"Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir."
Paris'te 4 gün geçirdik.
85.000 adım
63 km yürüyüş
ve şahsıma ait kısık bir ses.
ve bize ayak uydurmayı başaran bir Arca cücesi!
Her bakımdan unutulmaz bir tatildi.
Hemen her şey yolunda ve keyifli gitti.
Çünkü önceden deli gibi planlanmıştı. Tabii muhterem tarafından, çünkü "plan" onun işi. Ben? Ben de boş durmadım canım. Etrafımdan Paris içim tüyolar aldım, restoran, mağaza tavsiyeleri...
Paris deyince benim aklıma gelecek ilk üç şey:
1. Uzun kuyruklar: Paris gül ise, dikeni kuyruklar. İstisnasız her yerde, lokanta, katedral, müze, Disneyland, hatta aşırı pahalı mağazalar... her yerde kuyruk var. Bizim rekorumuz Disneyland'daki Ratatouille kuyruğu idi. 110 dakika bekledik, sadece 7 dakikalık bir etkinlik için.
2. Çiş kokusu: Her yer çiş kokuyor. Dünya kadar bira içilen bu Belçika'da Brüksel'in merkezinde bile bu kadar çiş kokusu yok. Arabayı bıraktığımız otoparka girerken derin bir nefes alıyor, arabaya bininceye kadar tutuyorduk nefesimizi. En son gün, evsiz bir adam ıslak pantolonu ile metrodan gözümüzün önünde indi, sabah dokuz civarıydı, Louvre Müzesinde "kuyruğa" girmeye gidiyorduk.
3. Japonlar: Özellikle de Louis Vuitton mağazasının önünde kuyruk oluşturan, aldıklarının fiyatına neredeyse bakmadan siparişi veren Japonlar. Japon şirketinde çalışıyorum, bu kadar Japon'u bir arada görmüyorum. O kadar dikkat çekiciydi ki, dayanamadım araştırdım: Japonlar neden Louis Vuitton markasına bu kadar düşkün? Bir sebebi olmalı. Varmış, hatta birkaç sebebi varmış: Mesela 80'lerden itibaren ekonomisi patlayan Japonya'da lüks Avrupa markalarının satışı tırmanışa geçmiş. Fakat Asya'da bu tür lüks tüketim mallarının fiyatları iki katına kadar çıktığı için Avrupa'ya gelenlerin bu ürünleri sadtın alması makul görünüyor. Peki ama niye özellikle Louis Vuitton? Kadının biri gözümüzün önünde bir fulara 200 Euro ödedi, hem de bildiğin damgalı eşek gibi LV yazanlardan. Alıp da boynuna takmazsın, zira bence aşırı görgüsüzlük. Meğer cidden bir sebebi varmış. Japonların geleneklerinde de olan aile armasına benzermiş bu kocaman LV logosu ve buna kıymet verirmiş Japonlar. Daha da ilginci, 1896'dan beri taklit edilmenin önüne geçmek için bu logoyu kullanmakta olan LV de meğer 1867'deki Paris Dünya Fuarında büyük ilgi gören Japon standalarındaki mallardan esinlenerek hazırlatmış. İlginç...
Instagramda epey kişinin içini baydığım seyahatten kesitleri buraya da ekleyeyim. Zira 10 sene sonra dönüp tekrar bakabileceğim tek mecranın blog olduğunu düşünüyorum. Bkz. 10 yıl evvelki tatil:) (O tatil Arca'ya hamile olduğumu öğrendiğimiz tatildi ve müthiş eğlenceliydi.)
Eiffel Kulesi
Disneyland (kısık sesin müsebbibi)
Champs elysees ve Zafer Tagı
Opera Binası
Sacré-Cœur Bazilikası
Louvre Müzesi
Chapel
Marie Antoinette'in hapishanesi
Notre Dame Katedrali
Sein nehri turu
Bunlar gezip gördüklerimiz.
Liste "Turist olarak Paris'te ne yapılır?" sorusunun cevabı niteliğinde.
Ve hala tam anlamıyla yapamadıklarımız, hiç planımıza alamadıklarımız var.
Bu seyahatte "gezmeyi, görmeyi, öğrenmeyi" merkeze aldığımız için böyle oldu.
Halbuki her seyahatin ayrı bir konsepti olmalı. Kimi lezzeti merkeze almalı (mesela bizim Yunan Adaları seyahatlerimiz umumiyetle böyle olur) kimi lokal insanların tercih ettiği mekanlarda, sokaklarda keyfetmeyi...
