İki yıl önceydi, klasik
okusam da ne okusam dediğim zamanlar. Evet, bu kadar okuma meraklısı biri için
klasikleri okumamış olmak ilginç, biliyorum. Ama öyle…
Her şeyin bir uygun bir
zamanı olduğuna inanıyorum artık.
Tufan, - muhteremin en
eski arkadaşı ve en eski arkadaşım Zeynep’in kocası, kadın olaydı, kitap
kulübüne kesinlikle dahil edeceğim arkadaşım - bana o yılbaşında Oblomov’u hediye
etti. Ve mutlaka okumalısın, dedi, çok seversin diye ekledi. Tüm bunlara rağmen
kitabı elime alma cesaretini ancak kulüpte okuma kararı alındığında gösterebildim
(ve oyumu Oblomov’a vermemiştim:/).
İşte bunlar hep zaman...
İşte bunlar hep zaman...
Kitap kalın, bir kere
klasik, Oblomovluk olsun, hırka olsun, neredeyse iki yüzyıllık bir zihinlere
kazınmışlığı var, o kadar mesafemiz de olsun değil mi ya?
Bendeki bu klasiklere genel
anlamda samimiyetsiz duruş nereden geliyor, gerçekten bilmiyorum. Bir klasik
okuyabilmem için ya kafamın iyi olması lazım (Anna Karenina’yı okumaya iki
kadeh şaraptan sonra başlayabilmiştim) ya da işte böyle kitap kulübü olacak,
herkes okuyacak, birbirine gaz verecek, filan… Bence çocukluğuma ve ilk
gençliğime inmeli, orada bir fen lisesi öğrencisinin kafa dağıtmak için Aziz
Nesin, Agatha Christie ve gizli gizli beyaz dizi okumalarına rastlayacağımıza
eminim.
Oblomov’a bismillah deyip
başladım. Ayıktım hatta kahve içiyordum. İlk yüz sayfasında Oblomov’un yataktan
kalkmayacağını Tufan söylemişti, hazırlıklıydım. Ben başlayasıya kadar zaten
kulüpten pek çok arkadaş yarılamıştı ve WhatsApp (bu arada gözünüzü seveyim
whatsup demeyin şu uygulamaya) üzerinden gazlamalar başlamıştı. Dolayısıyla
korktuğum kadar olmadı. Hatta sevdim, çok çok sevdim. Hatta Arca bile sevdi, “sen
bu kitabı kimseye verme, ben büyüyünce okuyayım” dedi, yerim.
Tabii ki sadece sevmekle
olmuyor. Sadece sevmekle birkaç günde kitap bitmiyor. Sahilde, evde, balkonda,
teknede, metroda, otobüste ve hatta uçakta Oblomov benimleydi.
Sadece yatakta okumadım, çünkü uzanarak okumaya başladığım an üzerime bir ağırlık, vücuduma bir gevşeklik, ruhuma bir tembellik, bir uyku hali çörekleniyordu.
Sadece yatakta okumadım, çünkü uzanarak okumaya başladığım an üzerime bir ağırlık, vücuduma bir gevşeklik, ruhuma bir tembellik, bir uyku hali çörekleniyordu.
Öyle böyle kitap bitti,
hem de çok güzel bir tat bırakarak bitti. Bir aylık birlikteliğimizde; Oblomov,
burjuvazinin temsilcisi Ştoltz, efendisine hem söylenen, hem ondan fayda
sağlayan, hem de başkalarına onun hakkında tek kötü söz söyletmeyen Zahar ve
Oblomov’un sırtından geçinen asalaklar, kısacası toplumun her kesiminden
karakterleri okumak müthiş keyifliydi.
Bir yerde okumuştum,
yazarın Oblomov’un rüyası yazısı bir dergide yayınlandıktan sonra Oblomov
romana dönüşmüş. O rüya önce beni sıkmıştı fakat sonra bir daha okudum o kısmı,
Oblomov’u Oblomov yapan Oblomovluk’un nasıl doğduğunu anlatan bir bölüm. Biraz
da Ştoltz ile karşılaştırılan çocukluk ve genlik kısımları hoşuma gitti ve ne
kadar farklı olsalar da birbirlerine sadık bu iki adamın özünde iyi, saf,
dürüst olmalarından doğan dostluklarına hayran kaldım.
Bir romanı klasik yapan
sanırım evrenselliği. Belki Rus tarihi, iki yüz yıl önceki Rus halkının yapısı,
bizi burada bu zamanda çok ilgilendirmiyor olabilir fakat okuduğumuzda
kendimizden ne kadar çok şey buluyorsak o kadar yakın hissediyoruz ve bunu
hissettirebilen eserler, klasik oluyor.
Eğer henüz okumadıysanız,
size tavsiye Oblomov’luk yapmayın, korkmayın ve okuyun, iyi ki okumuşum
diyeceksiniz, iyi ki…
Ben de klasik okumakta zorlanıyorum. Aslında başlayınca gerisi geliyor da başlama da sıkıntı var.
YanıtlaSilaynen ama bu gerçekten keyifli bir roman. evet bazı yerleri gereksiz uzamış hissi veriyor ama genele bakınca mutlaka okunmalı derim:)
SilKitabı ne kadar sürede okudunuz merak ettim.Sevgilerimle :)
YanıtlaSilyaklaşık bir ay. Ama ben araya kitap aldım. çok konsantre bir okuma olmadı. Eğer sadece buna odaklansaydım muhtemelen 2 haftada biterdi.
Silyeliz filmi de çok güzel...
YanıtlaSilHarika kolajlar ve çok güzel bir yazı olmuş. Yalnız değilsin, ben de çok okumama rağmen kolay kolay klasik okuyamam. Zamanında çok İngiliz klasiği okumuştum gerçi, bak Jane Austen, Edith Wharton falan çok severim ama hayatımda hiç Rus kaldiği okumaya. niyetlenmedim. Bu da öyle her ortamda söylenmiyor tabii, biraz utanç verici. Bu harika yazı çok imrendirici ama yine de zof, çok zor. Bir de benim öyle uyuşukluğa, rehavete falan aşırı bir tepkim var nedense, kitabı falan parçalarım diye korkuyorum��
YanıtlaSilMerhaba blogunuzu yeni keşfettim ve artık takipteyim :)
YanıtlaSilBana da uğrarsanız çok sevinirim...