6 Aralık 2010 Pazartesi

Oyun teyzesi Yeliz

Geçen haftaki korkunç Topolino macerasından neşeyle çıkan dengesiz Arca, bütün hafta “oyun – park!” başımın etini yedi. Gözümü karartıp götürmeye söz vermiştim ki, Kipa Play Barn’dan oyun grubu önerisi kapımıza geldi. Meltem ilgilendi, grup oluşturmaya çalıştı, Hayat da talip oldu derken sözleştik. Tek içime sinmeyen anneler gruba dahil olmayacak, oyun ablaları ilgilenecek. Zaten olması gereken de o, ama Arca’nın ortamlara yavaş ısınması karakter özelliklerinin başında geliyor ki bunu artık sağır sultan duydu. Deneyelim dedim. Sonuçta Arca’nın hem fiziksel aktiviteye hem de sosyal ortamlara daha fazla girmeye ihtiyacı var.

Perşembe ateşlendi, Cuma devam etti. Gecesine ateşi çıkmasa cumartesi götürecektim ama doktor da cumartesiyi sakin ve dinlenerek geçirin deyince, tek outdoor aktivitemiz balkonda piknik oldu. Cumartesiyi iyi geçirince Pazar gitmeye karar verdik. Emre’nin yeğeni Yasemin Arca’dan 3 ay büyük, tam bir dilli düdük, İlknurlardaydı, onlar da gelmeye karar verdiler. Birbirlerini tanır severler, arabada yan yana seyahat ettiler, pek güldürdüler.



Arca, cümle kuramaz, tamlama eklerini henüz çıkaramaz, Yasemin onu düzeltir:

İlknur: Arca nereye gidiyoruz halacım?
Arca : OYUN – PARK!
Yasemin : Arca nereye gidiyoruz? Oyun PARKINA gidiyoruz!

Yasemin kelimeleri çok düzgün telaffuz edemez, çok bilmiş Arca onu düzeltir:
Yasemin : (Arca’nın mikifaresini ister) aa Miki MARE!
Arca : MİKİ FARE!

Buraya kadar güzel…

Play Barn küçük bir yer. Olsun, zaten sadece 7 çocuk kabul ediyorlar, ablalar var. Dedim ki bizim ilk, ben aylık ücret ödemeden önce denemek istiyorum. Tamam dediler.
Anneleri oyun alanına almıyorlar, tamam sorun yok, zaten ben de Arca’nın peşinden dolanmaya meraklı değilim de Arca’yı bilmediğin ortama bırakınca hönk! Oluyor. Gelmeden önce oyun ablalarından bahsetmiş olmama rağmen Yasemin ve Ela gibi tanıdığı arkadaşları olmasına rağmen Arca arıza çıkardı. Ağladı.

--------------------------------------------------------
Hata 1: Arca’yı tanıyorum, öncelikle rica edip ben girmeliydim, oyuncakları ablaları arkadaşları vs tanıştırıp kaynaşması için destek olmalıydım, geçen haftaki topolino’da o kadar ortamların adamı görüntüsü çizdi ki Arca gerçeği kafamdan silinmiş. (özeleştiri)
Bir eleştiri de işletmeye, ilk defa gelen bir çocuk belli ki çekingen mizacı var, bir oyun ablası ona verilmeli, abla kendini tanıtmalı sevdirmeliydi, bunun yerine “aa Arca gel bak oynayalım” diye elinden çeken tanımadığı bir insan oldu o ablalar Arca için. Şimdi mesela Ela, Hayatlar Ela’yı bıraktılar, gittiler, Ela için de ilk gün sonuçta, ama malumunuz Ela ortamlara direkt aktı, hiç sorunsuz. Belki olması gereken oydu, ama yine de çekingen mizaçlı bir çocuk için özel muamele –en azından – başlangıç için yapılabilir miydi? (Yine çuvaldızı kendime batırayım, ben belki de baştan uyarmalıydım)

---------------------------------------------------------

Neyse girdim içeri, oyuncakları tanıttım, ablaları sevdirmeye çalıştım, Ela ve Yasemin ile kaynaşmasına çalıştım. Yalnız takılmayı tercih etti, kaydırakları çok sevdi. Ama bir defa olsun paçamı bırakmadı, tam hah alıştı, paravanın arkasında bekleyebilirim diyorum, görüş alanından çıktığım an basıyor yaygarayı! Tam ne güzel oynuyor diyorum, çocuğun biri dokunuyor, bizimkinin gücüne gidiyor, basıyor yaygarayı! En son oyun evinin içine girdi, çıktı, Ela girdi, Yağmur girdi, kapıyı kapattılar, aman pek bi içlendi. Tamam dedim, artık bu kadar küçük ve zararsız şeylere bile tahammülü kalmadıysa gitme vakti gelmiştir. Eş zamanlı olarak işletmenin başındaki bayan da "bugünlük Arca için yeterli" dedi, benden iyi not aldı. Demek ki gözlemlemiş.

