mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2010 Salı

Mim Gelsin mi? - Toddler Shopping

GELSİN!!

Arcanın mecburi defilesi Hülyanın postuna denk düşünce “posta yorumumdur” şeklini aldı. İşlek zekalı Hülya da dedi ki hadi mim başlatalım! Hadi!!
Geçen yıl bu zamanlar bizim bebeler pek bi bebeyken baby shopping mimi döndüydü aramızda. Çok faydalanmıştık. Benim post da işte burada.
Yaz kapımızda, gardroplar değişti, bebeler büyüdü. Kim nasıl giydiriyor bebesini merak ediyoruz.
Sorular şöyle:
1.Nasıl giydiriyorsunuz?
2.Marka mı? Pazar mı? Semt butiği mi? Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz bebelere?
3.Haftada 3-5 defa makine döndüren çamaşır canavarlarının cicilerini ütülüyor musunuz?
4.Terlik mi sandalet mi?
5.Şapka sorun mu? Nasıl çözüyorsunuz?
6.Malum deniz mevsimi açıldı. Mayo kullanıyor musunuz? Öneriler?

Sonra siz de 5 kişiyi mimliyorsunuz, mimlediklerinize link veriyorsunuz. Nurturia üyesiyseniz, güncellemelerinize postunuzu atıyorsunuz ki eş dost da faydalansın:)
Gelelim benim merak ettiklerime:
Kirazımın Doruk: pek bi cool tarzın var biliyorum, bazı tulumlarda Arcayla pişti olmuşluğunuz var. Hadi dökülün bakalım ana-oğul!
Başak'ın Çınar: Nurturia sayesinde tanıdım, merak ettim, Çınar neler giyiyor?
Yakışıklı Cevcev: Deli annen neler alıyor sana?
Sarı çizmelim ?

Ben tabii hep erkekleri merak ediyorum, biraz da kızlardan soralım:
Blog aleminin en tarz kızı Kuzu Ela, o tombul totona ne giysen yakışır:)

22 Nisan 2010 Perşembe

Bakıcılı hayatımız

Can'ın annesi sormuş, biz de yanıtlayalım, sözümüzde duralım.

Bakıcılı hayatlarımızda "denge" olduğunu size ne gösterir?
Annenin evde olduğu saatler mi?
Bakıcı ile yaptığı etkinlikler mi?
Annenin yedirme, giydirme, oyun oynama etkinliklerinin miktarı mı?
Annenin mutlu ve güler yüzü mü?
Kuzuların mutlu ve güler yüzü mü?


Anane ve babane bize yakınlar, hık desek yanımızdalar ama biz hiç onların Arca'ya bakmasını düşünmedik. Ben sabah 8-akşam 7 evde yokum, ayda birkaç defa İstanbul, birkaç ayda bir de yurtdışı seyahatleri oluyor. Onların da hayatı var, kimseyi bağlamak istemedik. İmkanları zorlayalım dedik, olmasaydı mecburduk tabii.
Arca'nın doğumundan 1,5 ay sonra artık bakıcı konusunu netleştirmek gerekti. Zaten Arcanın 3. ayını doldurduğu gün iş başı yapacaktım. Üstelik 2. ayda ofisten "hadi bakalım yavaştan başla" sinyalleri almaya başlamıştım.
Bakıcı konusunda hiç alternatifim olmadı ama ilk ve tek adayım yüzlercesi içinden de gelseydi tek tercihim olurdu. Şanslıydık. Arca 1,5 aylıkken yarım gün olarak başladı. Birbirimizi tanıdık, anladık. Sadece Arcaya değil bana da baktı:) Süt yapsın diye az kuru börülce pişirmedi bana:) Ümit abladan tek isteğimiz Arca ile ilgilenmesi oldu, yemekti, ütüydü, temizlikti, hiç talepkar olmadık. Ama zamanla kendi evi gibi her işimizi halleder oldu.
Arca konusunda aramızda bir iletişim var, paralel hareket ediyoruz. Bazı günler evi aramıyorum bile, bazen birbirimizi görmüyoruz, İlker erken gelince Arcayı ona teslim ediyor. Cumartesileri de yarım gün evin temizliği için geliyor, onun buna, bizim ona ihtiyacımız var. Cumartesileri bile Arcanın sabah uykusu sonrası yoğurdunu buzdolabından çıkarıyor, ya da ben üzerini örtmemişsem (kötü anne diilim ayol, henüz uyumadan örtersen gıcık oluyor, dalsın diye bekliyorum) bakıyorum, o örtmüş, o kadar işinin arasında unutmuyor. Huzur önemli sanıyorum. Arca bazı günler Ümit abla evden giderken ağlar, boynuna sarılır bırakmaz. Ona bağlanmasının Arca için ne kadar sağlıklı bir davranış olduğunu bildiğim için hiç üzülmüyorum, hatta hoşuma gidiyor. Arcaya sevgi gösteriyor ki Arca da onu seviyor. Annem bize gündüzleri uğradığında bir gözlemini paylaşmıştı, sevinmiştim: "Arca bütün gün Ümit ablayı takip ediyor, gözünü ondan ayırmıyor" demişti. Biz de Ümit ablayı hiç kırmamaya çalışıyoruz, naif çünkü biliyorum. Bazen yapma dediklerimizi yapıyor, biliyorum. Akşamüzeri muhallebi yedirme, meyva yesin yoksa akşam yemiyor diyorum, eğer gün içinde iştahsızsa yediriyor, söylüyoruz, dayanamadım diyor:) Kızmıyor muyum? Kızıyorum, bazen Arcanın tırnağını derin kessem, ya da hasta etsem kızar bana kızı gibi!! Bunlar göz ardı edilebilen şeyler. Bazı şeyler görmezden gelinmeli, sık boğaz edilmemeli. Önemli olan genel anlamda birbirlerini sevmeleri, bakıcı da evi kendi evi olarak benimsemeli.
Umarım Arca kreşe başlayasıya kadar Ümit abla ile birlikte devam edebiliriz.

Bizim bakıcı ile durumlar böyle. Çoğunlukla iyi. Bu durumda kulağımı çekip tütütü diye ekrana tükürüyorum.

Bakıcılı hayatımızda dengeleri iyi tutturup karşılıklı anlayışa dayanan bir ilişki kurmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Böylece bebek mutlu ve güvende, bakıcı benimseyici, anne ve baba işlerinde huzurlu olur. Formül bu sanıyorum.

Bakıcılı hayatımızın tatlı bir rutini var. Sabah Arca uyanmasa bile mutlaka 7 buçuktan sonra kaldırıyorum. Birbirimizi öpüp koklamalıyız, ben giderken hergün aynı şekilde "ben işe gidiyorum, akşam geleceğim, birlikte yine kuduracağız" diyorum. Bu parolamız gibi bişey. Zaman geçtikçe kudurmanın yerini oyunlar, resimler alabilir, bilmiyorum. Arca genelde ağlamaz ben giderken bazen mızıldanır, CE-E oynarız. Ümit abla kucağına alır, bi içeri bi dışarı ben de asansörü beklerken birkaç dakikada neşemiz yerine gelir, asansöre bindiğimde kahkahalarını duyarım. Ben gittikten sonra pijamasını çıkarırlar, kahvaltı ederler, oynarlar, Arca sabah uykusuna yatar. Uyanında yoğurt yer, oynarlar, mutlaka dışarı çıkarlar. Parka gidemeseler bile ittirgeç arabasını alıp apartmanın önüne inerler. Dışarı çıkamazlarsa bile komşuculuk yaparlar, Nilda ile takılırlar. Sonra öğle yemeği, uyku, akşamüzeri öğünü ve anne gelir:) Akşam geldiğimde "anne geldiii" diye seslenirim. Arca cücesi de bazen "annih" diye saldırır bazen oyununu bırakmaz bile, ben saldırırım. Akşam yemeğini yer, sonra kudurmaya devam, bu aralar yürüyor ya sürekli yürütmeye çalışıyoruz, çok komik:) 9'a doğru son ara öğünle yatma vaktinin geldiği anlaşılır. Gün biter...(bu arada bizim düdük mütemadiyen yiyormuş, yazınca anladım :) )
Arca neyin ne zaman olacağını bilir, Ümit abla geldi mi biz gideceğiz, bilir. Şaşırmaz. Zaten rutin seven bir çocuk, belki biz öyle olsun istedik, yönlendirdik, o da uyumlu bir mizaca sahip olduğu için bize ayak uydurdu. Kimbilir...

