Ben, çok üzgünüm ama - genel geçer Avrupalı ikiyüzlülüğüne sık sık tanık olsam da , ki ikiyüzlülük mü yüzleşmek mi o da başka bir tartışma boyutu - bu yazının ilk yorumundaki gibi acımasız olamıyorum, biraz da demek istiyorum ki, "hırsızın hiç mi suçu yok?" . Çok affedersin sen çok mu ileridesin ki son 15 yıldır, Avrupa'nın ağzına laf vermiyorsun da, adamlar - çok affedersin dötlüğüne mi - seni ortadoğu ülkesi ligine şutluyorlar? Biz mikemmeliz he biz mikemmeliz!
Neyse ne diyordum? Her ne kadar gözlemlerim olsa da, gözlemlerimde biraz dalgamı geçsem de, herkesi seviyorum ben, her milleti. Sevmek değil de belki kabul etmek, anlamaya çalışmak.
Sorduğum saçma sapan detaylı sorularla anlamaya çalışıyorum her bir bireyi. Neden? Çünkü ben anlayamazsam olmaz, bir şeyler dürter beni. Mesela Belçikalıların yemek alışkanlıkları. Ne vakittir ofistekileri gözlemliyorum. Uzakdoğulular çoğunlukla yemeklerini evden getiriyorlar. Mutfakta sabah saatlerinde bir balık kokusuna denk gelirseniz bilin ki Japonun biri kahvaltısını ediyor, yadırgamayın. Belçikalılarda da öğle yemeğinin değişmezi : Sandviç + çorba.
Ofisin kantininde her gün çorba çıkıyor. Evden peynir ekmek getiren Belçikalı arkadaşımız, çorbasını alıyor, lunch box'ındaki (sefertası) peynir ekmeğini çorbasıyla götürüyor. Kimi Belçikalılar, ki genelde bu grup epey gençlerden oluşuyor, sandvicini de kantinde tedarik ediyor. Yani genç ve orta yaşlı Belçikalının arasındaki fark, sandvicini evden mi kantinden mi tedarik ettiği.
Önce bu alışkanlığı Arca'nın öğretmeni Katrien tanımladı: "Biz günde bir öğün sıcak yemek yeriz, bir öğün de "bread meal" yani ekmekli yemek yeriz, sıcak yemek yemeyiz."
Niyesini, ofisten bir arkadaşıma sordum, sandvicini çorbasıyla tıkınıyordu. "Çünkü", dedi, "bizim sıcak yemekten anladığımız, et, patates (belki brokoli, brüksel lahanası) o kadar. Biz bunu günde iki öğün yiyemeyiz, ağır, hem midemize hem bütçemize. O yüzden öğlen "ekmek" yiyorsak, akşam sıcak yemek, akşam ekmekli bir öğün yiyeceksek, öğlen sıcak yemek yeriz."
Mis gibi zeytinyağlı sebzeye sabah akşam ekmek banan bir millet olarak, bize ilginç gelmesi normal.
Normal olmayan şahsım. Zira açıklamanın çok öncesinden beridir bu sandviç + çorba ikilisi epey hoşuma gidiyordu. Özellikle de evden yemek getiremediğim, ya da hızlıca yiyip toplantıya yetişmem gereken öğlenlerde.
Peynir filan demişken, biz muhteremle biramızı peynirsiz keyfedemez olduk, eyvah ki ne eyvah! Burada oldu bu. Peynir + şarap klişemiz kırıldı, bira + cips klişemiz tarih oldu, şimdi varsa yoksa, peynir, hardal, soğan turşusu biranın yanına... Eh insan soruyor kendine... Belçikalılaşıyor muyuz günden güne?
Cevap geçen cumartesi Katrien'den geldi. Evet, her cumartesi şahit olduğu evdeki değişim projelerinin başka bir açıklaması olamazdı. Biz gittikçe belçiklalılaşıyorduk! Evde sürekli bir şeyler değiştiriliyor, bir şeyler yapılıyordu. En son kara tahta projemizin icraatına denk gelmişti. Eh biz de biliyorduk "bricolage"(bir nevi Do it yourself) diye bir hobisi vardı bu milletin ve muhterem kocam bu hobinin derneği olsa, başkanlığa oynayabilecek tek kişiydi.
