28 Temmuz 2020 Salı

Toskana ve Roma tatili

COVID 19 sebebi ile Türkiye'ye gitmeme kararı almamız beraberinde bütün yaz ne yapacağız sorusunu da gündeme getirdi. Araba ile ulaşabileceğimiz, hükümetin yeşil ışık yaktığı, sıcak denizlere kıyısı olan ülke aradık, kutumuzu açtık, İtalya çıktı.

Lucca, Pisa, Floransa, Cinque Terre, Siena'yı kapsayan Toskana turunda karar kıldık. Peşi sıra Roma'yı da ekledik. Böylece deniz, tarih, doğa içeren uzun bir yol hikayemiz oldu. 

24 Temmuz 2020 Cuma

Booking.com destekli bir dolandırılma hikayesi

Tatilimizi anlatacağım ama önce haberler.

Dolandırıldık!

Kitap yorumu: Amerikana

Sabah okuma rutinim bana iyi geliyor.
Yataktan kalkmaya hazır hissetmeyen uyanamamış bir beden fakat berrak bir zihin. 
Çoktan uyanmış tablette oyun oynayan Arca ile yanımda hala uyumakta olan muhteremin uyku sesleri eşliğinde az önce Amerikana’yı bitirdim. 

22 Temmuz 2020 Çarşamba

An itibariyle... Kurumuş minik petunya çiçekleri

Petunyaların kurumuşlarını temizlemek diye bir terapi var.
Benim her sabah kimseler uyanmadan elimde kahvemle tek tek ufak ufak artık solmuşlarını temizleyip dallarda sadece tazelerini bıraktığım petunyalarım var.

Tatilden döndük, yemek yedik, dedim ki, bugün bavulları açmayacağım hatta sofrayı bile sabah toplayacağım. Çiçeklerime bile bakmadım, zaten hepsi çok iyi durumdalar biliyorum. Canım komşularım Ayşe ve Arek misler gibi bakmışlar terastaki bitkilerime.

Ve sonra kötü bir haber aldık. İlker'in teyzesinin haberini, birkaç gün içinde yaşanan teşhis, korku, ameliyat ve belirsizlik haberini... Birkaç günde değişiveren bir hayatın detaylarını dinledik annesinden. Sığamadım odaya, kendimi terasa attım. tek tek minik minik kurumuş petunya çiçeklerini temizlemeye başladım. 

Yarına kalırsa dünya yıkılacakmışçasına temizledim, tek kurumuş çiçek kalmamacasına... 

Ellerimde toprak, ellerimde petunya, ellerimden bir şey gelmeyen her yitirişe umutsuzluk kokusu...

Saksılarda tek kuru çiçek kalmayınca durdum, utanmasam, petunya saksılarına sarılacaktım... 


5 Temmuz 2020 Pazar

Haller, haberler ve Haziran kararları

Haziranı yedik bitirdik. Geldik temmuza. Biz geldik de, Belçika'nın havası hala Nisan'da... Manasız bir rüzgar, zırt pırt yağmur... Yürüyüşe çıkmamaya karar verdik, derken güneş açtı. Geç kaldın güneşim, ben akşam üzeri blush  ve blog yazma keyfime geçtim, geç kaldın.

3 Temmuz 2020 Cuma

Kitaplı mim-3

8- Açık düzen kitaplık sevenlerden misiniz, yoksa camekanlı ve kapaklı kitaplıkları mı tercih edersiniz?

Tozlanıyor filan ama kesinlikle açık! Neden? Çünkü kapaklı olunca kitaplık değil, dolap oluyor:) bir de elimi attım mı ulaşayım istiyorum sanırım. 

9- Kitaplığınızdaki en değer verdiğiniz kitap ya da kitaplar hangileridir?

Ursula K.LeGuin kitapları kesinlikle!
Bir de ara ara dönüp okumayı sevdiğim kitaplar var:
Kurtlarla koşan kadınlar
Özşefkatli farkındalık 
Sanatçının yolu
Brene Brown kitapları gibi..
Ve son olarak mutlaka Arca’nın okumasını istediğim kitaplar: Momo, klasikler...

10- Kitaplığınızda henüz okumadığınız kitaplar için ayrı bir raf var mıdır, yoksa karışık mı koyarsınız ya da okunmamış kitapları ayrı bir yerde mi muhafaza edersiniz? 