Annem hiç çalışmadı, halbuki öğretmen olmayı çok istemiş zamanında, iyi bir öğretmen olurdu, eminim, keşke... Ama hayatı boyunca hiçbir zaman evde oturmadı, öğretmen olamadı ama müzmin öğrencidir, bütün kursları bitirdi (çiçek, kumaş boyama, resim, - acayip yeteneklidir - , seramik, dikiş, nakış, tahta boyama, cam boyama, makrome, daktilo, ingilizce, bilgisayar... eminim atladılarım vardır), şimdi kurs kalmadı, üniversiteye hazırlanıyor, seneye sınava girecek. Ve ablamla ikimizin mutlaka meslek sahibi olmamızı, ekonomik özgürlüğümüzün olmasını istedi. Belki de hayatında bizden tek beklentisi ne kadar zengin olursak olalım asla evde oturmamamızdı. Belki de bu o kadar kanıma işlemiş ki çalışmamayı hiç düşünmedim. Mutsuz olurdum gibi geliyor.

Bir taraftan da kendi mutluluğum için çalışmak acaba evdeki cüceme haksızlık mı diyorum?? Annelik bu işte, acabalar kemiriyor bazen. Sonra evde olsaydım, mutlaka mis gibi kurabiyeler yapabilen, evi her daim toplu, düzenli, bir anne olmak isteyecektim (annem gibi... bizim evde her zaman okul dönüşü kek, kurabiye olurdu, mis gibi kokardı). Ve beceremeyecektim muhtemelen. Hele düzenli olmayı asla beceremeyecektim ve becermeye çalıştıkça mutsuz olacaktım, sanıyorum.

Ne diyordum, konu dağıldı...
Toparlayıp kapatıyorum.
Ahkam kesmek gerekirse, anne mutlu huzurlu olacak. Bunun yolu ne ise öyle yapacak!! Annenin huzuru, mutluluğu, yedikleri sütünden geçer gibi, bebeğe geçiyor. Molalar verecek kendine, zamanlar çalacak. Zor biliyorum, hep yaşıyoruz ama çalıntı zamanlar anneye dolayısı ile bebeğe iyi geliyor. Denge annede bitiyor!

23 Şubat 2010 Salı

MİM - evin en sevdiğim köşesi

Sevgili k.i.s.d. çok güzel bir mim göndermiş, teşekkür ediyoruz efem.

Ben de kendisinden kıskandım, iki köşe yazacağım.
Öncelikle belirteyim ilk kareleri çekmeden önce epey düzenleme yaptım, zira spontane bir çekim çok fena gözükecekti. Burası asla toplu olmuyor da, ancak Arcayı uyuttuktan sonra çekebildim:)

Bu kırmızı kanepe en sevdiğim köşe!! Evlenirken -2002 senesi- köşe kanepeler pek modaydı, biz de çok istedik ama bulamadık, sonra İlker kendi çizip projelendirdi, özel yaptırdık. Tebii ki kırmızı olacaktı:) Dedemden kalma el halısına uymalıydı değil mi ama:) İstanbulda yaşarken hiç salonda oturmazdık, hep arka odada bu kanepede!! Bakırköydeki evimiz 1. kat, bahçeli, badem ağaçlarının dallarının içeri girdiği kocaman camları vardı, ılık ılık güneş dolardı o arka odaya... (özleşmişim, o evi çok severdim) Yatılı misafir mi geldi, hop yatak hazır. Pufları çekilince 3 kişilik kocaman yatak oluyor. Bazı günler hiç yatağa bile gitmez burda uyurduk biz de. Sonra İlkerin DVD leri pek meşhurdur, sigarayı ilk bıraktığımızda tasarruf ettiğimiz paraları -sinema hastasıyız ya - DVD'ye yatırmaya karar vermiştik, İlker sonra hem sigaraya hem DVD'ye yatırmayı tercih etti:)) ve sanırım şimdi 1000 kadar orijinal DVDsi var. Arca'dan önce deli gibi izliyorduk, tabii şimdi fazla izleyemiyoruz. Ama güzel bir kolleksiyon oldu. Diğer tarafa yeni bir raf yaptırdık, güya benim kitaplar için ama ben kitaplarımı sağa sola vermeye bayıldığımdan pek raflarda kalmıyor. Son aldıklarım ve henüz okuyamadıklarımı dizdim bu rafa, okunmuşların yanında kendilerini ezik hissetmesinler diye... Bu odayı, bu köşeyi asıl özel yapan artık Arcanın oyun köşesi olması. Yere eski bir yorgan serdik, birkaç da yastık. Kırmızı kanepenin etrafını sıralıyor, pıtır pıtır ordan oraya emekliyor, vaktimizin hala çoğu bu odada geçiyor.
Müzik?? Bu köşenin müziği, saatlerce DVD izlediğimiz kaygısız günlerin hatırına
olsa olsa bir soundtrack olur. "When Harry met Sally"nin New York sonbaharını fon alan müzikleri...




Diğer köşe ise Arcanın odasındaki koltuk. Bu koltuğu çok aradık, koca göbeğimle az koltuğa oturup kalkmadım en rahatınıbulasıya kadar:) Sonunda bunda karar kıldık. Arca doğmadan önce İlkerle sırayla buraya oturur Arcanın hayalini kurardık. Sonra Arca doğdu, burada emdi, bu koltukta uykuya hazırlandı, bu koltukta benim ya da babasının koynunda uykulara daldı. İlkerin Jacob koltuğu:) Emzirme işi bitince bu koltuğu salona taşır, bu köşeyi Arcanın oyun alanı yaparız diyordum ama hala gece uyanmalarında kullanıyoruz, kıyamıyorum bozmaya.
Bu köşenin müziği ise: dandini dandini dastana danalar girmiş bostanaaaa....

Arcanın odası ve diğer koltuk fotosu için bir tık!

Son olarak da 3 kişiyi mimliyoruz- aklıma ilk gelenleri mimleyip kaçacağım dostlar: Özlem, kiraz, tekir

12 Şubat 2010 Cuma

MİM - Kocaları çıldırtıyoruz

Özgürüm beni mimlemiş. Hayatımızdaki erkeği nasıl çıldırtıyoruz?

Bu aralar pek bi sevişkeniz galiba, çıldırtasım gelmiyor adamı. Hatta direkt sordum ben seni nasıl çıldırtıyorum diye!! İlker sakindir, çıldırtmak kolay değildir, ama başarıyorum bazen:)

- playstation oynarken TV nin önünde durmak, önünden geçmek
- pide mi pizza mı seçimini kendisine bırakmak - bak bu beni de geriyor çünkü aç kalıyoruz!!
- telefon bizde de aynı, o konuşurken bişeyler söylemiceksin acayip kıl oluyor.
- temizlikten sonra TV bilgisayar vs kablolarının çıkmış olması, yerinin değişmesi
- o bir iş yaparken - mesela yemek, tamirat - gıdıklamak, öpmek suretiyle sarkmak

öyle düzen, temizlik gibi kavramlar karı-koca bizde pek gelişmemiş olduğundan öyle fani şeylere gerilmiyoruz. Sonra İlker acayip iyimserdir, pozitif insan, ota boka sinirlenmez. Bunca yıldır tanırım, 15 sene olmuş dile kolay:) , daha öyle acayip sinirlendiğini görmedim allah için. Kurabiye gibi adam!! Ama sigarayı bırakmaya çalışıyor, bu aralar dikkat etmek lazım!!!

Oyunun kuralını bozmayalım, biz de mimleyelim:

1. Kuzucum (Gültekini tanıyoruz da bakalım nelere sinirleniyormuş, dökül hayat hocam!!)
2. enneciğim :)
3. Lalenin bahçesi (eşiniz öyle tonton görünüyor ki buradan, çok merak ettim, hiç çıldırıyor mu diye:) )

Ay daha çok var aslında ama herkesin bir şekilde mimleneceğini biliyorum, kendimi zor tuttum:)

24 Ocak 2010 Pazar

7 bilinmeyen!!!

