Vaktiyle neşeli yazılar yazardım. Özellikle Arca’nın bıdıklık yılları, onca sıkıntı derde rağmen neşeyle yazacak ne çok şey bulurmuşum, hayret. Ya yaşlandım iyice, “benden geçti” kıvamına geldim ya da hayat iyice boktanlaştı.
Sıradan hayatımın tatlı telaşelerini anlatmak utandırmasa da - üzgünüm evet ama aldığım nefesten utanmıyorum - gereksizleşiyor, önemsizleşiyor, hatta manasızlaşıyor.
İnsanız nihayetinde.
Neredeyse üç haftadır böyle…
Ama bugün küçük hayatımın tatlı telaşelerinden, küçük mutluluklar çıkarma zaferleriyle avunulan zamanlarından bahsetmek için gelmedim bloguma. Bugün benim küçük hayatımın en büyük en önemli gününü kutlamak ve hatırlamak için geldim. Ve not düşmek için… on dördüncü analık yıldönümümü dolayısıyla ergenim Arca’nın doğumgünü.