20 Temmuz 2019 Cumartesi

Cumartesi güzel bir gün olma yolunda ilerliyordu

Dün akşam ofiste son birkaç işimi toparlamaya çalışırken, Melike zoruyla dışarı çıkarılmıştım. Uzunca yürütülmüş, ne zamandır aklımda olan ama bir türlü katılmadığım "Turkish Expats in Belgium" facebook grubunun toplantısına katılmıştım. Laf aramızda, bu grup, hala facebook kullanıcısı olmamın yegane sebebi olabilir. Her ay 3. cuma bir araya geliyorlar. Bir yaz ayı için oldukça kalabalıktı, çok da keyifliydi. Belçika'ya gelmeden önce blogu takip eden, yazıştığımız Derya ile tanışmak da gecenin sürprizi oldu. Kendim gibi insanlarla sohbet etmek çok iyi geldi.

Sabah güzel uyandım. Çünkü muhteremin telefonuyla uyandırıldım, ve çünkü güzel bir rüya görmekteydim. Tüm aile yemek masasında sohbet ediyorduk ve rahmetli anneannem de bizimleydi. Ki bu iyidir, anneannemi görmek demek güzel haberler demektir. Ve aldım. Benim rüyalarım araştırma konusu olabilir. İlker rüya görmez, görse de hatırlamaz, benimkiler HD kalitesinde mübarek.

16 Temmuz 2019 Salı

Küçük mutlu anlar biriktirmek

Karabiber ağaçlarını bilir misiniz? Gerçek karabiber ağacı değil aslında, yalancı ama avucunuza yapraklarını alıp ovuşturduğunuzda karabiber kokusu elinize siner. Bunu babamdan öğrendim.Yazlıktaki bahçeyi gezerken karabiber ağaçlarını yapraklarından bir tutam koparıp avucunda ovuşturup koklattığında.

Ve karabiberin kendisi, ağacın yapraklarından ya da tanelerinden elde edilmez. Yine de koku yapraklarından bile hissedilir. En çok top top pembe meyveye durduğu zamanı severim, kızarıp üzerinden kabuğu atmaya yakın zamanı.

7 Temmuz 2019 Pazar

İşini sevmek üzerine...

Bugün Melike'yle The Hague diye bir şehre gittik. Hollanda'nın aristokrat bir şehri miymiş ne? Bana hepsi benzer geliyor ama tatlı bir yerdi. Dötümüz donmasa deniz kıyısına da gidecektik de, yemedi, merkezde kaldık.

Aristokrasi derken abartmıyorum ha, bir bit pazarı var, biz, müşterilerin ve satıcıların arasında dilenci kılıklı kaldık.

Biraz etrafı gezdik, dükkanlar çıktı, girdik çıktık. Artık dönmeye yakın karşımıza peynirci çıktı. Hollanda'ya gelmişsin, peynir almadan dönülür mü?

6 Temmuz 2019 Cumartesi

Canım kendim

"Evde tek başına" filminin tekrar çevrimine hoş geldiniz :)

Evet dostlar, bugün itibariyle bir ay süresince, kendimle baş başayım. Canım kendim.

Özlüyorum kendimi, kendimle vakit geçirmeyi ve hep dediğim gibi, yalnız değilim ki, bence ben çok iyi bir arkadaşım.

İlker'in uçaktayken izlediği bölümleri izleyip yetişeyim, sonra birlikte devam edelim diye dün akşam Dark'ı açtım. Bir defa daha anladım ki, ben dizi izlemeyi İlker'le seviyorum, birlikte karakterlere saydırmak filan eğlenceli. Nitekim yalnızken hiç keyif almadığım için uyuyakaldım ve tabii ki sabahın altısında kalktım.

27 Haziran 2019 Perşembe

Dumur diyalog #171

Öğretmen sınıfta hamile olduğunu açıklamış.
Arca şok! Zira konseptin dışında bir olay. İtiraz etmiş.
A: hamile olmanız mümkün değil. Emin misiniz?
Ö: elbette. Ama neden olamazmışım?
A: çünkü evli değilsiniz. Evlenmeden olmaz.
Ö: aslında haklısın. Ben şimdi sana erkek arkadaşımın telefonunu vereyim, sen bir ara söyle ona, olur mu?
A: !?!?!
—-
İşe elbise giydiğim bir gün “ohooo olmaz ki sen de işe kraliçe gibi gidiyorsun!”

——
Y: Yiğit abinin kaburgası kırılmış, geldiklerinde dikkat et sarılırken sakin davran tamam mı?
A: aaa pirzolası mı kırılmış?

——-
Kodlama kursundan kaytarmak istediği bir gün  kendimce hayat dersi vermeye giriştim ama ifade etmek istediklerimin türkçe karşılığını o anda bulamadım: “yani işte Arca bütün olay şu: don’t give in don’t give up türkçesini bulamadım şimdi...”
“Ha yani teslim olma, pes etme demek istiyorsun” 
?!??!


17 Haziran 2019 Pazartesi

Kitap yorumu: Sekizinci Hayat

Sekizinci Hayat, tam da okuyamıyorum dediğim zamanlarda, "sırtı kalın, çok hayatlı, çok katmanlı bir roman okumalıyım ancak okumaya böyle bağlanırım" dediğimde çıktı karşıma.