Ruhdağı mimlemiş. bu ara mimciyiz:)
Hakkımda bilinmeyen 7 şey bulmak çok zor oldu çünkü öyle gizemli bi tip değilim, hiç olmadım.
1. SAKARIM!! Bunu aslında çok kişi bilir de blog alemi bilmez haliyle. Acayip sakarımdır, bütün bacaklarım mor içinde, sağa sola çarpmaktan. Geçerken yanlışlıkla Arcanın kafasına bile geçiriyorum. Geçen gece Arcayı geri yatırdıktan sonra kaşımın kenarını kapıya çarptım, sese Arca tekrar uyandı, İlkeri uyandırıp kafama buz koymuştum, gözün kapalı bebek uyutursan olacağı bu!!
2. Bir masada illa ki alttan birilerini teperim. Halbuki boy 1.60 nasıl oluyor anlamıyorum ama ayaklarım herkesinkine çarpıyor, toplantı ya da iş yemekleri özür dilemekle geçiyor.
3. Evde ne zaman temizlik olsa mutlaka yağışlı güne rastlar. Annemin de öyle olurdu, ırsi galiba.
4. Makyaj yapmayı hiç bilmem, bilenleri feci kıskanırım.
5. İlk tanıştığımızda insanlar beni çok mesafeli, kibar, soğuk bulurlar, sonradan damimiyetin bokunu çıkarırım.
6. Uydurmasyonum çoktur. Benjamin Button için defalarca Benazir Butto dedim, İlker hala gülüyor.
7. Arkadaşlarım hep güzel oldu şimdiye kadar. Hiç çirkin birisiyle arkadaşlık ettiğim olmadı. Neden bilmiyorum belki bir psikoloğa danışmam lazım.

Şimdi benim de 7 kişiyi mimlemem lazım:
kuzen çoban yıldızı (bak işte acayip renkli bir kişilik - eminim benim bile bilmediğim ne yönleri vardır)
özgür (merka ettim var mı gariplik?)
kuzumun annesi - mimleyen mimleyene:)
kirazım canım benim
tekirim
kisd
özlemcim - nilin hastalığından vakit bulursan

23 Ocak 2010 Cumartesi

attttaa gidiyoruz

hülyacım canım benim mimlemiş...
Meraklı kadınım ben mim postlarını illa ki okurum, yanıtlamaya da bayılırım.
Lakin serde dağınıklık olunca bu konu benim için biraz fena oldu.
Özellikle kendi çantam için, Arcanınkini titiz düzenli başak kadını Ümit abla hazırladığı için her daim düzenlidir.

Benim çanta...
- Çok makyaj yapıyormuşum gibi makyaj çantası... Evden ölü gibi çıkığım için ofiste 2 fırça darbesi attırıyorum.
- Ajanda... unutmamam için mutlaka yazmam lazım. Arcanın doktoruna sorulacaklar, alışveriş listesi, izne çıkıldığında ya da haftasonu yapılacaklar listesi, telefonlar, kartlar, aylık harcamalar, maaş vs notları illa ki yazılacak.
- ev araba anahtarı (hatta bazen çantanın içinde kayboluyor, arabanın yedek anahtarı)
- dudak koruyucu, el kremi... öyle nadir kullanıyorum ki!
- arcanın oyuncak halkası kalmış
- güneş gözlüğ, İzmirde ne zaman güneş çıkacağı belli olmaz.
- eldivenler.. İstanbula giderken yanıma almıştım, kalmış.
- toka... elime ne geçerse atıyorum çantaya bazen toka kutusundan daha fazlası çantada oluyor.
- cüzdan, telefon
- ıslak mendil

Arcanın atta çantası:
önce içindekiler
- alt değiştirme şeysi, hastane pedi aslında
- bezler, ıslak mendil
- emzik
- yedek kıyafet
- battaniye
- yelek
- su
- kitap, oyuncak
- önlük, kaşık, bisküvi
- öğününe göre yemek, sıcak dursun diye termos çanta

şimdi çanta:
Bebek çantamız hiç olmadı, işte bebek çantası olarak kullandığımız emektar; daha önce de yazmıştım ahan da copy paste..

Sene 1990 ların son yarısı... Nerden baksan en az 10-12 senesi var. İlkerin bana Mavi Jeans ten hediyesi. Şöyle tek omuzda asılan, askısında kocaman bir cep telefonu kılıfı bulunan... Kılıf o yılların Ericsson 688 leri için düşünülmüş belli. Bende de vardı, pili uzun dayansın diye büyüğünden almıştım, o kadar ağırdı ki, ateş tuğlası misali, evden çıkarken çantaya atmamışsam hafiflikten hemen farkederdim. Allahım bu çanta ne işlere yaradı... Önceleri hergün okula kullandım. Sonra tatillerin değişmez plaj çantası oldu. Evlenmeden önce step, evlendikten sonra pilates, yoga, yüzme... hhoooop bütün malzemeler bunda. Seyahatlerde kitaptı, suydu, yolluktu, hep bu çantayla taşındı. Şimdi ise Arca'nın gezme malzemelerine ev sahipliği yapıyor. Askı cırtlı cırtlı olduğu için boyu ayarlanıyor ve Arcanın pusetinin tutma yerine asılabiliyor, yani ben taşımıyorum bile. Renk siyah olunca İlkeri de bozmuyor. Bu gidişle Arcayı ilkokuldan da mezun edecek bizim emektar:)

16 Aralık 2009 Çarşamba

MİM - Arca konuşuyor

Sevgili Can'ın güncesinin mimi:
(Ben Arcanın ağzından pek yazamıyorum, ama yazabilenleri keyifle okuyorum, bakalım olacak mı;)

Sevgili Arca, bize biraz kendinden bahseder misin?
Standart bir bebek olarak doğdum, 50 cm - 3250 gr - 35 cm
Sonra anne denen kadın süt olayını kafaya taktı, illa ki emzirecem diye.
baktım sütün tadı da iyi, emdikçe emdim, şiştikçe şiştim. Bi dönem 3 kilo fazlam vardı, doktor 5 ay kilo almasa korkmayın diyordu. Sonra ek gıda denen nefis mamalarla ve biraz da hareketle kilo alımım durdu:) Hala biraz süt göbee var, ama olsun göbeksiz erkek balkonsuz ev olmazmış.
Mutlu bir bebeğim, seviyorum, seviliyorum:)

Peki bu aralar günün nasıl geçiyor?
Havalar soğudu, pek dışarı çıkamıyoruz ama evde günlerim güzel geçiyor. Sabah en geç 7 de dikiyorum ev halkını ayağa. Süt verin diyorum, veriyorlar. Sonra anne denen kadın giyiniyor, baba denen adamla oynuyoruz. Sonra cicim geliyor. Cicim geldi mi biliyorum ki anne gidecek, olsun, nasıl olsa yine geliyor. Cicimle kahvaltı ediyoruz. Oynuyoruz, uyuyorum. Haftasonu dedikleri o 2 gün cicim yok. Anne var. Hatta baba bile var, ev şenlik, keyif, şamata...
Akşamları banyo yapmayı seviyorum. Geçende bu ikisi beni yıkıyor, elime ördek şekilli süngerimi almışım şap şap yapıyorum, bi ara tadına bakıyım dedim, ikisi birden atladılar sazan gibi, ay bi gücüme gitti, bebek miyim ben niye bağırıyorsunuz diye ağlamaya başladım... sonra sarıldılar, filan affettim:)

Annenin ve babanın en çok nesini seviyorsun?
Annemin kokusunu, kocaman kabarık saçlarını, sütünü...
Babamın göbüşünü, ilk doğduğum gece annem uyusun diye beni kucağına almış, kıpırdamadan bir koltukta göbüşünün üstüne koymuş, 3 saat sakinleştirmişti. Hala göbüşünü açar pat pat yaparım, biz o göbüşle eski dostuz. Bir de bana hep birşeyler öğretiyor, kulak burun göz...
Bi de bu ikisi beni çok öpüyorlar, ben de onları... Yanaklarım bunların salyası kokuyor artık ama şikayetçi değilim.

