Yaklaşık üç haftalık Türkiye tatilinden sonra ofise döndüm bugün.
+2,8 kilo
Ve yüzümde kocaman bir gülümseme ile.
Kilo evet ama tatilden dönem biri için gülümseme yadırgandı. Ta ki tatildeki covid köşe kapmacasını anlatana kadar.
Önceki postları okuyanlar aşağıdaki paragrafı atlayabilir, okumayanlar için özet:
Köşe kapmaca oynamaktan yoruldum.
Anlatırken bile yoruluyorum.
Allah biliyor ya, — aslında blogu okuyanlar da biliyor—- Bu tatilden beklentim büyüktü, tüm iş streslerimi bir yana bırakıp arınacaktım.
Huzur bulacaktım…
Hatta iyice yüklenmiştim kendime, “başka bir kafadan bakmam lazım. Bana iyi gelen şeylere bakmam lazım” diye diye çııkmıştım tatile.
Halbuki bu bile nasıl bir baskı değil mi? Ve sonra tüm tatilim köşe kapmaca, türlü problemler, belirsizliklerle ve yapmak isteyip de yapamadığım pek çok planımla elimde patlayınca, tatilden hemen önce Burcu ile yazışmamız geldi aklıma, “başka bir kafadan bakmam lazım. Bana iyi gelen şeylere bakmam lazım” deyişime Burcu’nun “hiçbir şey lazım değil, sadece durup olana gelene razı olup kendini bu durumla daha çok sevmekten başka hiçbir şey lazım değil” diyen satırlarını defalarca okudum.
Ve durdum.
Adam boyu dalgaları seyrederken sahilde sakince durdum.
Arınmadım, huzura ermedim, streslerimden kurtulmadım, belki daha fazlasına maruz kaldım yani büyük beklentilerimin hiçbirini karşılamayan ama yine de bana iyi gelen birkaç değerli an yarattım kendime.
Kendimi, şimdi o sahilde dalgaları saatlerce seyreden kendimi görselliyorum ve duruyorum ve kendimi seviyorum.
Her ne kadar hala yabancısı olsam da buraların, “eve dönmek” diye bir şey var ve aslında “Eviniz, doğduğunuz yer değildir, eviniz, tüm kaçış denemelerinizin durduğu yerdir”
Her geçen yıl daha da yabancılaştığım memleketten, beş yılın sonunda hala köklenemediğim ve hala yabancı hissettiğim bir başkasına dönmüş oldum.
Bir yabancılıktan başka bir yabancılığa.
Gurbetçi acitasyonu yapmak değil niyetim. Niyetim geçen gün benim gibi terk-i diyar etmiş Baharla sohbet ederken fark ettiklerimi yazıya dökmek.
Son beş yıldır göçen 35-40 yaş üstü göçmenlerde henüz böyle bir araf var. Bugün bütün koşullar tam da istediğimiz gibi bile olsa “kesin dönerim” diyemiyoruz. Eh göç ettiğimiz yerde de ömür boyu kalmak gibi bir hedef de koyamıyoruz, çok acayip bir durum.
Her şey bir yana bunu konuşmak bana yeni bir şey fark ettirdi:
benim yabancı olmakla bir alıp veremediğim yok. Her yerin yabancısı olmak kendi içinde garip bir özgürlük hissi de veriyor, bir boşvermişlik.
Bundan sebep, bugün buradayım, yılın kalanı Brüksel’de ve nihayetinde bir gün Arca kendi hayat yolunu çizdiğinde, hem orda hem burda belki, ne orda ne burda ama belki yine yabancı olduğum bambaşka bir yerde yaşayabilirim. Olur yani.
Nerede köklendiğin değil, nerede kaçmayı sonlandırdığın…
Selam hayatın bize sadece güzellikler getirmesi mümkün değil. Biz karşılaştığımız olumsuz durumlarla nasıl baş edebiliyoruz. Onun için beceriler geliştiriyoruz. Bazen dipteyiz bazen dengede bazen göklerde. Bulunduğun yerde bile bazen yabancıyız. Siz zor koşullarla baş eden birisiniz. Belçika'da yaşam kurmak zor. Yeni bir yer koşullar yaşam olanakları ile farklı yerdesiniz. Yine de tatil tatil. Memleket havası bir başka. Sevgiler.
YanıtlaSilO kadar haklısınız ki. Hayat hiç kolay değil ve bazen böyle aksilikler de hayata dair. Ben de yabancılığı her yerde hissedince kendime izin verdim evet yabancıyım yani ne vr ki :)
SilO yabancılık hissini ben burada Konya'da yaşıyorum. Bu insanlarla aynı ülkeden olduğuma inanmak zor geliyor inan. Bayramda Balıkesir ve İzmir'deydik. Çocuklar bile dedi ki burada benzin koyan insanlar markette çalışanlar ne kadar farklılar. Ne kadar güler yüzlü ve sıcaklar. Ben bazen abartıyorum sanıyordum ama çocuklar da böyle söyleyince emin oldum. Kendi memleketinde bile yabancı hissedebiliyorsun :)
YanıtlaSil