Bahçemiz yok ama terasta çiçek, ot ve hatta çilek yetiştirme hevesimiz var. Bu da haliyle “hafta sonu bahçede çalışma” adlı bir belçikalı aktivitesi. Batının iyi taraflarını alabiliriz pek ala!
Bahçemiz yok ama terasta çiçek, ot ve hatta çilek yetiştirme hevesimiz var. Bu da haliyle “hafta sonu bahçede çalışma” adlı bir belçikalı aktivitesi. Batının iyi taraflarını alabiliriz pek ala!
Belçikalılaşmamıza engel iki durum hala güncelliğini koruyor. 1. Patates seçimi 2. Open door aktiviteler
Bu ülkede patatesi doğru seçebilmek için yedi göbekten Belçikalı olmak lazım bence. Her markete gidişimiz, her patates seçimi yapışımız ayrı olay. Mis gibi patates alıyoruz, fırında pişmiyor, pişer bu diyoruz bir türlü haşlanmıyor. On beş çeşit patates olursa, olacağı bu!
Bir de open door şeysi... Buna ilk defa geçen sene şahit olduk. Saint Gill'de oturan arkadaşlarımız, evlerde sergiler olduğunu söylemişti, biz de gittik. Bizim arkadaşlarımız mutfakta fotoğraflarını sergiliyorlardı. Önce sadece bizim gibi tanıdıkları ziyaret ediyor sandık. Yok ya, bildiğin kapı açık, sergiden haberi olan dalıyor eve. Karşılanıyor, mutfağa alınıyor, fotoğraflar anlatılıyor, tartışılıyor, hoşbeş, gidiyorlar. Tövbe estağfurullah. Ayakkabılarını çıkarmıyorlar!
Yok hayır Belçikalılaşmıyoruz. Henüz hazır değiliz.
Valla Almanlar da, İngilizler de ve bilimum millet de sadece 1 öğün sıcak yemek yiyor bence ve ben bunu çok mantıklı ve konforlu buluyorum. Zira 50 yaşıma yaklaşırken yemek yapmaktan da, çocukluktan beri yediğim Türk yemeklerinden de, zeytinyağlılar dahil, öyle bıktım ki tost ve sandviç muhteşem geliyor. Üstelik ben sadece kendim için yemek yapıyorum.Ben de öğlen fasulye-çorba, akşam bamya pilav gibi bir yemek düzenine tahammül edemiyorum. Ne yersen ye diyebilirsin ama öyle şartlanmışım ki sağlıklı olacak diye her hafta söylene söyle yine sebze pişiriyorum. Bizim kadar mutfakta vakit geçiren başka millet yok sanırım, ama baktığımda bütün avrupalılar bana daha sağlıklı ve dinç görünüyor, daha da uzun yaşıyorlar. Gitgide kendimi daha enayi hissediyorum, acaba senin bu konudaki gözlemlerin nasıl ?
YanıtlaSilIşın
Çok katılıyorum! Ama bence sağlık sadece gıdayla değil spor aktivitenin hayatlarında aşırı yer alöasıyla alakalı. Mutlaka bir spor, spor olmasa dans gibi bir hobileri var. Hiçbir şey olmasa kendilerini dinç tutacak hayata bağlayacak bir uğraşları var: seramik, resim gibi... yani işin özeti yemek çok da merkezlerinde değil en azından belçikalıların
SilSelam her kültürün kendine özgü yemekleri var.Mutfak bizler için en önemli yer tutuyor. Alışveriş,hazırlama yeme içime derken zamanımızın büyük bölümü gitmiş oluyor.Ben de artık yemek yapmaktan sıkıldım. Tam daha az yemek yaparken eşimin diyeti için tekrar dört çeşit yemek yapma olayındayım. İnşallah eşim yemek yapmayı öğrenmeye başlıyacağı modundaT. Neyse ki elim çabuk:Mutfakta pratik olma yerine hobilerde pratik olmayı tercih ediyorum. Belçika' da hava soğuk değil mi?terastaki bahar hazırlıklarınızı izliyorum. Bana enerji verdiniz.ben de bahar çiçekleri olark sadece çuha ektim. Ankara havasına uygun çiçek dünyasına dalayım. Sevgiyle kalın.
YanıtlaSil