18 Ocak 2017 Çarşamba

Challenge #1 ve #2

Bloglamanın en eski geleneklerinden biri mimlemek ya da bir challenge davetine icabet etmek.
İçinden geliyorsa tabii, zorlama yok.

Ben canım Leylak dalı'nın yazısında gördüm, içimden geldi katılıyorum. Sorular da hoşuma gitti, biraz beni bana, biraz beni okuyana anlatacak sorular. 




#1 : Beş sözcükle kendini anlat.
1. güler yüzlü
2. mütevazi
3. kitap kurdu
4. geveze
5. nüktedan

İtirazı olan? Yoksa ikinci soruya geçelim, zira bir gün geri kalmışız bile:

#2: Kalbini kazanmanın beş yolu.
Kişiye göre değişir. Mesela Arca cücesinin çok fazla bir şey yapmasına gerek yok. Ya da İlker'in. Ama İlker yapıyor, kalbimi kazanmak için değil, yaptığı şeyler kalbimi kazandırıyor. Ben öküzümdür ama ona, vücudum kırık dersin, gecenin bir vakti çıkar, nöbetçi eczaneden sana ilaç bulur. İlgili, içten yaklaşımların olsun canımı ye.

Bir de hakkaniyetli olmak önemli benim için. Haksızlığa adaletsizliğe sinir oluyorum.
Vay zormuş bu soru ya. Dur düşünmeye devam edeyim. 

Kalbimi kazanmak için düşünceli olmak yeterli galiba. Nasıl tarif edeyim? Bence niyet. Mesela ablam öğretmen, bu sömestr tatilinde onun da bir tatili var ama bana "sen çalışıyorsun, biz Arca'yı alıp sinemaya götürelim, bize gelsin biz evdeyiz", dedi mesela. Annem desen, zaten bu hafta karne alacaklarını o hatırlattı. Bunlar mühim biliyor musun, bunlar gönül telini titreten incelikler. 

Samimiyet! Bak bu çok önemli! Zeynep benim neredeyse yirmi beş senelik arkadaşım, Elvan Gülayşe Tuba desen yirmi seneyi devirmişiz, hani artık kardeş gibi oluyorsun ama samimiyetini hissetmek farklı bir şey. Kimi insan yapmacıktır, tavırları, olayları kıvırması, anlamasan neyse de anlarsan kötü oluyor. Ama benim can arkadaş dediğim insanlarda samimiyetsizliğin olmamasını seviyorum, belki de onlar benim bu yüzden can arkadaşlarım. Samimiyet çok kalp kazandıran bir dokunuştur.

"Arca isen bir şey yapmana gerek yok" maddesini de sayarsak 5 tane oldu bile, daha fazla kasamayacağım.


3 yorum: