kadınım.
A: Güzel bir kadınsın!
hhahah Arca varken sırtın yere gelmez merak etme:)
YanıtlaSilAyrica gulumsemenin yakistigisin yelizim:) seni operim, egonu yerim:)
YanıtlaSilHahhaa, bence de güzelsin Yelizcim. Ne kırışıklıktan kork ne de yaşlanmaktan. Lale ve Leylak ablalarından feyz al, gülebilen ve kendiyle dalga geçebilen kadınlar hiç yaşlanmazlar. Yemişim kırışığını:))
YanıtlaSilEgoyla ilgili bölümü sevdiğine göre bence Aykut Oğut'un ikinci kitabını da (hani şu kapağında ayna olan) mutlaka okumalısın sevgili günün çorbası :) O kitapta da egoyla (kendi egonla) diyalog bölümleri var; hem etkili hem eğlenceli.
YanıtlaSilBir oğul doğuracan arkadaş ben bunu bilir bunu söylerim :)
YanıtlaSilruhdagına katılıyorum, erkek doğracaksın hem de tam bağımlısından:) kuzenim 2-3 yaşındayken annesinin yüzünü kucağına alır balım, şekerim, güzelim diye severdi:)) egolu kadınların ilk önce ayakkabı topuğunun arkası eskir sende de olay aynı mı? mercan
YanıtlaSilOnu ağzından öpe benim için şöyle yumura yumura,
YanıtlaSilBloggerların toplandığı bir etkinliğe gitmiştik Adayla, hepsi gencecik incecik kızlar, Ada kulağıma "anne biliyormusun bunların arasında en güzel sensin" dedi.
Nasıl havaya girdim anlatamam. Tabi Ada'nın yarattığı bu hava eğer
trafikte kadının biri camı açıp çirkin deseydi anında sönerdi kesin, acımasız kadın seni:)
Canım arkadasım kisi kendini bilmeli kafa karışıklığına gerek yok :) hep çok güzelsin
YanıtlaSilKesinlikle güzelsin. Ve zoru başarmış durumdasın. 34 yaş ve doğum sonrası halen 36 beden olabilmek. Bence çok büyük başarı. Hatta şu hayatta başaramadığım tek şey biliyor musun?
YanıtlaSilNe sınavlar kazanıp ne badireler atlattım. Ama doğum sonrası kilolarımı veremedim. Zaten doğum sonrası demeye utanır başka bir insan ben hala yüzsüz yüzüsüz doğumdan sonra kilo veremedim diyorum.Ne kadar oldu diyenlerede utanmadan 7 yıl diyorum mesela.
Bu arada artık bende takıntı oldu.(kesin teşhis) Kilo veremiyorum-bu beni çok mutsuz ediyor-mutsuzluktan daha çok yemek yiyorum-kilo veremiyorum...
Ahucum yok yav nerde! tam 55 kilo ile 38 bedenim artık. o geçmiş 2 sene bana fena kilo olarak dönmüşüm acı ama gerçek:(
Sil