Klasik bir pazar akşamı. Televizyonda derbi maç izleyen çoğunluğu bırakıp yuvama, “ulu koltuk nazmiye”ye gömülmüşüm.
3,5 ay sonra bira açmışım, keyfim yerinde olmalı değil mi? Değil...
Birazdan kalkıp muhteremin sebzelerle hazırladığı nefis aromalı tavuk suyuna domatesli şehriye çorbası yapacağım, şifa olsun istiyorum hem bedene hem ruha ... ama ne var biliyor musun, pis politikalarıyla çürüttükleri ruhuma çorba şifa edecek mi, hiç sanmıyorum.
Cuma, bir heves şirketin beleş linkedin eğitimlerine kaydolmuştum, bir iki eğitime girem, az biraz bilinçlenem, demiştim, ama şimdi içim almıyor yav işim olmaz!
Biz bugün Arca ile “ergen talks”un ilkini yaptık. Ağırdı, şamatası bir yana ağır bir konuşmaydı, buradan sizlerle paylaşmak isterdim, akıl danışmak... çünkü garip bir dönemeçte gibiyiz çıkamıyorum işin içinden. Ama olmadı işte, olmuyor, iki kelime bir araya gelse başka konuya evriliyor yazılarım, vazgeçtim, az içim soğusun öyle yazayım paylaşayım... ihtiyacım var.
Bir yazıya başlamıştım, “en dışadönük sosyal insanlar bile eve kapanmayla nasıl baş edebilir” ...öğrendiklerimi anlatmak istemiştim, istemiştim ki bu pandemide çıkış yolu göremeyen belki bir ipucu yakalar belki mental sağlığına ufak bir dokunur, bir fikir veririm okuyana... olmadı, dedim ki gündemde bu travma varken kim ne yapsın benim “pandemide dışadönük olmak” konulu tavsiye yazımı?
Biz bugün daha kırkı çıkmamış canım lahusa arkadaşım Özra’nın evde doğum hikayesine zoomdan birkaç kadın gözyaşı döktük, her şey vardı o hikayede, ilk çocuğunun doğurduğunun her şeyin vicdanı ve kadınlığa ait tüm duygular...neler paylaşmak isterdim, en çok da lohusanın karabasanını ve onun bundan çıkışa önerilerini... kitap önerisini... kız kaç defa dedi, n’olur gebe/lohusa arkadaşlarınızla paylaşın, hani bir kız kardeşim faydalanır diyerekten...
Hiçbirini yazamayınca...
Eski blog yazılarıma baktım, 5-6 sene evvel bende hep bir gündemi aşma, gündeme rağmen kuyruğu dik tutma yönelimi varmış. Hemen her şeye - patlatanı belli bombalara, her gün öldürülen kadınlara, eğitimin geldiği noktaya, bir gecede alınıveren torba yasatasarısı kanun kararlarına- karşı kendimi korumak için geliştirmeye çalıştığım bir kabuk pratiğim varmış.
Sonrası? Yani işe yaramış mı? Bilmem bende pek yaramamışsa demek, Tezer Özlü’nün dediği gibi “... bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi”nden göçmek zorunda kalmışım.
Lakin bu bile işe yaramamışsa demek, ardımda bıraktığım ülkenin gündemine hala “bana ne” diyemiyorum. Bu da benim salaklığım!
Saat farkından sebep, Türkiye’deki pek çoklarından farklı olarak ben, cumartesi sabahına uyanmadım, cuma gecesine bu rezaletle yattım. Uyuyamadım.
Cuma gecesinden beri benzer bir psikolojide olmamı, dejavu diye mi adlandırmalı? Bu neyin sendromu?
Bir saate, herhangi bir medeni ülkenin bir yıllık gündemini sığdıracak malzemeyi ve dolayısıyla travmayı nasıl yaratıyorsun be şeref yoksunu?
Bir ülkenin kadınlarına uygulanan cinskırımının azmettiriciliğini bu ülkenin en tepesindeki zat, altına attığı imzasıyla meşrulaştırdı.
Daha ne kadar iğrençleşebilir demeye korkuyorum, zira o beni hayrete düşürecek seviyeye düşüyor, her seferinde, istikrarla ...
yazıklar olsun. Seni seçene de, seni indirmeyi başaramayana da, bize de hepimize de yazıklar olsun.
Söylediklerin çok doğru ne yazık ki :(
YanıtlaSilSon cümlene, sonuna kadar katılıyorum. Artık öncelikle muhalefet denilen işe yaramazlara, ancak ve ancak bizim gibi sosyal medyada bir iki tivit atanlara kızıyor buluyorum kendimi. Memleketi toptan batağa sürüyorlar:(
YanıtlaSilvallahi ya, bir bu bi de merkez bankası başkanı nedeniyle devalüasyon, hepimiz tezer gibi tezelden gitsek mi napsak, hayat ucuz mu oralarda :)
YanıtlaSil