Sizin çocuğunuz dokuz yaşındayken kopya çekmeye çalıştı mı?
Mesela ben biliyorum ki, annemkiler böyle bir teşebbüste bulunmadı. Ama benimki bulunmuş!
Sektör fuarına katılmak için gittiğim Milano'da bu haberi aldığımda, seyahatin akşamı, akşam yemeği ve hatta gecesinin gündemine bu cüce oturdu, benim böğrüme ise taş gibi bir utanç!
Tam fuar alanından çıkacağım, bizimkiler ne yapıyor diye aradım, bam! bomba gündeme düştü. Otele dönmeden evvel bir kadeh kırmızı şarap bir lazanya için sağanak yağıştan kendimi attığım lokantada, kırkbeş dakika, salya sümük ağlayan cüce ile sohbet ettim. Ne şarabın ne de lazanyanın tadı kaldı aklımda. Zira lokmaları yemiyor, yutuyordum, iki lafın arasında.
İlker bir dizi yaptırımı kendisine bildirmiş, en ağırı da babasının bundan gayrı ödev ve dersleri konusunda kendisi ile muhattap olmayacak olmasıymış. Bu sebepten cücenin durdurulamayan ağlamalarını durdurmakla görevliydim o gece. Hepsini biliyorum ve rica ettim muhtereme "çikolatayı da yasaklara sokuver" dedim.
"Olur mu Yeliz! Kendisine haksız mücadelenin, hep kazanma hırsının aşılandığını düşündüğüm oyunları yasakladım: Playstation, Ipad'deki futbol oyunları... Adamın kaybetmeye, ikinci olmaya tahammülü yok, o yüzden kopya çekmeye çalışmış, bu oyunlar olumsuz etkiliyor, sebebi var, yani, mesneti var mahrum bırakmanın!"
Ulan sanki bütün o ebeveyn eğitim kitaplarını ben değil de, sms okumaya üşenen adam okudu!
"Torba yasada neleri geçiriyorlar bir gecede, sen araya çikolatayı sokuşturuvermişsin çok mu? Allahsız!"
İkna edemedim.
Bir ay kadar süren "burun sürttürme" ve şahsıma ait iki saatlik "kopya çekmek hırsızlıktır, bilgi hırsızlığıdır" mihvalindeki konuşmalar (diğer deyişle beyin mikmeler) meyvesini vermiş olacak, Paskalya öncesi veli toplantısında gayet olumlu bildirimler aldık.
Flamancası çok ilerlemiş. Özel öğretmeni Katrien diyordu da, teselli sanıyorduk. Harbi konuşuyormuş. O kadar ki, sınıfta çok konuştuğuna dair şikayetler aldık. Allahım bir şikayete bu kadar sevineceğimi rüyamda görsem inanmazdım!
Dersler de fena değil, matematik zaten evrensel bir ders, onda sıkıntı yok. Fen bilimleri işte kopya çektiği ders biraz beter. Fransızcası ehhhh... Öğretmenini uyarmış, "üstüme gelmeyin bir defada bir dil!" Haklı. Fazla üstüne gitmiyoruz. Zaten bu yılın başında ben açıkça söyledim, tek beklentimiz, o da senin hayatının kolaylaşması için, dil öğrenmen. Bu kadar.
Kuaföre gittiğim gündü. İnstagramda Fransızca kursumdaki ördeği paylaşmıştım. Manasız bir etkileşimin içinde buldum kendimi. Tamam, kuaför koltuğundaydım, kitabım bitmişti, sosyal medyada fittirirken ve buna rağmen "oğlunu Flamanca okuluna göndermişsin, ne demeye Fransızca kursuna gidiyorsun" diye soran birine "paşa gönlüm öyle istedi" şeklinde bir etkileşimin ötesine geçmemem gerekirdi ama demek ki ihtiyacım varmış uzun uzun anlattım. Madde madde sebepler. Biri de buydu işte, Arca'ya Fransızca'da yardım edebilme ihtimaline tutunma...
En önemlisi harbi eğleniyorum.