Karışık duruyorlar. Ama salonda kendime bu yıl okumak istediklerimden küçük bir kitaplık oluşturdum. Ama itiraf etmem lazım biraz baskı oluşturuyorlar:)

11- Son olarak bir oyun yapalım, kitaplığınızın ilk rafına gidiyor ve sol baştan başlayarak kitapları sayıyor, yaşınıza denk gelen kitabın adını yazıyorsunuz.
Bahar Karları - Yukio Mişima 
Acaba bu bir işaret mi? Artık okusam mı bu kitabı:))

Bu tatlı mim için canım Leylak dalına teşekkürler.
Kitaplar her zaman iyi gelir:)

28 Haziran 2020 Pazar

Kitaplı mim Vol.2


4- Kitaplığınızda bir başkasından alıp iade etmediğiniz kitap ya da kitaplar var mı? İsimleri neler?
Off o kadar çok ki :(
Özellikle arkadaşım Tufan’dan aldıklarımı ya çok geç veriyorum ya da hiç vermiyorum. Karl Ove Knausgaard serisi mesela... 
bir de ablamdan aldıklarımı da pek iade etmiyorum, hani sanki ha onun kitaplıkta durmuş ha benim gibi düşünüyorum.

5- Kitaplığınızdan bir başkasının isteyip geri getirmediği kitap ya da kitaplar var mı? Hatırlıyorsanız hangileri?
Çok var ama ben zaten verirken geri gelmeyebileceğini hesaba katarak verdiğim için içim çok yanmıyor. 

6- Kitaplık düzeniniz neye göredir? Yazar adı mı? Yayınevi mi? Kitaplığa giriş zamanı mı? Rastgele mi?
Yayınevine göre düzenlemeye çalışıyorum. Ciltlerin bir sürekliliği olduğundan daha az dağınık görünüyor. Aynı yayınevi içinde aynı yazarın kitaplarını yan yana diziyorum. 

7- İmzalı kitaplara önem verir misiniz? Kitaplığınızda imzalı kitaplar var mıdır, hangi yazarların imzalı kitaplarına sahipsiniz?
Çok önemsemiyorum sanırım. Babam yıllar evvel Aziz Nesin’e Ablamla ikimizin adına imzalatmıştı, değerlidir benim için. O kadar.
Arkası yarın:)






27 Haziran 2020 Cumartesi

Kitaplı mim Vol.1

Gecesinden yağmur yağmur bir cumartesi sabahı, benim için bile erken sayılabilecek bir saatte  05:30'da uyandım. Tekrar uyumaya dönmek içimden gelmedi. Hem zaten artık erkenden uyanmalara direnmiyorum. Yaşlılık... Hatta süper iyi geliyor. İşte bana iyi gelenlerin konusu bu olacaktı: Erkenci kuş olmak...

Kahvemi terasta içtim, çiçeklerle sohbet filan (tamam lan yaşlanıyoruz işte!)  derken yazayım dedim, bilgisayarın başına geçtim. Geçen yazımda fotoğraflar çıkmamış, lanet! 

Blog arkadaşlarım neler yazmış diye bakınırken, sevgili Leylak Dalı'ndan bir mim düştü önüme. Sınavda sorular en iyi bildiğim yerlerden, en sevdiğim konulardan çıkmış öğrenci gibi sevindim. (ne ezik sevinçlerim var, allahım sen acı!) 

Bana iyi gelen sabah rutinim başka sabaha kalsın, bugün kitaplardan konuşacağız, bana iyi gelenlerden bir başkası... 

Bütün soruları bir postta yazmayacağım, çok yazıyorum ben, sıkılırsınız.

22 Haziran 2020 Pazartesi

Bana iyi gelenler -5: Yürümenin felsefesi

Yürümenin felsefesi


An itibariyle dışarıda enfes bir yağmur var... usul usul inceden bir yaz yağmuru. Bu memleketi sevmemin sebeplerinden biri de bu, iki sıcak basması arası bir yağmur ferahlığı. Yazları asla iki ay boyunca güneş olmuyor, güneş çıkınca da kıymeti katlanıyor.


An itibariyle... Evin kapalı alanda en sevdiğim köşesindeyim. (Yağmur yoksa malumunuz içeride oturmam) Önceleri okuma köşesiydi, pandemiyle birlikte Zoom köşesine dönüştü. Hani kitaplığın yanındaki o koltuk...


Akşam yemeğinde pek hoşuma giden kırmızı şaraptan bir kadeh daha koydum, yağmurun sesini dinliyorum. Çünkü yaz yağmurlarının böyle hoş bir yanı vardır, pencereyi açabilir, yağmurun kokusunu içinize çekebilirsiniz. 

Ş

Bu aralar bana iyi gelenlerin başında yürümek var. Pandemide, haftalar sonra evden çıktığımız o ilk gün yürüyememek, bana çok koymuştu. Tıknefes eve nasıl döndüm bilmiyorum. Bir de bütün gün kahve, iş, toplantı yaptığım, yürüyüşü kalp çarpıntılarıyla sonlandırmak zorunda kaldığım o gün... aman yarabbi! Yaşlanıyorum dedim, yaşlanınca elden ayaktan düşeceğim, bugün bisiklete binmesine, bahçelerini yardımsız çekip çevirmelerine imrendiğim  70+ komşularımın aksine evden çıkamayacağım dedim. Ama pes etmedim.


