Arca’yı dokuz buçuk civarı ite kaka yatağa soktum. İkimiz de
öyle yorgunduk ki, tek kitapta anlaştık. Üstelik de kısacık bir iki yaş civarı
kitabı, Tübitak Erken Çocuk kitaplığından “çiftlikte”. Paylaşım bilinciyle
fotoğrafını çektim, tüm sosyal hesaplarımda paylaştım. Artık bana kalan
zamanlar başlayabilirdi. Başladı.
Ne yazsam diye düşünüyorum, daha doğrusu önce
aklımdaki hangi konuyu yazıya döksem… Okuma köşesine ki artık biraz da yazma
köşesi, sindim. Biraz maillerime baktım, biraz facebooka takıldım.
Bir anda can arkadaşım Deniz’in uzun yazısına denk geldim. Face’te uzun uzun yazmaz Deniz. Dikkatimi
çekti, Togan’a yazmıştı, onsuz hayatının ilk günüydü bugün, Deniz Togan’a bir
ağıt yakmıştı, kıymetlisine. Togan, benim ortaokuldan bir arkadaşım, iyi huyu
kibar yüzüne yansıyan kendi halinde özel bir çocuktu. Deniz’in canı, aşkı, dostu, bir
tanesi, her şeyi… Liseden sonra Togan hakkında haberleri hep Deniz’den aldım,
hemen hiç yolumuz kesişmemişti.
Bugün Togan gitmişti, ölmüştü.
Birer ikişer gidiyorlar, hayatımıza dokunanlar, akranlarımız
gidiyorlar.
Daha iki hafta önce ilkokul arkadaşım (İlker’in de ortaokul
arkadaşı) Mete’nin ölüm haberiyle sarsılmıştım. Annem haber vermişti, en yakın arkadaşı Murat'ın annesinden öğrenmişti, Murat ne hissetmişti acaba? Mete yeni evliydi, küçücük çocuğu
vardı, geride kalanlara ne olacaktı?
Ben gidenlerden ziyade onların geride bıraktıklarına yanıyorum.
Deniz’e yandım mesela, hala görüşürler miydi, nasıllardı bilemem, benim için
onlar lisedeki halleriyle kaldılar. Togan’ın son fotoğrafları, o fotoğraflardan
bana yabancı bir adam bakıyor, benim Togan okul koridorlarında mızıka çalan,
kravatı her daim biraz gevşek, gözlüklü bir oğlan çocuğu, bıraktım öyle kalsın…
Öyle kalsın…
Hani demiş ya Şems-i Tebrizi, “her insan ölecek yaşta”, akranlarımız birer ikişer gittikçe, fark ediyoruz ki, nafile bu çaba, hepimiz
ölecek yaştayız.
Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta..
Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta..
Slm Bacım, dogrusun ne diyeyim, hic olmeyecekmisiz gibi geliyor, sanki bizim basımıza gelmeyecek ama obur taraftan olumun olmadıgı ev de yok ve dedigin gibi ben de en cok kalana- kalanlara uzulurum, cunku gidenin nasıl oldugunu goren bilen yok ama kalan. Gozumuzun onunde olan bildigimiz :( cok zor Allah hepimizin yardımcısı olsun. iyi haftalar, sevgiler Ceren
YanıtlaSilBaşlık anlatıyor zaten, daha başka ne demeli... Böyle genç gidenler daha da yakıyor insanın içini, hele de geride kalanlar... Allah kalanlara sabır versin, başınız sağolsun...
YanıtlaSilBilge
Başın sağ olsun... Her ölüm zor ölüm... Her ölüm bizden bir parçayı da alıp götürüyor, her ölen bizim için bir şey bırakıyor ardında... Allah sabır versin demekten başka bir şey kalmıyor bize de...
YanıtlaSilbasiniz sagolsun yeliz :(
YanıtlaSilÇok doğru :( Bazen dannn diye yüzümüze vuruyor hiç "zamansız" bir ölüm ile hayat bunu.. Oysa geç ölüm diye bir şey de yok ki.. Hepsi erken.. Mekanı cennet olsun arkadaşınızın.
YanıtlaSilAllah geride kalanlara sabır versin.Mekan cennet olsun
YanıtlaSilAdile
Yelizcim başın sağ olsun:( Togan'ı tanımasam da son günlerde arkadaşlarımdan o kadar çok şey duydum, okudum ki hakkında:( Ne güzel insanmış; dedim... Tam da Küçük Şeylerin Tanrısı'nda "Yaşlı değildi, genç de değildi, ama yaşanabilir, ölünebilir yaştaydı.."okurken..:((
YanıtlaSil