13 Ocak 2017 Cuma

kısa #18

Geçtiğimiz haftalarda İlker'e dolar alalım diyorum, hani pasaport filan aldılar, belki ufak bir tatil yapacak oluruz, kenarda dursun. İlker, yok dedi deli misin hesabında yastığının altında doları olanı vatan haini ilan ederler, aman diyeyim. Yok artık daha neler dedim, espri yaptı sanıyorum.
Meğer benim muhterem ileri görüşlü bir zat imiş, bilememişim.

Zaytung haberi değil, gerçek:
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/659164/Erdogan_elinde_dolari_olani_terorist_ilan_etti.html

11 Ocak 2017 Çarşamba

bir bebek gece neden çığlıklarla uyanır ve ağlar?

Bir bebek gece neden çığlıklarla uyanır ve ağlar? sorusuna cevabı merak ederek bu bloga tıklayan sayın internet kullanıcısı, hoş geldiniz. Yeni anayasa, egemenliği milletten, milleti yönetme yetkisini meclisten alıyor ve tek bir insana – kim olduğu önemli değil, Ayşe Fatma Ali Veli – o TEK İNSANA veriyor. Ya o tek insan çok kötü bir insan ise? Bir bebek gece çığlıklarla uyanıp ağlıyorsa, bil ki, geleceğinden duyduğu endişedendir. Bil ki, sayın anne, bugün bebeğinin bir gece vakti ağlayarak uyanmasından, sen, endişe duyarak buraya geldiysen, bebeğin gelecekte de ağlamasın diye iş sana düşüyor.
Katıldığım bir SEO eğitiminde ilk paragrafta anahtar sözcükler bulunursa daha fazla tıklanma alır, gibi bir öneri aklımda kalmış. Ben o eğitimi aldım ama derdim bloğuma milyon tıklanma gelsin olmadığı için hiç dikkat etmiyorum önerilere, içimden geldiği gibi yazıyorum, okuyanlar biliyor zaten.
Bir süredir, gündemle ilgili eleştiri yazıları yazmamayı tercih ediyordum.

9 Ocak 2017 Pazartesi

İsyan!

Arca hasta. Cumadan başlayan nanemollalık dün gece itibariyle kırka yaklaşan ateş ile alevlendi, hane halkının tamamını silkeledi. Epeydir hasta olmuyordu, iyi gidiyor diyorduk, ateş nöbetlerini, uykusuz geceleri unutmuşuz. İki saatte bir kalkmak bünyeyi paçavraya çeviriyor.

Bu cüce hasta diye İzmir çevresindeki kar alan yöreleri de ziyaret edemedik maalesef. Arabamızın kaputuna bir kar adam yapamadan, bir kartopu oynayamadan, dötümüzün altına bir poşet koymak suretiyle ranpalardan kayamadan hafta sonunu, bunları yapabilenlerin fotoğraflarına iç geçirerek elimiz böğrümüzde noktaladık.

Neyse ki her akşam misafirimiz vardı da eve tıkılmışlığın o hasta edici ruh halinden sıyrılabildik. Ne güzel oldu…

6 Ocak 2017 Cuma

Kahramansın !

Autocad kullanmayalı paslanmışım, bir de bizim program Almanca artık ikonlarla ne kadar kotarabilirsem tırmalıyorum. Ofiste akşamüzeri saatlerim görece sakin geçiyor, zaten sabahın yoğunluğuyla o kadar yoruluyorum ki öğleden sonra üçe kadar pilim bitmiş oluyor, ben de ıvır zıvır işlerimi toparlıyorum o vakitte.

İşte böyle ufak tefek işlerimi hallettiğim, birkaç branşman çizeceğim diye bilgisayar karşısında debelendiğim saatlerde İlker aradı. Daha yeni konuşmuştuk, dişçiden çıkmıştı şarjı bitmek üzereydi, filan…

Adliyenin yakında çalışan Orçun haber vermiş, patlama diye.

Aynı anda whatsapp’tan mesajlar yağmaya başladı. Telefonlar kilit. Bir taraftan twitter… Çatışma haberleri geliyor ama canlı bomba refleksi olunca açıkçası ben hiç ihtimal vermedim önce. Tek düşündüğüm o saatte adliyede canını kaybetmiş olabilecek onlarca vatandaş. Nereden bileceğim, cesur bir polis elindeki beylik tabancasıyla kalaşnikoflu iki teröristin üzerine ateş açtığını, kendini onlarca insan için feda ettiğini.

Fethi Sekin.

Kahramansın. İzmir sana minnettar.


Sen olmasaydın… 

4 Ocak 2017 Çarşamba

Tencere yemeği

Çalışan kadının kurtarıcısı önceki akşamdan pişirilip buzdolabına konmuş tencere yemeğidir. Akşamın yedisinde eve bir ekmek bir yoğurtla girdiğinde o tencereleri ocağa koyabiliyorsan, senden rahatı yok. Ertesi güne bir öğün daha çıkarsa ne ala. Çıkmazsa, tencerenin dibindekini saklama kabıyla işe götürürsün mis gibi ev yemeğin öğlene garanti. Sofradan kalkarken de bir sonraki akşamın yemeğini hazırlayabilirsen, şahane, yarına da rahatsın.

Ne yapalım anamızdan böyle gördük.

2 Ocak 2017 Pazartesi

ışık

Geçen hafta bir akşam Jim Carrey'nin filmine denk geldim. The Majestic. Belki müthiş bir film değildi ama insana dokunan filmlerdendi. Hani izlediğinizde duygularınız ve göz pınarlarınız gıdıklanır, benim gibi yalnız izleyenleriniz de belki biraz ağlar. İşte öyle bir filmdi.

İlker'le film izlerken şöyle bir hönkürerek ağlayamıyorum. Dalga geçiyor. En son galiba Cars animasyon filminde Şimşek McQueen'in Kral'ı itekleyerek yarışı bitirmesini sağladığı sahnede ağlayınca, biraz abarttığımı fark etmiş olacağım, yanımda insanlar varken ağlamamaya çalışıyorum. Halbuki ben ancak filmlerde kana kana ağlayabiliyorum, öyle de iyi geliyor ki.