Yüzüklerin Efendisindeki Sméagol (Gollum) tipli bir öğretmenimiz var. Kendisine bayılıyorum. Sınıfın eğitim düzeyi çok yüksek ve tam bir çok uluslu ortam. Yani dersin yarısından fazlası İngilizce geçiyor. Bu da epey eğlenceli oluyor, özellikle de dili telaffuza bir türlü dönmeyen yaşını başını almış iki Amerikalı profesör derse gelmişse! Biz Türklerde sorun yok, ö'yü, ü'yü bir güzel telaffuz ediyor, dilimize bir şekilde yerleşmiş, antin kuntin Fransızca kelimeleri (pantolon, eşarp, fular, kamyon...) şap diye hatırlıyoruz. Tabii eşarpla kamyonla Fransızca öğrenilmiyor ve çok zor, kabul. Hatta bu memlekte taşınmasak aman Fransızca öğreneyim de demezdim, zira hazır buradayken avantajını kullanalım diyorum ama nihayetinde mühim olan başlamak... Gerisi gelirse gelir, gelmezse rakı içeriz :)
O bahsettiğim instagram etkileşimindeki "Fransızca evrensel dil" olayına da zinhar katılmıyorum. Bu dünyadaki tek evrensel dil İngilizce, kırkıma geldim, tek kelime Fransızca öğrenme ihtiyacım olmadı. Dahası Arca'yı özel okula yazdırmaya niyetlenip de, ilk dil İngilizce olmasın nasıl olsa öğrenecek dediğimizde, Fransızca eğitim veren iki okulu hiç düşünmemiştik bile. Bence Fransızca evrensel filan değil, o Fransızların kendi dillerinden başkasına dillerinin dönmemesinin, dahası tembelliklerinin bahanesi olur anca. Ha şiir gibi dil de, şarkıları filan enfes de, canımı ye :)
Kopya, yabancı dil,flamanca, fransızca. Emekli öğretmen olarak kopya konusundaki tavrınız ve yaptırımlarınız dikkatimi çekti. Alman dünürüm var. İngilizce öğrenmeye çalışıyorum. Günlük yaşamda ingilizce kulak aşinalığım var. Oğlunuzun dil becerisi ve tavrı harika.Sizin fransıca öğrenme hevesinizi tebrik ederim.Eğitim boyunca fransızca okudum.Anlıyorum.Cevap veremiyorum Çocuklar daha kolay öğreniyor. Sevgiler.
YanıtlaSilÇok tatlı bir uslubunuz var, keyifle okuyorum; sevgiler :)
YanıtlaSilSiir gibi dil gercekten, insani sanata tesvik edip ruhunu besliyor sanki.. Biz de ingilizceyi nasilsa ogrenir -ve disardan destek bulmak da daha kolay- mantigindan yola cikip, fransiz ekolu okumus babanin etkisiyle Fransiz okuluna verdik bebeyi, ben de suan okulun dili bilmeyen velilere verdigi ucretsiz kurslardan nasibimi aliyorum :) ve bayiliyorum ama cok zorrrr ve belli bir yastan sonra daha da zor sanirim :(
YanıtlaSilKiyamam yaa Arca'ya. Bunca degisiklik, ulke, sehir, dersler, bir degil iki dil, sosyal hayat, degisiklik de degisiklik anasini satayim. Yaptigini hakli cikarmaz ama ben onu sefkatle kucakliyorum. Altindan kalktigi(niz) seyler hic azimsanacak gibi degil! Opuyorum seni ve Arca'yi! - Burcu B.
YanıtlaSilbu ara, le bureau des legendes diye 3 sezonluk bir dizi izledim. kulaklarım şenlendi ya. bir dil bu kadar mı şiir gibi olur? dediğin gibi şiir gibi falan ama evrensellik ııh. İspanyolca bile daha evrensel. Arca'ya hak vermek lazım.. yeni ülke, yeni diller, yeni arkadaşlar, yeni bir eğitim sistemi. Kuzuya başarılar
YanıtlaSilÇenebaz