Ucundan azıcık yaptık. Mesela Sacré-Cœur sonrası küçük bir cafe bulduk, Soul Kitchen, şahaneydi.
Sonra akşam yemeği için ofisteki Fransız arkadaşımdan tavsiye Chartier, bildiğin esnaf lokantası ama çok keyifli.
Ve son olarak, yazının başındaki söz, babamın whatsapp'tan yaptığı yolculuk üzerine özlü sözler paylaşımından, tam liste de aşağıda:
1- “Hiçbir şey zekayı seyahat etmek kadar geliştirmez.” Emile Zola
2 – "Seyahat için yaptığın yatırım kendin için yaptığın en iyi yatırımdır." Matthew Karsten
Paris'te 4 gün geçirdik.
85.000 adım
63 km yürüyüş
ve şahsıma ait kısık bir ses.
ve bize ayak uydurmayı başaran bir Arca cücesi!
Her bakımdan unutulmaz bir tatildi.
Hemen her şey yolunda ve keyifli gitti.
Çünkü önceden deli gibi planlanmıştı. Tabii muhterem tarafından, çünkü "plan" onun işi. Ben? Ben de boş durmadım canım. Etrafımdan Paris içim tüyolar aldım, restoran, mağaza tavsiyeleri...
Paris deyince benim aklıma gelecek ilk üç şey:
1. Uzun kuyruklar: Paris gül ise, dikeni kuyruklar. İstisnasız her yerde, lokanta, katedral, müze, Disneyland, hatta aşırı pahalı mağazalar... her yerde kuyruk var. Bizim rekorumuz Disneyland'daki Ratatouille kuyruğu idi. 110 dakika bekledik, sadece 7 dakikalık bir etkinlik için.
2. Çiş kokusu: Her yer çiş kokuyor. Dünya kadar bira içilen bu Belçika'da Brüksel'in merkezinde bile bu kadar çiş kokusu yok. Arabayı bıraktığımız otoparka girerken derin bir nefes alıyor, arabaya bininceye kadar tutuyorduk nefesimizi. En son gün, evsiz bir adam ıslak pantolonu ile metrodan gözümüzün önünde indi, sabah dokuz civarıydı, Louvre Müzesinde "kuyruğa" girmeye gidiyorduk.
3. Japonlar: Özellikle de Louis Vuitton mağazasının önünde kuyruk oluşturan, aldıklarının fiyatına neredeyse bakmadan siparişi veren Japonlar. Japon şirketinde çalışıyorum, bu kadar Japon'u bir arada görmüyorum. O kadar dikkat çekiciydi ki, dayanamadım araştırdım: Japonlar neden Louis Vuitton markasına bu kadar düşkün? Bir sebebi olmalı. Varmış, hatta birkaç sebebi varmış: Mesela 80'lerden itibaren ekonomisi patlayan Japonya'da lüks Avrupa markalarının satışı tırmanışa geçmiş. Fakat Asya'da bu tür lüks tüketim mallarının fiyatları iki katına kadar çıktığı için Avrupa'ya gelenlerin bu ürünleri sadtın alması makul görünüyor. Peki ama niye özellikle Louis Vuitton? Kadının biri gözümüzün önünde bir fulara 200 Euro ödedi, hem de bildiğin damgalı eşek gibi LV yazanlardan. Alıp da boynuna takmazsın, zira bence aşırı görgüsüzlük. Meğer cidden bir sebebi varmış. Japonların geleneklerinde de olan aile armasına benzermiş bu kocaman LV logosu ve buna kıymet verirmiş Japonlar. Daha da ilginci, 1896'dan beri taklit edilmenin önüne geçmek için bu logoyu kullanmakta olan LV de meğer 1867'deki Paris Dünya Fuarında büyük ilgi gören Japon standalarındaki mallardan esinlenerek hazırlatmış. İlginç...
Instagramda epey kişinin içini baydığım seyahatten kesitleri buraya da ekleyeyim. Zira 10 sene sonra dönüp tekrar bakabileceğim tek mecranın blog olduğunu düşünüyorum. Bkz. 10 yıl evvelki tatil:) (O tatil Arca'ya hamile olduğumu öğrendiğimiz tatildi ve müthiş eğlenceliydi.)
Eiffel Kulesi
Disneyland (kısık sesin müsebbibi)
Champs elysees ve Zafer Tagı
Opera Binası
Galeries Lafayette
Sacré-Cœur Bazilikası
Louvre Müzesi
Chapel
Marie Antoinette'in hapishanesi
Notre Dame Katedrali
Sein nehri turu
Bunlar gezip gördüklerimiz.
