Yeni yetme dönemlerimi
hatırlıyorum. Ortaokul zamanlarını. Okulda gruplaşmalar olurdu. Bir gruba dahil
olmak, ait hissetmek ergenliğin gerekliliğiydi demek ki… Oğlan gruplarında
genelde tek tipleşme hakimdi. Aynı saç modeli, aynı takımın oyuncusu olmak…
Fakat kızlarda, aynı gruba mensup bile olsa, ayrık bir ruh hali hemen göze
batardı. Birbirlerine katiyen benzemeyen ayrık otları. Kadınların doğasından
gelen bir ayrıklık var bence, bireysellik, birbirinden bir şekilde ayrışmak.
Nitekim 1930’lu yılların
ortaokul ortamında kendisine yakın bulduğu (daha doğrusu ailelerinin başını
fazlaca ağrıtmayacağına emin olduğu) kızlardan bir grup kuran Bayan Jean Brodie
de benimle aynı görüşte. Ve kızları bir takım oyuncusu olarak değil birer birey
olarak ele alıyor ve işleyebildiği kadar işliyor. Çok ilginç bir karakter Bayan
Brodie. Evde kalmış kız kurusu da diyemiyorsun, müthiş özgür bir kadın. Dönemin
el verdiği kadar özgür diyelim. Kitapta yaptıklarını neden yapıyor, neden o
kızları bir kukla gibi yönlendirmeye çalışıyor, anlamakta zorlandığımı itiraf
etmeliyim. Bu arada kızlar da tam Bayan Brodie kızına layık olacak şekilde kendi
başlarına buyruk karakterler olarak yetişiyorlar, hem de öğretmenlerinin etkisinde
bu kadar kalmalarına rağmen.
Bayan Brodie’nin dostları
kadar düşmanları da var ve çöküşü yani erken emekliliği de düşmanlarının
elinden oluyor, hem dahili hem de harici.
Son derece ilginç bir
romandı. Farklılığının tek sebebi konusu değil, anlatımındaki zaman algısının
insanı şaşırtması da cabası. Fakat bu kitabın hızlıca okunmasını,
sürükleyiciliğini kesinlikle ortadan kaldırmıyor.
Tüm zamanların en iyi 100
romanından biriymiş bu arada, bence de iyi bir roman, tavsiye olunur:)
Merak ettim doğrusu.
YanıtlaSilİlginç geldi kitap :)
YanıtlaSilİlk defa duydum bu kitabı ama merak ettim :)
YanıtlaSil