Yoga derslerine devam ediyorum ben!! yeayyy... (#80şükürvesilesi ;) 24 galiba ay yok sayacağım ben böyle olmuyor)
Eh sen yapıyordun, diyeceksin, doğru yapıyorum, çok da iyi geliyor ama benimkiler kültür fizik hareketlerine dönüyor artık. Özellikle nefes egzersizlerine ihtiyacım var, onu da kendim yapamıyorum. Neyse işte iki derse katıldım bile.
Gerçi bu üçüncü hafta ve ben iki istanbul seyahati bir Arca bir de bizzat kendi hastalığım yüzünden dersleri kaçırıyorum ama olsun, harika bir hocam var. Ondan daha sonra bahsedeceğim, çünkü bence hikayesi yazılası bir kadın, Deniz.
Deniz tüm öğrencileriyle bir whatsapp grubu kurdu, bize yoga ve hayata dair hemen her konuda bilgilendirme mesajları gönderiyor. Geçenlerde çok insanın bildiği ama benim ilk defa okuduğum bir hikayeyi paylaştı. Benim gibi bilmeyenler vardır diye ve sonra tekrar tekrar okuyayım diye buraya koyuyorum. Evet dönüp dönüp eski yazılarımı okuyorum ben, hiç dalganı geçme, dalarım!
Buyurunuz hikaye:
Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir. Ders başladığında; hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır. Sonrada kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Eh sen yapıyordun, diyeceksin, doğru yapıyorum, çok da iyi geliyor ama benimkiler kültür fizik hareketlerine dönüyor artık. Özellikle nefes egzersizlerine ihtiyacım var, onu da kendim yapamıyorum. Neyse işte iki derse katıldım bile.
Gerçi bu üçüncü hafta ve ben iki istanbul seyahati bir Arca bir de bizzat kendi hastalığım yüzünden dersleri kaçırıyorum ama olsun, harika bir hocam var. Ondan daha sonra bahsedeceğim, çünkü bence hikayesi yazılası bir kadın, Deniz.
Deniz tüm öğrencileriyle bir whatsapp grubu kurdu, bize yoga ve hayata dair hemen her konuda bilgilendirme mesajları gönderiyor. Geçenlerde çok insanın bildiği ama benim ilk defa okuduğum bir hikayeyi paylaştı. Benim gibi bilmeyenler vardır diye ve sonra tekrar tekrar okuyayım diye buraya koyuyorum. Evet dönüp dönüp eski yazılarımı okuyorum ben, hiç dalganı geçme, dalarım!
Buyurunuz hikaye:
Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir. Ders başladığında; hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır. Sonrada kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.
Bunun üzerine; profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker. Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar. Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte; ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Profesör yine aynı soruyu sorar. Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır. Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye. Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar… Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;
‘Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları; Hayatınızdaki önemli şeylerdir. Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi. Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise; Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir. Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise; diğer ufak tefek şeylerdir. şayet kavanoza önce kum doldurursanız; Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi; ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz; Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın.
Sağlığınıza dikkat edin.
Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.
Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur…’
Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar; ‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’ Profesör gülerek cevaplar; ‘Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun; Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek vaktiniz olsun
Çok güzel bir hikayeymiş ve çok anlamlı.
YanıtlaSilPaylaşım için çok teşekkürler :)
Duymuştum evet çok güzel bir hikaye. :))
YanıtlaSilAy çok güzelmiş bu! :)
YanıtlaSilKavanozumuzu boşaltıp, yeniden doğru sırayla doldurmak da mümkün bu durumda sanırım :)))
Hakkaten güzelmiş. Küpe gibi taktım kulağıma..
YanıtlaSilçok severim bu hikayeyi :D
YanıtlaSilHikayeyi paylaşsam? İzin var mı
YanıtlaSilTabii zaten ben de internetten buldum sahibini bilmiyorum:)
Sil