Haftalar içinde hemen her gün yürümeye, hatta tempomu artırarak bir kilometreyi 9-10 dakika içinde almaya başladım. Tabii bunda, aldığı kiloları verme telaşı içinde diyete giren muhteremin de katkısı yadsınamaz. Ama bundan çok önceleri yani o ilk tıknefes olduğum günün ertesi, hani havaların henüz ılınmadığı günler, kararımı vermiştim, evde egzersiz ne pahasına olursa olsun yapılacaktı!


Hani bir soru bırakırsınız hayata, evrene... 

Ve cevap gelir sizi bulur, öyle bir şey...


Yine bir gün bizim ahretliklerle zoom yapıyoruz, Elvancım Leslie’yle yürüme yaptığından bahsetti. Evde egzersiz kapsamında bir denemediğim o kalmış, aman kalmasın, araştırdım Leslie’yi. 


Ayol ne tatlı hatun o?!


Yaş kemale ermiş zaten oraya girmiyorum, basenler benimkilerden geniş, o da umurumda değil, gönlü hoş olsun. Ama öyle tatlı hatun ki, adım atarak o bir saat nasıl geçiyor, anlamıyorsun.


Bak bacım, kardeşim, benim için bir egzersizin başarı kriteri budur: zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksın! 


Biraz bu ablayı araştırınca fark ettim ki, genelde diyetisyenler spor salonuna gidemeyen, evine yürüme bandı alamayan danışanlarına Leslie öneriyorlar ve insanlar inanılmaz keyifle takip ediyor bu ablayı.


Leslie videolarında tatlı anlatıyor, “spor kalbinize iyi gelir, “ “yürümek için kendinize bir saat ayırmak çok önemlidir, harika bir şey yapıyoruz birlikte”, “hadi yürüyelim walk walk walk! “ 

Bir de çok tatlı bir repliği var: out together out together... 

yani dışa bir adım at, yanına öbür adımını getir... 


Canım Leslie...


Leslie sayesinde yaktım kalorinin daha fazlasını muhteremle yürüyüşlerimde yakıyorum ama yine de beni bu tempoya evde hazırlayan Leslie ablama sımsıkı sarılıyorum:)

Canım Leslie bana iyi geliyorsun!


Canım muhterem ve yüksek tempolu dış ortam yürüyüşü siz bana daha da iyi geliyorsunuz... 


Sözlerimi burada balla keserken, 

Evvela Leslie’nin en sevdiğim videosunu,


https://youtu.be/Yr41_8QOTF8


Ve de illa ki okuyun dediğim Yürümenin Felsefesi kitabını buraya usulca bırakıyorum. 






19 Haziran 2020 Cuma

Bana iyi gelenler - 4

Kitap kulübü ile başlayan, Kurtlarla Koşan Kadınlar ile evrilen ve Ursula K.LeGuin kitaplarıyla çevrelenen bir kadın çemberimiz var bizim. Bir avuç kadar kadın. Buraya geleli neredeyse üç yıl olacak, asla kopmadığım o çemberin bir parçası olmaktan müthiş keyif alıyorum. Bana iyi gelen pek çok şey arasından en önemlisi kitap dostlarım... 

Nasıl anlatsam? 

13 Haziran 2020 Cumartesi

Bana iyi gelenler - 3

Saksıdaki domateslere epeydir biriktirdiğim filtre kahve posalarını vermek üzere terasa çıktığımda, yağmur başladı.


İnce ince , usul usul, sindire sindire...


Yılın sekiz ayı mütemadiyen güneş gören memleketten gelme bir insana göre yağmura, bana çocukluğumun kırk ikindi yağışlarını hatırlatan bu bahar yağmurlarına ziyadesiyle düşkünüm.. 


Tazelenmiş hissediyorum ve nefes alıyorum. Bence bitkiler de aynı hissiyatı paylaşıyor:) bugün saksıda iyice palazlanan domates fidemi bostana dikme zamanını tam da yağışın öncesine denk getirdim. Üstüne de bu yağmur, o kökleri saksıdan fışkırasıya büyüyen fideye ilaç gibi gelmiştir. Umarım.


Bostanda eşelenmek, günün en sevdiğim aktivitesi... umumiyetle yalnız oluyorum, diğer bostanların sahibi komşulara denk gelirsem de ne ala... kırık dökük fransızca ingilizce karışık sohbet ediyoruz. “Senin çilekler pek güzel..” “aman efendim senin domateslerin kabakların yanında lafı mı olur?” Minvalinde sohbetler dönüyor. 


Yalnız oldum mu, daha da güzel. Her gün yeni bir gelişmeyle karşılaşmak, tek tek dokunmak, çapaladıkça toprağı, çıkan kokuyla mest olmak... toprakla bir olmak...


Bostandan ayrıldım mı hemen eve girmiyorum. Tam da bizim eve bakan ağaçların altındaki banka oturuyorum bir süre. İyi geliyor. Gerçi bugün yağmur ufaktan çiselemeye başlayınca

erkenden topukladım.


Yağmur... evet bana iyi geliyor. Serin mis...