Liste "Turist olarak Paris'te ne yapılır?" sorusunun cevabı niteliğinde.
Ve hala tam anlamıyla yapamadıklarımız, hiç planımıza alamadıklarımız var.
Bu seyahatte "gezmeyi, görmeyi, öğrenmeyi" merkeze aldığımız için böyle oldu.
Halbuki her seyahatin ayrı bir konsepti olmalı. Kimi lezzeti merkeze almalı (mesela bizim Yunan Adaları seyahatlerimiz umumiyetle böyle olur) kimi lokal insanların tercih ettiği mekanlarda, sokaklarda keyfetmeyi...
Ucundan azıcık yaptık. Mesela Sacré-Cœur sonrası küçük bir cafe bulduk, Soul Kitchen, şahaneydi.
Sonra akşam yemeği için ofisteki Fransız arkadaşımdan tavsiye Chartier, bildiğin esnaf lokantası ama çok keyifli.
Ve son olarak, yazının başındaki söz, babamın whatsapp'tan yaptığı yolculuk üzerine özlü sözler paylaşımından, tam liste de aşağıda:
1- “Hiçbir şey zekayı seyahat etmek kadar geliştirmez.” Emile Zola
2 – "Seyahat için yaptığın yatırım kendin için yaptığın en iyi yatırımdır." Matthew Karsten
3 – "Hayat ya cesur bir maceradır ya da hiçbir şey!" Helen Keller
4 – "Uzaklara gittikten sonra tamamen değişmiş biri olarak dönmek gerçek bir mucize." Kae Douglas Wiggin
4 – "Uzaklara gittikten sonra tamamen değişmiş biri olarak dönmek gerçek bir mucize." Kae Douglas Wiggin
5 – "Gezgin bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat eder." Goethe
6 – "Hayat bir kitaptır ve gezip görmeyenler hep aynı sayfayı okur." St. Agustine
7 – "Gezgin önüne ne çıkarsa onu görür, ama turist neyi görmek istiyorsa onu." G.K. Chesterton
8 – "Senede bir defa daha önce hiç görmediğin bir yere git." Dalai Lama
9 – "Her şey kötüye gittiğinde kendine bir tatil ısmarla." Betty Williams
10 – "Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan, yeni okyanuslar keşfedemez." – Andre Gide
11 – "Turistler nereye gittiklerini, gezginler nereye gideceklerini bilemezler." – Paul Theroux
12 – "Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir." Bosna Atasözü
13 – "Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir." – Anonim
14 – "Mutluluk gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil." – Epiktetos
15 – "Ne kadar uzağa gidersem kendime o kadar çok yakınlaşıyorum." – Andrew McCarthy
16 – "Yaşa, seyahat et, maceraya atıl, şükret ve asla pişman olma." Jack Kerouac
17 – "Mesele son durağının neresi olduğu değil, nasıl anıların ve yaşanmışlıkların olduğudur!" Penelope Riley
18 – "Macera tehlikeli sanıyorsan, rutini dene; öldürücüdür." Paulo Coelho
19 – "En uzun yolculuklar bile tek bir adımla başlar." Laozi
20 – "Bilmediğin bir yola gitmek bilmediğin bir yönünü keşfetmektir." – Martin Buber
20 – "Bilmediğin bir yola gitmek bilmediğin bir yönünü keşfetmektir." – Martin Buber
Sıkı takipçin olduğumu düşünürken 10 yıl önceki yazını okumadığımı keşfettim. Bu arada Paris seyahatiniz de hayırlı, uğurlu olsun. Gezmek, yeni yerler görmek gibisi var mı yav.
YanıtlaSilBrükselde sokak ortasındaki umumi tuvaletler çok ilginç gelmişti.öyle duvar kapı filan yoktu:) küçük basit bir paravan vardı sadece. Tabi sadece erkekler için:) pariste de olsa iyi olurmuş demekki.
YanıtlaSilSeyahatle ilgili sözlere de bayıldım.
Yeni seyahatlerinizi paylaşmanızı bekliyorum.
Pınar
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilKeyifli bir gezi olmuş, yerinde gözlemler ve Japonların LV gerçeği çok ilginç.
YanıtlaSilYa Yeliz ben de hep hayatimda Paris kadar pis bir sehir gormedim diyorum kimse inanmiyor. Pis yahu. Bosuna parfumu kesfetmemisler ihtiyaclari varmis demistim ozana gittigimizde :)
YanıtlaSil