Annende değişmesini istediğin birşey var mı?
Annem Y/T diye bişey tutturmuş gidiyor. Anlamadım valla. Uyanıyorum, önce karnıma elini koyuyor, uyumaz ağlarsam kucağına alıyor, susunca pıt yatağa koyuyor. Ağlıyorum, yine aynı... Hiç bıkmıyor. Dalga mı geçiyor anlamıyorum. Bir ara yanıma filan kıvrılırdı, mis kokulu uyurduk, artık hiç öyle yapmıyor. İyiydi yani ,şimdi biraz şikayetçiyim. Takık kadın napiyim, alışacağız.
Babam benle oynarken arada TV na bakıyor, hemen postayı koyuyorum, dürtüyorum, olmadı elimle çenesinden tutup çeviriyorum başını. Hah şöyle:)

Son olarak iletmek istediğin bir mesaj var mı?:))
Keyfim yerinde, öyle yok emeklemedi (bak emekliyorum işte) yok yürümedi, dişleri 4 te kaldı, uyumadı, uyutmadı, bugün az yedi.... gibi takıntılarından kurtulsun anne kişisi. Allahtan babam var da dizginliyor yoksa ben bu kadınla kesin kafayı yerdim:)

2 Aralık 2009 Çarşamba

Özgürümün mimi

Öncesinde birkaç not: Arca sümüklü böcek, nezle kendileri (Hülyacım, Hayatcım, buluşmayı sonraki haftaya ertelesek mi?) hapşırınca burnu akıyor, pis velet daha silemeden yalıyor:) Nazal aspiratörle bir beden oldular:) Bugün daha iyi hatta iyileşti gibi, ben hastayım. Bana geçirdi!! Dün akşam kolumu bile kıpırdatamıyordum, İlker gece uyanmalarına kalktı. Sabah 10 buçukta uyanabilmiş!! Arcayla gece baş edebilmek çoook zor... Neyse bu uyanmalara yeni çözümler peşindeyim, gelişmeleri paylaşacağım. (Kocaman bir post yazan Özgüre, değerli yorumları ve çözüm önerileri ile derdime derman olmaya çalışan herkese teşekkür)

Veee Özgürümün mimi...

1- Sizi mimleyen kişiye link veriyorsunuz mutlaka, ki, akışı bozmayalım.
buyrunuz özgür anne
2- Çocukluğunuzda anne ve babanızla (ya da aile büyükleriyle) yapmış olduğunuz ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay, bir aktivite, bir eylem... Ve hangi yönünüze katkıda bulunduğu... (Tekrarlanabilir olması tercih sebebi)
Her yıl sömestir tatilinde ananemlere Akhisara gidişimizde annem mutlaka bana ablama ve Zühre ablama kitap alırdı. Aldığımız kitapçı bile hala gözümün önünde...
Sonra babama çok yamaklık yaptım ben, yazlıkta hidrofor tamiri, evde sifon tamiri... bütün el aletlerini bu yamaklık sırasında öğrendim. Makina mühendisi olma hevesim o zamanlar başlamış. İlginçtir, şimdi hiçbir tamir işine girmiyorum, gına gelmiş galiba:)

3- Çocukken oynamayı en çok sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı.
Şebnemler... kağıt bebekler yani. Oynamayı değil ama onlara elbise çizmeyi severdim. Bi türlü orijinal elbiseleri beğenmezdim. Gardropları hep tarafımdan hazırlanırdı. Benzer şekilde bir bez bebeğim vardı, Ayşe, ona da elbise dikerdim. Oyuncak dikiş makinesini Nokta kırtasiyesinden bayram harçlıklarımla alışım dün gibi. Hem elle çevrilir hem de pille çalışırdı, pedalı bile vardı. Galiba terziliğe-tasarımcılığa merakım varmış:)

4- Sokakta oynar mıydınız?
Hem de nasıl!!! Sokak köpeğiydim ben!! Bizim Cansunun babası Umut benim apartmandan komşum, o, Ali, Özgür, hep sokaktaydık, istop, yakartop (bak bu benim en iyi oyunum), saklambaç, seksek, bisiklet... Akşam babam geldiğinde eve çıkardım. Yüzüm gözüm hep pislik içinde.
Bir de 4 yaşında kaçırılma hadisem var. Çocukluk arkadaşım Sinem ile sokakta oynarken bir kadın geldi yanımıza, hamile. Gelin size bebek göstericem dedi. Daha doğrusu ben öyle hatırlıyorum. Tıpış tıpış 2 sokak aşağıya gittik. Kadın Sinemin bileğindeki bileziği beğendiğini kızına göstermek istediğini söyledi, çıkardı ve kayboldu. Baktık geleceği yok (herhalde bebeği doğurmaya gittiydi), ben yolları biliyorum ya, eve döndüm, annemlere söyledim. Sinem napıyor dediler, dedim bebeği bekliyor:) neyse apar topar çıktık, Sinem hala bekliyor, onu da alıp döndük. Ne enayilik!! Şimdi düşünüyorum da annemlerin garanti aklı çıkmıştır:)

5- Çocukluğunuz ve ilk gençliğinizle ilgili keşke farklı olsaydı dediğiniz bir durum/olay.
Yeteneğim var mıydı hatırlamıyorum ama keşke 4 yaşında başladığım baleye devam etseydim, nedense ilkoukula başlayınca bıraktım. Sonraları okulun dans ekibinde hep bulundum ama profesyonel olabilir miydim? belki... devam etseydim

6- Çocukluk ve ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay...
iyi ki İlkerle tanışmışım:) biz biraz ilk gençlik yıllarından tanışırız da:)

7- Varsa çocukluk dönemine dair bugünü etkileyen bir olay, anı.
tüm çocukluk dönemimin bugünlerimi etkilediğini düşünüyorum. Biraz yuvarlak bi cevap oldu:)

Ben de öncelikle Özgürü mimliyorum... Madem sen bizim çocukluğumuza indik, sen de dökül bakalım özgür kardeş:)

Ayrıca ;
Hasta tunanın annesi Hülyaaaa
Günebakanımmmm
ve... kuzen zühre (gerçi ben senin çocukluğunu bilirim ama olsun)

22 Kasım 2009 Pazar

özel mim - sadece anneye

Domuz gribi korkumuzdan İlkeri annesini evine postaladım:) yo yok kendi seçimi. evde maskeyle Arcayı korkutacağına annesininmutlu kolları daha iyi olacaktı, oldu da... Annesi misler gibi baktı ona, ateşi 38 in üzerine nadiren çıktı kas ağrıları hafifledi, burun akıntısı, öksürük olmadı ama ishal başladı. Bakalım, yarın gelecek. Ya bu gribi (emin değiliz tabii ama şu anki tüm gripler domuzmuş) hafif atlatıyor ya da sadece soğukalgınlığıydı yaşadığı.

Elvancım geldi. Ama sis yüzünden saatler sonra kavuşabildik. Bol sohbet İstanbuldan haberler, dedikodular... Arca ilk kez görüyor önce yabancıladı, sonra kaç kaç cee oyunları, sohbetler, kahkahakarla ısındılar.

Zeynep hamile:)) yazın evlenen, evlenmelerine vesile olduğumuz arkadaşlar. İlkerin Arcaya arkadaş yapın baskıları meyvelerini vermeye başladı (aslında tabii aşkları meyve vermeye başladı demek lazım :) ) Sıra Gül ve Orçunda , onların haberini de yakında alırız gibime geliyor:)

Arca çok terliyor, soğuk soğuk. Özellikle de baş kısmı. son öğünü için emzirmeye gittiğimde yatak sırılsıklamdı. Sırtına ve göğsüne bez koydum, neden anlamadım. Ateş yok. Bütün gün böyleydi ama evin içi sıcak ondan diyordum. Yatınca daha da arttı. Dişten mi acaba? (şu dişler tamamlanınca bahanemiz ne olacak bilmiyorum:))

Ya ben sadece annenin mimini yanıtlayacaktım neler anlatıyorum. Hemen yazalım, unutmayalım:

1.Kavanoz mamaları ve Aptamil serisi hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Baştan söyleyeyim ben herşey evde yapılmalı düşüncesinde değilim. Biraz doktorun rahatlatması biraz da işime geldiğinde sanırım, hazır mamalara karşı değilim. Bu durumda kavanoz mamalarından Milupa denemişliklerimiz var. Ancak Arca anasına inat home made seviyor. Mesela zeytinyağlı taze fasulye hastası ama Organik yeşil fasulye beğenmedi. Brokoli patatesi sevdi galiba, bi defa verdik. Tavuklu sebzeyi de sevmedi halbuki tavuk suyuna herşeye bayılıyor.
Aptamil serisinden devam sütü ve mama kullanmadık, hala memelere kuvvet. Sabah da emdikten sonra sağıp bisküvileri ıslatıyorum, birkaç tane de stok var, yani gerek olmadı. Ama gece tahılı var, Arca arada yiyor. Maalesef gece uykusunda acıkmasın diye almıştık ama galiba bizim sorun açlıktan değil, aynı tepkiyi veriyor. Ama seviyor, yiyor.
2.Bu sebze çorbasının içeriğini ne zaman genişlettiniz? Yeşillkler ne zaman eklendi? Bizimki patates, havuç ve pirinçten ibaret..
İlk ayın içinde patates havuç kabaktan hazetmediğini anladığımız zaman. Ama Arca hala önce emdiği için az ek gıda yiyordu. Hatta ilk hafta sebze çorbası sevmedi dediğimde doktor tarhana da deneyebilirsiniz demişti. Kuzen Zührenin tavsiyesi tarha çorbasının içine sebze kaktırmak:) ben demedim ama olabilir. İlk ayın sonunda doktor kendi yemeklerinizden verebilirsiniz dediğinde ıspanakla yeşilliklere başlamıştık.
3.Yoğurdu siz mi yaptınız, aldıysanız ne aldınız?
Bizim kolaycı :) doktor dedi ki, siz evde yaptığınızda ne kadar hijyenik yapabileceksiniz?? Bebeler için yapılan yoğurtların içindeki katkı maddesi renk vermek için pancar, veya ömrü artsın diye nişasta gibi yine organik besinler... Aklıma yattı. Ümit abla yoğurt yapıyor ama çok da gerekli olmadığını düşündüğüm için hemen hiç ev yoğurdu yedirmedim. Daninolar çok seviliyor ama o yoğurt değil taze peynir. Sütaş babymix yiyoruz, 6. aydan itibaren veriliyor. Sadesini çorbalara ıspanağa da katıyorum, iyi oluyor. Ayrıca prebiyotik. Kısacası babymix ilk tercih ama daninolar da iyi.
4.Gece tahıllı vereyim diyorum ama ya Can emmeyi terk ederse?
Emmeyi terk etmeyecek çocuk terk etmiyor galiba:)) Arcaya emmenin üzerine gece tahılını sıvı yapıp biberonda verdiğim oldu. Pek hoşlaşmadı. Gece tahılını akşam öğünü olarak verip gece uyku öğününde emembilir belki??
5.Ara öğün meyve dışında ne verebilirim? Kaşık mamalarından mesela?
Bak bu çok çeşitli olabiliyor, ben her daim değiştiriyorum. Yoğurt olabilir. Bebek ekmeği üzerine labne peynir, yanına meyvesuyu olabilir. (finger food olarak seviyorlar ama sanırım Can için henüz erken) Meyve suyu ile ıslatılmış bebe bisküvisi olabilir. Dışarıda isek kavanoz meyvelerinden veriyorum Hipp kayısı, elma ve havuç, Milupa elma üzüm mandalina çok severek yiyor.

Umarım yardımcı olabilmişimdir. Ek gıda yolculuğunda kolaylıklar:)

21 Ekim 2009 Çarşamba

mim

Sevgili Can'ın Güncesi ve Birinci Tekir Şahıs mimlemiş beni.
Teşekkür ediyor, yazıyorum efem...


Bloguna neden bu ismi verdin?

Çok basit ama...
Çorba içmeyi seviyorum. Ve hergün içiyorum:)
Bu blog yazılmaya başlandığında daha çok mutfak, sinema, kitap üzerine günlük yazılar olarak düşünülmüştü ve yaklaşık 6 ay kadar bu şekilde devam etti. Hem mutfağa gönderme hem de çorba olmuş gündemden haberler ... Annelik gündeme oturunca adını değiştirmedim, öylece kaldı.

Bloguna yazarken star tribiyle olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?

Arca uyurken...
Böyle bir blog ismi var (Cem galiba) çok beğenmiştim.
veya işte... aslında işte daha çok okuyorum, süt sağarken. aklıma gelenleri not düşüyorum, akşam detaylandırıyorum.

En son satın aldığın garip şey nedir?
parlament mavisi hışır hışır kapri!! Aslında hiç tarzım değildir ama çok ucuz ve rahattı, Nazlı al mutlaka deyince kıramadım, giyiyorum da, fena bi seçim değilmiş:)

Şeker gibi olduğun anlar?
Arcayla oynarken
Arca yemek yiyince, kahkahalarla katılınca
Arca tüm gece uyumuşsa
masajdan sonra
banyodan çıkınca
ev temizse ama ben temizlememişsem

Arkadaşım, artık sormayın dediğin şeyler?
bir ara emiyor mu, aa sadece anne sütü mü alıyor,
ismi arca mı? aa ne ilginç, anlamı ne? ardaaa hayır arca!!!
.........

Aynaya bakınca gördüğün?
genelde güzel buluyorum, ama bi ara aynadaki aksimle aramız pek iyi değildi. şimdi iyiyiz

Kendini okutan blog dediğin?

imla kurallarına uyacak.
özellikle ayrı ve bitişik de lere çok takar oldum son zamanlar.
içten olacak.
deneyimleri paylaşacak
özellikle kitap film tavsiyelerine bayılıyorum

Bu blog sahibi-sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?
Güzelbahçede kahvaltı yaparken veya balık yerken
Kitapçılarda birşeyler karıştırırken
Sahilde yürüyüş yaparken
Reyhanda cheesecake götürürken:)

Peki ben kimleri mimliyorum?
sevgili ruhdağı
canım zeren
(bu ikisi her daim tarafımdan mimlenir:) )
kuzunun annesi
ömer tunanın annesi

25 Ağustos 2009 Salı

gecikmiş kreativ mim

herkesleri tanıma bakımından mimleri seviyorum.
Hem dağlar kızı reyhana hem de özgür anneye teşekkürler...

neler yapıyoruz?

1. Ödülün logosunu bloga ekliyoruz.(işte burdaaa)


2. Ödülü veren kişinin linkini yazıyoruz (o da yukarıda)

3. Hakkımızdaki 7 ilginç şeyi listeliyoruz - peki birazdan ki benim gibi biri için çok zor

4. Sevdiğimiz 7 blogu listeliyoruz
Özgür Anne , Tugce , Kiraz , Hülya , kuzu , Ruhdağı, bir dilim sohbet, aslının günlüğü, Pratik Anne, Fashinn.... 7 yi geçti di mi ? o zaman yandaki listenin tamamı diyelim geçelim.

Ben pek ilginç birisi olmadığım için bu zor olacak...

1. Kitapların önce sonunu okurum, bitirmeden başıma bişey gelecek olursa kitabın sonunu görmeden gitmeyeyim diye, iflağ olmaz kötümserim işte
2. Sarışınlığı hiç sevmem ama mahalle baskısı yüzünden hep sarışınımdır. Aslında üniversiteye kadar doğal sapsarıydım, sonra bi şekilde koyulaşmaya başladı, gölgeyle başlayıp röfleye döndüm. Geçen yıl, yıllar sonra ilk defa kumral dolaştım, mutluydum ama yine İlkerin ve çevremin sarışınlık yakışıyor gazlarıyla yine sarıyım:(
3. Makina mühendisiyim ama meslek hayatımın ilk 2 yıl ı haricinde hiç mühendislik yapmadım.
4. 4 yıl önce daha yeni araba kullanmaya başladığım zamanlarda geri viteste fren yerine gaza basınca park halindeki bir uno yu haşat ettim, komşu apartmanın demir kapısını yıktım ve bahçesine girdim, ayağım hala gazdaydı, el frenini çekerek durabildim. Hala o kazayı nasıl yaptım bilmiyorum.
5. Üniversite yıllarında pedikür yaptıramazdım. Bir insana ayaklarıma hizmet ettirmek gibi gelirdi, sosyalist bir yön mü bilemiyorum. Şimdi masaja bile gidiyorum:)
6. Burnumun büyük olduğunu - fiziksel anlamda :) - evlendikten hemen sonra farkettim. Çünkü düğün videocusu aptal adam hep profilden almış beni. Videoyu izleyince şok olmuştum, hala da burnuma gıcık olurum.
7. İlkerle lise sonda aynı dershanedeydik, sınıf arkadaşıydık. Birbirimizin üniversite tercihlerinden haberimiz yoktu. Ben İTÜ Makina mı yazsam 9 eylül endüstri mi diye düşünürken ablam 9 eylül mühendislik fakültesinin boktan bi yerde olduğunu söyleyince sildim, İTÜ Makina yazdım, kazandım. İlkerin ÖSS derecesi filan vardı, Boğaziçi, ODTÜ filan yazmış, son tercih İTÜ Tekstil yaz demişler, nasıl olsa o kadar düşmem deyip yazmış, BAM!!! kötü geçen sınavın ardından İTÜ tekstil olmuş. Birbirimize telefon ettik, aaa bir baktık koca İTÜ'de aynı fakülte içinde sadece tekstille makina aynı binada:) meğer kader ağlarını örmeye başlamış bile....

