Eğer objektif bir kitap eleştirmeni olsaydım, Barış
Bıçakçının “Sinek ısırıklarının müellifi”
isimli eserini yere göğe sığdıramazdım. Ancak ben ne kitap eleştirmeniyim ne de
objektifim.
Barış Bıçakçı, kısa net öz derin cümlelerle kısa bir roman
yazmış. Aforizmalarının sıklığını kahramanın da bir yazar olmasına bağladım,
üzerinde çok durmadım. Dediğim gibi bir kitap eleştirmeni, bu kitap hakkında
sade, derin, düşündürücü gibi sıfatlar kullanırdı.
Yazık ki kitap da, kitaptaki karakterler de benimle ve son
günlerimle öyle bir örtüşüyor ki, ruhsal yaralar almamak için bilinçsizce
savunmaya geçtim okurken. Fazla düşünmeyecek, kendimden izler bulmamaya gayret
edecek, neticede kendimi içsel bir sorguya çekmeyecektim. Bilinçaltımla sözsüz
anlaşmamızın şartları buydu. Ben anlaşmaya uydum, bilinçaltım da savunmasını
hazırladı ve kitabı okuyup bitirdik birlikte. Ve “ay çok bayılmadım” diyerek
noktayı koyacakken kendimi Barış Bıçakçı’ya ve bu kitaba haksızlık yaparken
buldum.
Sözlerimi geri alamam çünkü doğru, çünkü bayılmamak üzere
okundu ve bitti. Ama noktayı koyup arkama bakmadan çıkıp gitmek doğru değil. En
fazla bir virgül koyabilir, şu anki içsel sorunlarımı aşıp da tekrar düzlüğe
çıktığımda ya da sorunlarımı kabullenip mertebe atladığımda yani uzun lafın
kısası kitap hakkında düşünürken kendimi çok incitmeyeceğime karar verdiğimde
tekrar okunmak üzere rafta güzel bir yere yerleştirebilirim.
Ha unutmadan bu benim okuduğum ilk Barış Bıçakçı kitabı,
yazarı tanıyanlar sevenler “Bizim büyük çaresizliğimiz” isimli eserini öve öve
bitiremiyorlar, hani bu yazıyı okuyup da yazarı es geçmeyi düşünenler
varsa aman ha, benim gibi delinin ipiyle kuyuya inilmez, araştırmanı yap önerileri
dinle öyle karar ver, der kaçarım.
"Bizim Büyük Çaresizliğimiz"i lütfen oku ama bence filmini izleme. Kitap benim başucu kitabımdır, öyle severim. Filmine nasıl bir hevesle gittim ve kitabı okurken kahramanlarla ilgili kurduğum hayallerin tümü yer ile yeksan oldu. Eli yüzü düzgün bir filmdi belki ama asla benim kitabımın filmi değildi...
YanıtlaSilYok nurşen ablacım zaten filme uyarlanmışlar bende hep bir hayalkırıklığı yaratıyor. insan kendi filmini çekiyor okurken. bizim büyük çaresizliğimizi kesinlikle okuyacağım.
SilCemil adamım ya şahane çilek reçeli yapar ve nohutların ıslanırken çıkardığı çıt çıt seslerine benim gibi hayret eder:))
YanıtlaSilBence de '' Bizim Büyük Çaresizliğimiz''i oku ama kesinlikle filmini izleme...
ahhh evet çıt çıt sesleri... sessizliğinin ve yalnızlığının tıkırtısı:)
SilSinek ısırıklarının müellifi bence bir yaz akşamında okunmalı falan....sanki kitap öyle bir ortam istiyor gibi :) bir de hikayenin geçtiği mekanda eğer sende yaşadıysan olaya karşı ayrı bir ilgi duyarsın ya...benimki biraz öyle oldu. Ama genel olarak kitabı beğendim diyebilirim...Yazar dünyasının o iç sorgulamalarını ise oldum olası bayık bulurum bunu da es geçmeyeyim :)
YanıtlaSilhmm evet doğru tam yaz kitabı. son sayfalarını yazllığın bahçesinde okurken aynı duygulara kapıldım ben de:) Metroda okumak hoşuma gitmemişti. Ben editörle monologlarını sevdim yav, hani o iç sorgulamaları diyorsan.
Sil