Bugün şahsi tarihimde bir ilk yaşandı: Evden çıkarken yanıma kitap almayı unuttum. Telefon unuttuğum oldu, kahvaltımı, anahtarımı hatta Kentkartımı unuttuğum bile oldu ama kitap ASLA! Kabus gibiydi! Metroda uyuklayanları, ellerinde telefon Candy Crush oynayanları, sırf yer vermemek için dışarıyı seyrediyormuş gibi yapanları (evet metroda! sanırım pencereden yansımalarını seyrediyorlardı), yer kapmak için her kıpırdananın önüne yığılanları izlemek zorunda kaldım. Allahım, kitaplar ne kadar da hayat kurtarıcıymış meğer.
Neyse ki hafta sonu verdiğim kitap siparişim, ışık hızından sadece birkaç kilometre daha düşük bir hızla ofise gelmişti ve akşam eve dönerken aynı işkenceyi çekmek zorunda kalmadım. Metroda ayakta kalmak ancak elimde bir kitap varsa çekiliyor, net!
Yazmak üzerine kitaplar aldım bu defa. "Öykü ve Roman Yazma Sanatı" (Sevim Gündüz) ile "İyi yazmak üzerine" (William Zinsser). Çünkü pek çoklarının aksine yazmanın öğrenilebilir ve çok çalışılırsa başarılabilir bir iş olduğunu düşünüyorum. Değerli bir hocam, yazarlık kelime hamallığıdır demişti.
Tam anlamı ile bir yazar olamayacağımı anladığımdan beri üzerime bir rahatlık geldi, sürecin tadını çıkarma rahatlığı. Ve planlama kısmından aldığım keyfin paha biçilemez olduğunu fark ettim. Yazmak istediklerim hakkında notlar almayı, gerekirse araştırma yapmayı seviyorum ben. İster inan ister inanma, bu bloga yazdığım her yazı, sonu belli olarak yazılmıyor. Kafamdaki seslerle başlıyorum ve seslerin beni götürdüğü yere gidiyorum, genelde de çok başka bir yere götürüyor, toparlamakta zorlanıyorum. İşte bu sebepten benim "içeriklerim"de bir konsept yok. Ne anne blogger diyebilirsin bana ne kitap tanıtım blogger'ı... Bundan sebep hemen her günüm, hemen her yazım çorba:) (ve belki de bundan sebep bu kadar uzun soluklu bir blog serüvenini sürdürebiliyorum, konu sıkıntım yok ki, konu ne çocuğum, ne analığım, ne işim, ne özelim.. Konularım hepsi!)
Yazı içinde bir disiplin tutturma konusunda biraz çalışmam gerek. Bunun için de kendini geliştirmenin kimseye bir zararı yok. Gelişmek iyidir.
Ha ama bak yazma disiplini dersen o Allaha şükür mevcut. Arca ile uyuyakalmadığım her akşam en az iki saatimi yazmaya ayırabiliyorum, ayda en fazla birkaç defa oluyor ama olsun bu da bir şeydir:)) Şimdi bir de laptopum var, daha doğrusu İlkerin eskisi bana kaldı, artık içine istediğim her şeyi yazabilirim, bana ait yeay!! Mesela şu anda okuma koltuğuma yayıldım, ayağımı uzattım, yazıyorum. Sanırım bütün hayatımı bu şekilde geçirebilirim. Aklıma eseni yazarak... Bunun için birileri bana ödeme yapsa ne iyi olur, totomu bu koltuktan kaldırmazdım.
Hayaller Paris gerçekler Yeliz:P
Dün İlkere emekliliğimde dikiş dikmek istediğimi söylediğimde bana "bence sen emekliliğinde kitap yaz" dedi. Ben de ona dedim ki: "emekliliğimi beklemeyeceğim"
Evet bekleme ! "Tam anlamıyla bir yazar" ne demek bilmiyorum ama senin iyi bir yazar olacağına eminim. Kimsenin yazılarını bu kadar keyifle okumuyorum ve bu kadar heyecanla beklemiyorum. Seni keşfedeli 2 yıl oldu sanırım. Halen aynı heyecan ben de . :)
YanıtlaSilYeliz sen hep yaz. Hepimizin ruhuna iyi geliyor yazdıkların...
YanıtlaSilPetek
Yaşasın, sen yaz, biz okuyalım işte ne güzel..Doğmamış bebeğe don biçmek gibi olacak ama son cümleyi okuyunca direkt kıvırcık saçların,güzel gülüşünle bir kitap kapağı canlandı gözümde, ay ne güzel olur,pozitif enerji verirsin bize oralardan :)
YanıtlaSil''emekliliğimi beklemeyeceğim'' Sen yaz Yeliz, biz okuruz.İçimdeki iç ses gibisin.Nazmiye
YanıtlaSilYaz işte anacım... Kimler neler yazıyor, seninki hiç değilse çorba... Keyifle, tebessümle, bugün çorbacı neler yazmış diyerek giriyorum bloga, daha ne... İster blog yaz, ister roman yaz... ya da çocuk kitabı yaz... :)
YanıtlaSilOkumanın yanısıra Yazmak da evrenseldir tıpkı müzik gibi...biz kadınlar zaten konuşamadan durmayız kafamız aynı anda birçok şeye çalışıyor ve düşünüyor veya odaklanıyor haliyle insanın çat diye yanında o anda karşısında kendini anlayabilecek dinleyebilecek biri olmadığı anlarda bu tip bir blogda yazmak okumak en güzeli bence de...her telden olması da cezbediciliğini gösteriyor zaten, ellerine klavyene kelimelerine sağlık, çorbanın tuzu hiç eksilmemesi dileğiyle :D
YanıtlaSilYaklaşık 6 yıldır takip ediyorum seni. Ayrıca fena bir okur da sayılmam (övünmek gibi olmasın:p) Yani demek istediğim kitap okumak için kısıtlı bir zamanım varken hergün yazıp yazmadığını kontrol ediyorsam iyi yazıyorsun demektir. İlla bilinç akışı mı olmalı çorba stiline alıştık bir kere değiştirme :)
YanıtlaSilBihter
Yaz gitsin, kimse okumazsa biz okuruz bea! :)
YanıtlaSilDediğin de haklısın. Her gece oturup iki saat yazmak müthiş bir disiplin. Keyifli de yazıyorsun. Oturup da yazmaya kalkınca kelimeler gelsin diye beklemek zorunda kalmadığına göre de ''sen olmuşsun'' Yeliz'cim. Yazdıklarını çok keyifle okuyorum. Her hafta yazı atölyesine gittiğimden orada romanlarını yazmakta olan insanlarla sık sık karşılaşıyorum. Disiplinle oturup yazdıktan sonra bu iş senin elinden kaçmaz.
YanıtlaSilGönlünü dinlemeye devam yani.
Sevgiler