kimleri mimleyelim? herkesler birbirini mimlemiş ama mimlenmeyenlerden seçelim;
nazlının annesi nihan, tekir??, pıtırcık, yenianne, ruhdağı, zeren (gerçi uzaklardasın ama belki vaktin olur), ömer tuna

12 Ağustos 2009 Çarşamba

mim

Özürüm mimlemiş beni, becerikli demiş, evin haline bakınca bir tebessümle karşıladım bu sözü:)
Efendim Arcadan önce çok çok önce, ben düzensiz fakat temizlik yapmayı sevmeyen, temiz bir kadındım. Cumartesileri çalışmadığım ve İlker de tekstil sektöründe çok uzun saatler çalıştığı için İstanbulda yaşadığımız o ilk yıllarda koridor taşlarının aralarını beyazlasın diye tuzruhu ile ovmuşluğum bile vardır. 2 düzensiz olaraktan bütün hafta evi altına üstüne getirdikten sonra cumartesileri yarım gün evi düzenler yarım gün de panjurlara varasıya temizlik yapardım. SALAKLIK:))) Napalım annemizden böyle görmüşüz!! Eve gündelikçi filan almazdım. Sonra hadi len dedim, hayat kısa, güzel yaşa.... Karşı komşumuzun çok tatlı bir yardımcısı vardı, bize de ayda bir gelmeye başladı. Hatta İzmire dönmeden önce başka bir arkadaşa tavsiye etmiştim Gül ablayı, şimdi onların bebeğine de bakıyor, iyiydik yani. O dönemde ütü yemek hep bendeydi tabii ki. Ama ikisini de severek yaptığım için hiç koymazdı. Sadece temizlik hiç sevmem!!! İlker rahattır, öyle tozmuş kirmiş düzenmiş umursamaz, zamanla beni de acayip rahatlattı. Bir de benim işler, seyahatler yoğunlaşınca çok da umursamaz oldum. İzmire yerleştiğimiz ilk dönemler de böyle devam etti. Hamileliğim rahat geçtiğinden temizlik filan yapıyordum hatta doğumdan birkaç gün önce bile temizledim evi:)

Arca doğumuyla Arcayla ilk dönemimiz başladı. Her ay düzenli yardımcımız gelir oldu, benim temizlik yapmam ne mümkün!!! Arcanın çok nadir uyuduğu günlerde biraz yemek, temizlik, ütü halletmeye çalıştım. Ama tam olmuyor tabii hiçbir şey. konu biraz da kendini telkinle alakalı. Oturup düşüneceksin, nasıl mutlu olurum, ev işleri tamam olmuş ama okuyamamışım, yazamamışım, Arcayla ilgilenememişim ne anlamı var. Haaa arada illa ki ev işi yapılacaksa, Arca ana kucağında iken ve onunla kesinlikle konuşarak çok iş yaptım ben. Ama ev işi yapacağım diye de arcayı bir kenarda bıraktığım hiç olmadı. Anne dediğin biraz kalendermeşrep olacak. Amaaan ... et diyebilecek, yoksa zor çok zor. Arcayla ilk aylarınmız böyle geçti.

Sonra işe başladım, yarı zamanlı, ve Ümit abla başladı. Arca uyurken çok olmasa da elektrik süpürgesi tutuyor, toz alıyor, yemek yapıyor, ütü yapıyor. Ama ben yap demiyorum, o an için uygunsa yapıyor, yapmıyorsa da canı sağolsun diyorum. Ben de kasmadığım için bugün olmazsa yarın yapıyor, yarın yapmasa ben yapıyorum. Her ay yardımcı geliyor, dip köşe temizliyor. Ama yaz olduğu için böyle. 2 hafta sonra tam zamanlı işe başladığımda 15 günde bire düşüreceğim, Arca eemeklemeye başladığında belki haftada bire.

Bu aralar okuyabiliyorum çünkü öğlen eve gidince arcayı emzirdikten sonra uyursa ben de uzanıp okumaya fırsat bulabiliyorum. Ama eskisi gibi 3 günde bi kitap mümkün değil tabii. Akşam yemekleri mutlaka balkonda yeniyor, arcayı uyutunca İlkerle keyfe devam edebiliyoruz, bunda pek değişiklik yok eskiye göre.

ancak tatil anlayışı değişti tabii, atraksiyonlu tatil severiz biz. geçen yıl 6 arkadaş minibüs kiralayıp her gece başka otelde konaklayaraktan kaş marmaris arası acayip eğlenceli maceralı bir tatil yapmıştık. hatta ben Arcaya 4 haftalık hamileydim de biraz tempoyu düşürmek zorunda kalmıştım. bu yıl yazlıkçıyız. olursa eylülde küçük bir güney kaçamağı yapacağız ama artık daha sakin ve konforlu otel tatili olacak.

Kordonda bira patates çok özledim. Aslında bunun sebebi arca değil, alkol anne sütüne zararlı olmasa götürürüz onu da... çay içmeye, kısa süreli düğüne, nikaha hep gidiyoruz birlikte. Arca pusetinde duruyor, arabada sorun çıkarmıyor, dolayısı ile heryere götürebiliyoruz. En son yazlıkta pazara bile götürdük. Arca pazar güzeliydi, herkesler bir makas aldı tombul bacaktan:)Araba kullanmak çok işime yaradı çünkü bizim ev maalesef sapa biraz, yürüyüşe bile önce arabayla gitmek lazım.

Yarım gün çalıştığım için tam iş koşturmacasını ve düzenini kestiremiyorum şimdiden ama 2 hafta sonra bundan sonraki düzenimiz için start vereceğiz. Mutlaka o zaman işler değişecek.

Son olarak bu dönemde İlkerin acayip desteğini gördüm. Gözüm kapalı Arcayı ona teslim edebilirim, hiçbir tembihte bile bulunmadan:) Alt açmadan tut da uyutmaya kadar her dakikasını paylaşabilirim, böylece başka işlere de vakit ayırabiliyorum. Sonra ablam, İlknur, anneler ihtiyacımız olduğunda yanımızdalar. Gerçi şimdiye kadar toplasan 5 defa ihtiyaç olmamıştır ama bunun güvenine sahip olmak bile güzel.

Bakalım tam zamanlı iş, katı gıdalara geçiş döneminde ne gibi değişiklikler olacak...

7 Temmuz 2009 Salı

Ben Kimim, Neden Yazıyorum: Soru: Nasıl Bir Blogcusunuz? Mimi...

Özgürün bloğunda okuduydum geçenlerde, bu blog işine nasıl başlamışız, yazmak isteyen beri gelsin demiş. Ben de onu okurken kendimi düşündüm, sonra düşündüklerimi yazayım bari dedim.

Nasil Basladim?
hhaa kimse bilmez ben eski blogcuyum.
Yıl 2005. İstanbulda yaşıyoruz. İlker askerde. Askerde dediğim de Maslakta, haftasonları evde. Neyse birgün yemek tarifi ararken Portakal Ağacını gördüm. Blog denen şeyden haberim yoktu, bi baktım kadınlar yemek tarifi filan veriyor. Aaa ne güzel dedim, ben de yapıcam, zaten kendime uğraş arıyorum, zaten yemek yapmaya bayılıyorum, neden olmasın. Ama bloggerdan değil de blogcudan üye oldum. Şablonlarını beğenmedim, kendim sayfa düzeni yarattım. Her gece uğraşıyordum, sonunda Café Bon Appetit oldum. türlü yemek tarifleri uydurup buradan hikayeler eşliğinde yayınlıyordum. Huysuzu, Yeşimi, Tijen hanımı, aslıyı o günlerden takip ederim.
Sonra blogcunun teknik sınırlarından sıkıldım, bir gün dellendim, dükkanı kapattım blogger da dükkan açtım.

