En sıkıldığım zamanlarda beni yoklamayı başaran bir arkadaşım var, Elvan. Nasıl yapıyor anlamıyorum, en kaybolduğum, en kendimi kötü hissettiğim anda bir mesaj atıveriyor, "nerelerdesin, kayıp mısın" deyiveriyor. Telepati, belki?
Bugün yine kendimi bok gibi hissettiğim bir anda mesaj attı, arayayım mı dedim, konuştuk. Daha doğrusu ben anlattım. O dinledi. Bazen sadece söylediklerinizin dinlenmesini istersiniz. Bu, ağlamak gibi. Çözümün o anda o kişi tarafından sana sunulmayacağını bilmene rağmen içini akıtmak.
Bana "her şey geçecek" demedi bu defa, geçmiyor işte hepimiz biliyoruz, sadece bir yazıyı okumamı tavsiye etti: bu yazı :)
Neden her anımızın başrolünü oynamayalım? "Anı yaşama"nın değişik dilde telaffuzu gibi bu yazı. Güzel. Kendimize yaptığımız en büyük kötülük, ileriye dönük yaşamamız. Sürekli ileriye dönük durdukça hayatın aslında bu anında yaşananlarını kaçırıyoruz. Özensizce ve sabırsızca bir bekleme hali içinde, müdahale edemediğimiz şeyleri kontrol etmekle debeleniyoruz.
Bu an olması gereken bir an ve ondan nasıl kurtulacağımızın değil, onunla en iyi şekilde nasıl başa çıkacağımızın derdinde olmalıyız.
Şu anda ben "umutla ailemin yanıma gelmesini bekleyen bir insan"sam ve yapmam gereken sadece buysa, o halde yazıda da dediği gibi, "umutla ailemin yanıma gelmesini iyi şekilde bekleyen insan" olmalıyım.
:)
YanıtlaSilÇok güzel bir yazıymış gerçekten. Dualarım sizinle Yeliz'cim, en kısa sürede "ailesiyle mutlu" durumuna geçmen dileğiyle...
YanıtlaSilCanımsın sen benim çok güzel ifade etmişsin. Sen kafa yorduğunda en iyi başrolü oynarsın ;). Öpüyorum çok. Yeni yazıları görünce çok sevindim
YanıtlaSil