Nereden buldun dersen, tavsiyelerinde hiç ıskalamayan Leylak Dalı'ndan.

16 Haziran 2019 Pazar

Haberler ve hava durumu

Burada hava yalan dolan! En üst düzey teknoloji ürünü uygulamalar bile çaresiz, yetersiz! Bugün güya güneş yüzünü gösterecek, akabinde günlerce bizden ayrılmayacaktı. Tabii bulutların arasından görürsem söylerim. Nitekim tam terasa çıkıp pazar akşamı keyfi yapacağım, yağmur patlattı. Allahtan Arca ile bahçede frizbi oynamamıza müsaade etti. Günün markete yürümek dışındaki tek aktivitesi. O da yalvar yakar. Bu cücenin tembel hayvanlığı ne olacak a dostlar? Aklı fikri yaymakta. Dün yine zorla havuza götürebildim. On yaşında bir çocuk için bu nasıl bir durağanlık? Şimdi playstation’ı kim oynayacak kavgası yapıyorlar, babası ne ki oğlu ne olsun? Çok yalnızım çok! 

22 Mayıs 2019 Çarşamba

Belçika usülü çelişkiler silsilesi

Eski köye yeni adet geldi: Single permit.

Aslında adet, EU'da eskiymiş de Belçika her zamanki ağırkanlılığı ile sekiz senede kanunu yürürlüğe ancak koyabilmiş. Geç olsun güç olmasın, diyeceğim de, diyemiyorum zira ucu fena halde bana dokunuyor.

Şöyle anlatayım. Evvelden her yıl işveren çalışma iznini yenilerdi, sen de o izin ile belediyene gider, kimlik kartının yani oturma izninin yenilemesini yaptırırdın. Oturma izni demek, Avrupa ve Türkiye'ye vizesiz girip çıkmak demek, kanunen Avrupa'da ikamet edebilmek demek. Şimdi bu prosedürü biraz değiştirmişler, çalışma iznini oturma izni ile birleştirmişler. Sen sadece çalışma iznine başvuruyorsun, çalışma ve içişleri bakanlıkları seni araştırıp tek bir izin (Annex 46) çıkarıyorlar, sen de o izinle belediyeye gidiyor, kartını yeniliyorsun. Teoride şahane bir değişim, lakin bu geçiş döneminde hemen hiçbir devlet birimi olaya hakim olmadığı için uygulamalarda aksaklıklar oluyor.

19 Mayıs 2019 Pazar

Bu ara...

Bu ara az okuduğumu fark ediyorum ve hiç hoşlanmıyorum bu durumdan. 

Geçen gece gözlerim kapanırken, itiraf ettim, "ARTIK KİTAP OKUYAMIYORUM!" diye acılar içinde haykırdım! İçimden bir şeyler koptu gitti.

Çok üzgünüm çok. Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum, o iki arada bir derede kitap okuyan, çantasından da dilinden de okuduğu kitaplar düşmeyen kadın gitti, yerine kitap kuleleri üzerine yıkılan bir kadın geldi. Kim bu kadın? Ben tanımıyorum!

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Kalbim sızlıyor

Bazı bazı kalbim sızlıyor. Bir kötü habere, bir acı hikayeye... Kendimizi hayatın korkunç girdabına o kadar kaptırıyoruz ki, hayatın kendisini ıskalıyoruz gibi geliyor. Vaktimizi doldurmak için oyalanıyor muyuz yoksa?

Çok eskiden, Alsancak'ta, şimdi Lacoste mağazasının olduğu yerde Asburger diye bir hamburgerci vardı. Daha McDonalds İzmir'e gelmemiş, öyle eski zamanlar. Asburger'in önünde bir kafeste sincap yaşardı ve sürekli bir çarkı döndürürdü. Koşar koşar bir yere varamazdı. O sincap gibi hissediyorum bazen. Deli gibi koşuyorum, ben bir yere varamazken, benim koşmam sadece çarkı döndürmeye yarıyor.

Kalbim biraz sızlıyor.

Sabaha karşı İzmir'den gelip, yoğun bir cumartesi geçiren ve pazarın tamamını yaymaya ayıran İlker, doğum gününün son saatlerini uyuyarak geçirmeye karar verdi. Arca uykuya direndi ama sonunda pes etti. Ara sıra kafamı kitaptan kaldırıp uyuyan cüceye sarılmak ve koklamak suretiyle onu rahatsız ediyorum. Kalbim niye sızlıyor bilmiyorum. Belki de Sekizinci Hayat'ta okuduğum tüm o acı yüklü hayatların hikayeleri bana ağır geldi, bilmiyorum.

Belki de bir papatya çayı içip sakinleşmem, sakinleşip uykuya hazırlanmam gerekiyordur. Belki de... bilmiyorum. O son kahveyi içmeyecektim.

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Yorgunum dostlarım yorgunum...

Çok kompleks proje için çok sayıda departmanı / kişiyi bir araya getirip, projede ciddi bir yol almamızı sağladığım için mutluyum lakin, Ostend'deki bu iki günlük yoğun toplantı programının ardından kendimi tükenmiş hissediyorum. Brüksel'e beraber dönmeyi planladığım arkadaşım son dakika başka bir toplantıya kalmak zorunda kalınca, apar topar trene bindim. Şans ve teknoloji benden yanaydı. Taksideyken tren biletini online aldım, sadece trene koşmak kaldı.