Neden Yaziyorum? paylaşmak için, rahatlamak için, öğrenmek, öğrendiklerimi aktarmak için, haberdar olmak için, unutmamak için, unutturmamak için, Arcanın yıllar sonra okuması için, keyif için

Yazmaya Zamanim Var Mi? yok ama yaratıyorum.

Iddali miyim? hem de hiç!!! otobanın orta şerit insanıyım ben, iddia filan tarzım değil

Neden günün çorbası? hem yemekle haşır neşirliğimden hem de hergün bir tas çorba içmezsem - yaz günleri de dahil - rahat edemem ben, illa ki çorba olacak, tek çorbayla bile karnımı doyurabilirim. Hergün de ayrı bir çorba neden olmasın:) 2008 ocakta başlamışım bloggerda, daha çok günlük yazılar yazmaya, konu mutfak, müzik, kitap, sinema olmuş... bebek kararı da aynı zamana rastlar, sonra temmuzda Arcanın aramıza katılmasının haberi ile blog anne günlüğüne döndü. huysuz, yeşim, simge, mukaddes, zeren, ruhdağı ile başlayan dostluklarım, anne blogger lar özlem, özgür, kiraz, kuzunun annesi, hülya, mummy, tekir, günebakan, enne... ile devam etmekte.

Ben Kimim? hmmm bak bu zor yani bölünmüşlük diyelim, eş, anne, sevgili, çalışan kadın... hepsinden biraz biraz...

Neden Blog Okuyorum? seviyorum, zevk alıyorum, öğreniyorum, aslında neden yazıyorum ile aynı sebepler...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

mim mim mim

çok seviyorum bu mimleri, hem yazmayı hem okumayı, teşekkürler özgür...

Kullandığım parfüm; lacoste pink

Kullandığım Krem; clinique

En son okuduğum 3 kitap;

Masumiyet Müzesi (orhan pamuk)
Veda (ayşe kulin)
umut (ayşe kulin) böyle bi yazara taktım mı gidiyor işte

Son aldığım 3 ürün;

indirimden etek ve pantolon - duruya doğumgünü hediyesi

Seyrettiğim 3 dizi;

Mentalist, Criminal Minds, Private Practice

ben de ;
tunanın hülyasını
ruhdağını
tekiri mimliyorum

5 Haziran 2009 Cuma

Mim - Baby Shopping

Sevgili kuzucuğumun sevgili annesi baby shopping mimlemesi yapmış bize. Konu güzel... Efendim benim İlker, tekstil mühendisi olmasından kalan alışkanlıktan alışverişi çok sever. Benim alışverişe giderken mutlaka yanıma aldığım yegane arkadaşımdır:) Geçenlerde biz de bu bebiş kıyafetleri konusunda kendisi ile istişarelerde bulunuyorduk:)
Hemen sıralayalım:

NEXT : biz bu mağazaya hastayız. İlk tanışmamız alt üst takımlardan gına gelip tulum aradığımız dönemde oldu. İlker üçlü bir tulum set almıştı, hastası olduk, giy çıkar, yıka ütüle sadece onları giydik. Son olarak kısa tulumlarından aldık, memnunuz. Tulumlar 13 tl, body ler 6 tl ye geliyor ki benzerlerinden çok daha hesaplı. M&S e baktıydım, nerdeyse 2 katıydı fiyatlar. Kalıpları Arcaya iyi geliyor. Bir de Agora AVM deki çalışanlarını seviyoruz. Arca pusetinde uyur halde içeri girdiğimizde müziğin bile sesini kıstılar, çok ince bir davranıştı. Aynı gün şimdi adını hatırlamadığım başka bir mağazada uyuyan çocuğun üzerine atlayıp ay ne şirin diye saldırmış uyandırmışlardı!!

Aziz Bebe: ÇOK KÖTÜ!! Hediye bir tulum gelmişti, 6 aylık için olan tulum 2 aylık Arcaya boydan kastı - ki Arca uzun bir velet değil - ayrıca enden o kadar genişti ki Arca küçük bir yarasaya benzedi. Tabii bi daha o tulum giyilmedi. İlginç bir genişlik var kalıplarında. Başka bir hediye set olan alt üst takımını kullandık, ama öyle aman aman değil hani. Fiyatlarını hiç biilmiyorum.

Sobee : Bir hediye ve değiştirme kartı gelince, mağazaya gittik. Bir salopetin 50 tl olduğunu görünce şok oldum. Öyle aman aman bir kalite de yok ama fiyatlar uçmuş. Bebekte çok cici biciye karşı ve sadelikten yana olduğum için bana uymadı. Kalıplar da biraz küçük sanırım Arcaya ancak 6-9 aylık bir salopet ayarlayabildik. Ama Göztepedeki mağazanın çalışanları çok tatlıydı, ablaları sevdik, onlar da Arcayı:)

Ufaklık : buradan bize çok hediye geldi. genelde body tarzı şeyler ve fena değil.

Mini damla: yine hediye olarak çok geldi, ama boydan kısa gibi, en rahat geliyor, alttan kasıyor ciciler... Ama kumaş kalitesi çok iyi.

Disney: bundan bir tulum bir de body gelmişti, Tigerlı, çok rahat kullandık.

Banjo: Organik hastane çıkış setini İlkerin annesi hediye getirmişti. En severek kullandığımız alt-üst takım oldu. Arca ilk zamanlar pek minik olduğundan epey de giydi. Kumaşı çok kaliteli, fiyatlarını bilmiyorum maalesef.

Mothercare: Tunanın Hülyası Arcaya tulum hediye etmişti buradan, çok severek giyiyoruz:) yumuşacık, rahat.

Baby GAP: sevimlilik top yapmış ama fiyatlar el yakıyor. Yok yanına yanaşılmaz. Allahtan Tuba teyzemiz GAP te çalşıyor da arada nasipleniyoruz.

B&G: bu mağazada tulum yok!! Bebek mağazası tulum satmıyor, biz de artık buraya uğramıyoruz:)

M&S : Arada sırada girip, şöyle bir bakıp, çıkıyorum. Gereksiz pahalı bi yer.

Chicco: bir yenidoğan body si hediye gelmişti, çok kaliteliydi, severek giydik. Bir de önlükleri güzel. Arkadan cırt cırtlı olması tak çıkarda rahatlık sağlıyor. Fiyat ? bilemiyciim.

Bize ciciler 90% hediye geldiği için fiyat yorumlarında zorlandım açıkçası. Sadece Next'ten alışveriş eder olduk son zamanlarda. Bu durumda Next'i tek geçiyoruz özetle. Bir de adı sanı duyulmamış mağazalara da göz atmak denemek faydalı olabilir. Kemeraltından aldığım bir penye yelek vardı, sonrasında yine bir boy büyüğünü aldım. Çok kaliteli çıktı. Markası Bebece. Bir de Ümit Ablanın tanıdığının Göztepede bir mağazası var, Panda, bu yeleğin büyüğünü ordan buldum, 5 tl!! çok cici şeyler var, henüz pek alışveriş fırsatım olmadı ama değerlendirilebilir.

fikir alışverişi faydalı, herkeslerin cevabını heyecanla bekliyorum, kuzucuğumun tatlı annesine teşekkür ediyorum.

28 Mart 2009 Cumartesi

MİM : Hiçbir zaman geç değildir

Özgür anne harika bir mim göndemiş bana. Yazması epey uzun sürdü. Ama çok hoşuma gitti, derinlerde birşeylerin muhasebesini yaptırıyor gibi.

İşte mim bu:

Genellikle çok derinlerde sakladığımız kazarak ortaya çıkarabileceğimiz yönlerimiz vardır. Kim ne derse desin hiçbir zaman çok geç değildir.

Eksiklerimiz kadar olumlu yönlerimizi de kabul etmek oldukça önemlidir.

