Not: bu yazıyı yazalı epey oluyor. Yayınlayıp yayınlamama konusunda tereddüt ettim. Bana sanki biraz "ben böyleyim, ben şöyleyim bıkbık" yazısı gibi geldi. Ama sonra bir daha okudum ve dedim ki; böyle durumlarda kaybolan insanlar (anne-baba) olabilir, ben nasıl ihtiyaç duyuyorsam (özellikle ebeveynlik konusunda) başka insanlar da başka bakış açılarına ihtiyaç duyabilir, en iyisi yayınlayayım gitsin. Şahsıma gıcık olmak serbest (ben bile bazen gıcık oluyorum:P)
Akşama doğru biraz hava alalım dedik, Arca ile Hatay caddesinde yürüyeceğiz, ıhlamur çorap bir de istediği stickerlardan alacağız. Üç tane alabilirsin dedim. Önce anlaşır gibi olduk. Kırtasiyeye girdiğimizde işin rengi değişti, üç tane çok azmış, dörtmüş. Son derece manasız bir şeyi, aman hadi dört oluversin diyeceğim bir şeyi, “ben kararımdan dönmem” anafikirli derse dönüştürmek gibi kötü bir huyum var. Ama öyle… Bugün buna izin verir gevşersin yarın başka talepleri olur.
Akşama doğru biraz hava alalım dedik, Arca ile Hatay caddesinde yürüyeceğiz, ıhlamur çorap bir de istediği stickerlardan alacağız. Üç tane alabilirsin dedim. Önce anlaşır gibi olduk. Kırtasiyeye girdiğimizde işin rengi değişti, üç tane çok azmış, dörtmüş. Son derece manasız bir şeyi, aman hadi dört oluversin diyeceğim bir şeyi, “ben kararımdan dönmem” anafikirli derse dönüştürmek gibi kötü bir huyum var. Ama öyle… Bugün buna izin verir gevşersin yarın başka talepleri olur.
“Kararımı verdim, değiştirmeyeceğim, istersen hiç almayabilirsin ama ben üç tane için izin veriyorum” dedim, gerçi kendisi “hiç iyi kararlar vermiyorsun” şeklinde bir eleştiri getirdi ama çok da tın!
Dönüş yolunda gerginlik iyice arttı. Ben almayacağım dedikçe sinirleri bozuldu ve iki yaş sendromundaki hareketlere benzer bir performans göstermeye başladı. Yolun ortasındayız ve kaldırımlar hınca hınç insan dolu. Tuttum elinden, gel dedim kaldırıma oturduk. Çırpınıyor, ağlıyor, karşıdan gören için manzarayı tasvir edeyim. Annesini itekleyip duran, ağlayan çırpınan bir çocuk ve gestapo suratlı bir anne.
Neyse bir şekilde kucağıma oturdu.
Neyse bir şekilde kucağıma oturdu.
Annelik yolunda yaptığım bir iyi şey varsa o da etrafımı bir tarafıma sallamamak. Galiba iyice yüzsüzleştim ben, iyice aymaz oldum. Bırak etraf ne der demeyi artık düşünmüyorum bile. Hatta ayarı çekiyorum. Geçen Arca ile yürüyen merdivenlerden çıkarken arkama baktım ve yükseklikten korktum, gayri ihtiyari Arcaya sarıldım hani dengesini filan kaybedip geriye düşmesin diye. Eşsiz çocuk büyütme tecrübesi ile bana müthiş bir yol göstericiliğe soyunan bir zat, Arca için “tutma çocuğu kendi çıkar o” dedi. “Ne diyon lan sen! Benim çocuğumun ne yapıp ne yapamayacağını bana sen mi söyleyeceksin! Bir kaktırırım seni iki seksen düşersin adamın asabını bozma dalarım” dedi gözlerim, o da beni ziyadesiyle anladı, dilim ise “BİLİYORUM” dedi. Münasebetimizi o an kestik. Zira uzatmak manasız bir kavgaya sebebiyet verecekti.
