Ergenim Arca ile tavuklu pilavlarımızı kaşıklarken bugünün şahane bir gün olduğuna karar verdik.
Ben rutin işlerle ve planlamalarla ve tabii ki görece az toplantılarla geçirdiğim bir evde çalışma gününün sonunda kendimi tükenmiş değil de enerjik hissetmenin coşkusu içindeydim. Tabii bir de cuma olması… tabii bir de haftalar sonra ilk defa bir saatlik öğle tatili yapmam ve tabii ki bu zamanı, tavuk suyu hazırlayıp bir odayı temizlemeye ayırmam tüm günüme keyif katmıştı. (Çaktırmadan düzen temzilik mi sever oldum? Yaşlanıyor muyum ne!?)
Ergenim Arca’nın bugünkü testleri iyi geçmiş, önceki iki testinden de tam not almıştı. Evet bok gibi bir havaydı, evet ilkerimiz yoktu ama gün iyiydi ya! Hele bir de tavuklu pilav hey yavrum hey! Aslında tavukları haşlarken niyetim sadece tavuk suyuna çorbaydı, zira kar kapıda, bünyeyi sağlam tutmalı ama baktım tavuk çok suyu da çok pilav yapmayayım da napayım?
An itibariyle…
Bir şişe kırmızı şarap açtım…
Pijamamın üzerine en pofuduk sabahlığımı giydim.
Yün çoraplarımı dizlerime kadar çektim.
En sıcak battaniyemin altına girdim.
Sandal ağacı tütsümü yaktım -kışa daha fazla yakışan bir koku bilmiyorum!-
Spotify’da eskilerden tanıdık bir şeyler çalıyor.
Dışarıda usul usul bir yağmur.
Peki ben bu günüme şükretmeyeyim de ne edeyim :)
Oraya kış gelmiş. Bizde de kuvvetli rüzgar yağmur var. Camlar yeni silindi kirlenecek. Kalkıp öğle yemeği yapmalıyım. Pazardan aldığım ıspanak ve brokili dünden barbunya. Şarap ve Atatürk çiçeği. İnsanlar mı birbirine benziyor. Ya da bize sunulandan zihnimizde çakılı kalanlar mı bilemedim. Olsun biri kırmızı biri bordo her iki rengi içeceğide seviyorum. Sağlığına Yeliz. Sevgiler.
YanıtlaSil