Cümleleri tamamlayın lütfen:
1. Çocukken ............... kaçırdım.
2. Çocukken ............... yoksundum.
3. Çocukken ............... yaralanmış olabilirim.
4. Çocukken ............... olmayı hayal ederdim.
5. Çocukken ............... isterdim.
6. Evimizde asla yeterli .......... olmadı.
7. Çocukken daha fazla ........... ihtiyaç duyardım.
8. Bir daha asla .......... göremeyeceğim için üzgünüm.
9. Yıllar boyunca ......... merak ettim.
10. ............. kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım

Şimdi benim cevaplarım:
1. Çocukken sorumsuzca takılmayı kaçırdım. Çocukken bile biraz fazla sorumluluk duygusu ile yoğrulmuş bir bireydim. Ödevlerimi yapmazsam gece rüyalarıma girerdi, hep iyi notlar almalıydım. Tabii bu annemler için iyi birşeydi, benim veli toplantılarımı iple çekerlerdi. Ama benim için pek iyi olmadığını şimdi farkediyorum, keşke biraz dağıtsaydım:) bu kadar kasmaya gerek yoktu.
2. Çocukken çocukluktan yoksundum. Çok sevdiğim ablama, kuzenim zühreye kendimi aralarına kabul ettirmenin yolunun olgunluktan geçtiği sanarak büyükmüş gibi davranırdım. Ablamın arkadaşlarından biri ile bir gece uzun bir sohbet etmiştim, kız 20 ben 12 yaşındaydım. Sohbetin sonunda yaşımın 12 olduğunu duyunca kız şok olmuştu, beni 18 filan sanmışmış!! O yaş grubu gibi davranmaya acayip bir alışkanlığım vardı. Belki olgunluktan çok büyümüş de küçülmüş halleri:)
3. Çocukken herkesle iyi geçinmeye çalışmaktan yaralanmış olabilirim. Karakterimde herkesle iyi olmak, orta yolu bulmaya çalışmak gibi özellikleri barındırdığımdan yorgun düşmüş olabilirim. Hala bu davranışlarıma gıcık oluyorum. Azıcık bitch ol di mi!! yok herkes beni sevsin derdi bir türlü bitmek bilmiyor.
4. Çocukken çooook ünlü bir sanatçı olmayı hayal ederdim. Bale dersleri alırken balerin, gitar dersi alırken müzisyen, kitaplara daldığım dönemlerde yazar olmayı hayal ederdim. Alkışlar, sahne hep olsun isterdim. Yazık ki hevesim yeteneğimden fazla olduğu için kıçı kırık mühendis oldum çıktım:)
5. Çocukken hemen büyümeyi isterdim. Çok lazımmış gibi!!
6. Evimizde asla yeterli kitap olmadı. Babam pek okumaya vakit bulamazdı. Annem bize her fırsatta kitap alırdı ve okumaya teşvik ederdi, ablam özellikle ergenlik döneminde çok okurdu diye hatırlıyorum ama ben hep duvardan duvara kitaplığı olan bir ev hayali kurardım.
7. Çocukken daha fazla özel hayatım olmasına ihtiyaç duyardım. Kendi odam ve kendi hayal gücümle oluşturduğum bir dünyam vardı ama daha fazlasını istiyordum, neyime yetmiyorsa
8. Bir daha asla Aziz Nesin'i göremeyeceğim için üzgünüm.
9. Yıllar boyunca hep evrenin nasıl oluştuğunu merak ettim.
10. Özgüre katılıyorum, ZAMAN kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım

Son olarak sevgili Özgürün yanı sıra mimlediklerim:
Mukaddes, Zeren, Tuğçe, Yeşim, Simge
Ruhdağını mimleyecektim ama çoktan mimlenmiş kendileri:)

12 Şubat 2009 Perşembe

MİM !!


Bloğuna bayıldığım Simge ve Yeşim I love your blog la beni mimlemiş, kendilerine teşekkür ediyor ve okumaktan son derece keyif aldığım blogger dostlarımı buradan mimliyorum.
Ruhdağı
Zeren
Hülya
Kuzu
Özlem
Özgür
Kiraz

Ödül verirken aşağıdaki koşulları yerine getirmek gerekiyor:
1. Seni ödüllendiren blog yazarının linkini vermek.
2. Bu ödülü başka 7 blog sahibine linklerini vererek göndermek.
3. Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek.

ben bu mim işini çok seviyorum....

31 Ocak 2009 Cumartesi

5. cümle

Korkunç bir haftaydı. Hani robot gibisinden. Bütün hafta hep tekrarlanan birgün gibiydi. Aynı saatte kalk, haldır haldır hazırlan, arabaya bindiğinde nefes nefese kalmış ol. İşe git, çalış, çalış, hatta akşam geç çık. (Mukaddes haklısın yoruyorum hala kendimi ama haftaya son) Akşam birşeyler atıştır ve erkenden uyuyakal!!!
Bu rutin beni öyle sıktı ki perşembe bütün gün dokunsalar ağlayacak gibiydim. Nitekim eve gelince salya sümük ağladım. Mobilyalar gecikiyordan başladım, temizliğe kadını ne zaman alacağızdan çıktım. Halbuki çok 3-4 hafta önce bebek mobilyasına karar vermemiz gereken günlerde İlker yetişmeyecek diye çıldırmışken ben onu teselli ediyordum, ya nolucak nasıl olsa Durudan kalan beşik var, zaten odasına geçmeyecek hemen diyordum. O gün ben bastım yaygarayı. Bana böyle geliyorlar arada. Düdük gelince nolucam bilmiyorum.
Dün sonunda tam 1,5 yıldır beklediğim laptopum geldi. İzne ayrılacağım ya, sonunda yetiştirdiler. Tüm gün ayarları ile uğraşmaktan iş yapamadım ve bugün evde çalışmaya devam ediyorum!! Bu sebepten Hülyanın davet ettiği İzmir Blog Buluşmasına gidemiyorum:(
Göbüşüm kocaman oldu. Sanırım ayaklarımda ödemler oluştu, ayakkabılar hafiften sıkmaya başladı. Haftaya Zeyneple Tufanın nişanına ne giyeceğim bilmiyorum, İlkerin eşofmanı belki de!!! Bugün tartıldım, 13 kilo almış durumdayım. Hani son ay pek kilo alınmazdı??? Yerim onu söyleyeni!!! Zaten herşeyi yiyorum. Aç kalınca fenalaşıyorum, sonra meyvalara bir yumuluyorum, aynı anda elma, kiwi, portakal! Ben haftada bir elma yiyen şahıs, şimdi günde bir kilo yiyorum. Ama Bebiş meyvalara çıldırıyor, içerde taklalar atıyor, hatta amuda kalkıyor. Yani kendim için yiyorsam namerdim:))) Ablam tüm hamileliğini bu cümleyle geçirmiş ve doğuma 94 kilo ile girmişti:)

Haftaya 2 gün izin kullanacağım. Birinde büyük temizlik var. Mobilyalar geldikten sonra olsun diyorduk ama olmuyor işte. Sonraki gün SSK ya gideceğim, detayları öğreneceğim, zira 37. hafta çalışmaz raporumu kendi doktorum cumartesi günü verecek.

özgüranne 5. cümle için beni mimlemiş.


1. yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
2. 161. sayfayı açın.
3. 5. cümleyi okuyun.
4. Blog sayfasına yazın.
5. En güzel cümle ve en güzel kitabı seçmeyin.Sadece yakınınızda olan ilk kitabı alın.
6. 5 blog arkadaşınıza yollayın.

Efendim kitabımız (kendisi mutfak ile WC arasında mekik dokuyor, sabah kahvaltısının değişmez menüsü)
Annelik ve bebek bakımı
Elizabeth Fenwick


161. Sayfadaki 5. Cümle:
Unutmayın ki, bebeğiniz henüz yuvarlanmayı öğrenmemiş de olsa yüksek yerlerde hatta yatakta bile yalnız bırakmamalısınız.

Büyüme, Gelişme Öğrenme Bölümündeki ilk 6 Ayda bebeklerin davranışlarını anlatan kısımdan alınmış. Tombik cıbıl bebek fotografları var, bayılıyorum, çok komikler.

Peki ben kimleri mimliyorum???
Mukaddes
Hülya
Ruh dağı
Zeren
Zühre

Mutlu haftasonları...