Çocuğuma karşı toplum içinde ne kadar sakin ve kararlı isem, çevreme de aynı derecede kararlı fakat asabiyim. Bu toplum nasıl kocanın biri karısını sokak ortasında öldürmeye kalksa karı-koca kavgasıdır diye kenara çekiliyor, benim çocuğumla olan diyaloğuma da karışmayacak, karışana dalarım!
Neyse Allahtan o gün Arca çırpınır ben sakince ona sarılırken kimse ilişmedi bize, ya da bizim mahallede artık tanınıyorum.
Arca ağladı, kızdı, ikna etmeye çalıştı, ben sadece “evet istiyorsun biliyorum” dedim. Evet kızdın, gel kucağımda kız gel kucağımda ağla dedim ve bana saatler gibi gelen birkaç dakika içinde kucağımda sakinleşmişti.
Aldık mı stickerı ? tabii ki hayır. (zaten onun derdi sticker değildi)
Arca onun sıkıntısını anladığımdan emin oldu mu? Evet.
Arca annesinin onu sevdiğinden emin oldu mu? Evet.
Neden? Çünkü aslında normalde sokak ortasında bizi rezil etmiş, tutturmuş, saçmalamıştı ama ben bunlara rağmen ona sarıldım mı? Evet.
Biz bu sahnenin hemen arkasından sakince olay mahalini terk ederken hiç yaşanmamışçasına el ele tutuşuyor muyduk? Evet.
Peki başka sorum yok.
Ne güzel etraftakilere aldırmaman, ne güzel Arca'ya sarılman.. Ne güzel ne tatlısınız siz.
YanıtlaSilÖpüyorum ikinizi de..
Yeliz, bizim kızlar büyürken bi hemen hemen 30 kadar müstakil evin bulunduğu bir mahallede yaşıyorduk. Hal böyle olunca herkes birbirini tanır, çocuklar aynı okula gider, aynı servise biner ve hatta çoğu aynı sınıflarda olurdu...Bu vıcık vıcık durum karşısında da tabiki hepsi birbirinin ana babasını tanır., az çok aile hayatını bilirdi.Benim koca da dünyaya baba olmak, hatta görümcelerimin deyimiyle anne olarak dünyaya gelse daha iyi olacak bir adam... Çocuklar akşam evlerinde babaları onlara bişe dese ama Zeki amca diye başlarlarmış. :) babalr da o zaman Zeki amcanızın evşne fidin dermiş.Bunları bize anlatır, hafif yollu da alttan alttan eleştirirlerdi. İşte, siz böyle yaptıkça kaybediyorsunuz aslında, siz kaybederken de çocuk da kaybediyor gibi... Ama anlamadıkları şuydu, biz oyduk, öyle insanlardık. Kendi tarzımızda hareket edip, öyle çocuk büyütüyorduk. Diyeceğim o ki, kimse kimsenin işine karışmasın arkafaş, iyi insan yetiştirmek tek kriter bence...Allaha şükür ki, öğrencisi ağlarken sarılıp onunla ağlayan çacuklar yetiştirmişim...
YanıtlaSilBen seni ve Arcayı sevinçle takip ediyorum hatta yazılarının bazılarını Cancan'ın anne ve babasına gönderiyorum.
Aaaa! Ama olur mu, neden öyle ağlattın o çocuğu? aaaa :)))
YanıtlaSilAranıza yeni katıldım, daha 1 yaşında benim oğlum :)
Çevreden gelen yorumlar yine de birikti, uzun bir yazı olur.
merhaba biliyor musun bu gestapo tutumu bende de var. Bir şey ile ilgili karar verilmişse kesinlikle ondan vazgeçmiyorum , ama bazen ne hissediyorum biliyor musun, çocuklarımın ellerinden birşeyleri değiştirebileceklerine ilişkin olan azimlerini aldığımı , ne kadar zorlarlarsa zorlasınlar birileri karar verir ve sen ona uyarsın duygusuna hapsolacaklarını,pazarlık yapmayı hiç öğrenemeyeceklerini düşünüyorum. Sen ne dersin? sevgiler Gizem
YanıtlaSilBana da arkadaşlar despot anne diyorlar ama napayım taviz tavizi doğurur diye düşünüyorum.
YanıtlaSilPınar