Dışarı çıktık, kuru üzüm ve kayası ile teselli bulmaya çalışıyoruz, bankta oturduk sohbet ediyoruz.

Y: Burasını sevdin mi Arca?
A: Hayım: (
Y: Bir daha gelmek ister misin?
A : Evet
Y: Ablaları sevdin mi Arca?
A: Hayım!
Y: Peki o halde bir daha gelmeyelim tatlım, sorun değil
A: GEL!

-------------------------------------------------------------------
Özeleştiri: Arca hastaydı ve fiziksel olarak iyileşmiş bile olsa bu paçama tırmanmalar, boynumdan inmemeler hep hastalık sonrası kırılganlığın getirdikleriydi. Belki bu hafta hiç getirmemeli, belki daha az orada tutmalıydım.
-------------------------------------------------------------------

Hayat’la çıkışta sohbet ettik, Ela’nın özgüvenine hayranlığımı (maşallah) bir defa daha dile getirdim. Düşün ben paravanın arkasına geçemedim onlar market alışverişi yaptılar, HARİKA!! Hayat çok sevmedi ama devam edecek, yeterince koşup enerjisini atamadığını düşündü Ela’nın. Topolino gibi yerler, eğer kalabalık olmayan bir zaman yakalanırsa enerjisini atmak için daha uygun yerler gibi görünüyor.

Tam yürürken işletmenin başında olan bayan arkamdan koştu, dedi ki Arca için güzel bir gün olmadı ama hafta içi uygun ve tenha bir zamanda getirin alışsın, göreceksiniz sevecek. Ben de Arca ile ilgili bilgiler verdim, çekindi, tanımadığı bir ortam ve tanımadığı yetişkinler, çocuklar etrafını sarmış gibi hissetti, kendini güvende hissetmedi, farklı yaklaşmak gerekirdi. Hafta içi mümkün değil ama cumartesi herkesten yarım saat önce gidip alışması için fırsat vereceğim, hem Arca’ya hem Playbarn’a. Sonuçta bu tür oyun gruplarının Arca’nın sosyalleşmesi için olumlu olacağını düşünüyorum. Parka götürdüğümde bir kaydırağı bile paylaşmak istemiyor, “ama ama ama”lar uzayıp gidiyor. Tabii yaşı küçük ama böyle ortamlara girmezse paylaşmanın ne demek olduğunu hiç öğrenemeyecek.



Neyse kısaca o gün oradaki ablalardan farkım yoktu, evet belki yaş farkı! Bu bakımdan bana oyun teyzesi diyebilirsiniz: ) (Bakar mısınız top havuzunda debelenme aktivitesinde bile varım, hey allam b.k var, mecbursun sanki topla götür çocuğu kardeşim!)

7 yorum:

MELTEM dedi ki...

canım benim çok tatlı çok masum.benim ki de ela gibi fazla özgüvenli benim varlığım umrunda bile değil.çıkarken gelmemek için ağlıyor.Yani biz anneler hiçbir türlüsünden memnun kalmıyoruz neden bilemiyorum.

Adsız dedi ki...

yelizcim dogru olani o diye birsey yok, her cocugun huyu suyu farkli.
opuyorum

yeliz dedi ki...

meltemcim öyle mi ne güzel:) keşke siz de hayatlar gibi gezseydiniz.

kirazım çok çok çok haklısın:)

MELTEM dedi ki...

o beni bırakır,ben onu bırakamam..

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

yeliz çoook normal bir durum bu. çocuk gozunden bakalım: ilk defa gördüğü bir ortam, muhtemelen fazlaca gurultulu ve paylaşmak zorunda oldugu tonla oyuncak var. sen olsan bu durumdan huzursuz olup anneni aramaz mısın? ozguvenle vs hic alakası olmayan son derece normal bir ruh hali bu. çocuk bunarı yaşamıyorsa ne ala. ama yaşıyorsa bence kendini suçlama.
yaşamadan bilemezdin

yeliz dedi ki...

çok sağol hülyacım içimi rahatlattın. tecrübesizlik işte benimki. bir daha denemeli, sonra daha sakin düşünmeli.

Adsız dedi ki...

22 yaşındaki oğlum, Arcanın yazılarınızdan izlediğim çocukluğuna çok benziyor, ben çok uğraştım sizi gibi ama fazla telaş yapmışım, şimdi çok sosyal, çok konuşan (uzun cümleler kuran) okulunda çok başarılı bir genç oldu bence siz de hem çok telaş yapmayın hemde oluruna bırakın paylaşmayı da öğreniyor cümle kurmayı da zannediyorum biz çok konuşkan çok sosyal annelerin oğulları böyle oluyor