16 Haziran 2016 Perşembe

Tüm ihtiyacımız biraz neşe

Bizi büyüten her ne ise, onun peşine düşmeliyiz. Boğazına çökmeli ve bizden aldığını geri vermesini sağlamalıyız. Masumiyet değil, saflık değil, başka bir şey bizden aldığı.

Bizi büyüten her ne ise, elimizden aldığı neşemiz. Bundan sebep hep kendimize döndüğümüzde onu arıyoruz. Neşemizi, coşkumuzu bıraktığımız ıssız köşeleri nafile bir çabayla kazıyoruz. Tırnaklarımızı paralasıya kazmak bize çocukluğumuzdaki neşeyi getirmiyor. Ve hiçbir şey, tam da o çocukluğumuzdaki kaygısız keyfi vermiyor artık.

Çünkü…

Çünkü oyun oynamayı bıraktık. Çünkü oyundan koparılıp daha ciddi, daha önemli gereksinimlere vakit ayırmak zorunda bırakıldık. İşi oyuna tercih etmek zorundayız, fakat iş gerçekten oyunun karşıtı mıdır?

Oyun oynayan çocuğumu seyrederken onda kaygısız coşkunun, neşenin keyfini gözlemliyorum. Amaçsızlığın özgürlüğünü. Oyun tam da bu işte… Büyürken bizim hayatlarımızdan eksilen şey.

Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler kitabında, Arares dilindeki oyun kelimesinin “iş” ile aynı olduğunu okuduğumu hatırlıyorum. Amaç mülk edinmek, para kazanmak olmayınca, iş oyuna dönüşüyor, diye düşünmüştüm. Bazı şanslı insanlar, işleriyle oynuyorlar.

Geri kalanlarımızın depresyona girmemesi için oyunu hayatımıza dahil etmesi gerekiyormuş, biyolojik bir ihtiyaçmış bu, ben demiyorum Dr. Stuart Brown diyor. Daha doğrusu araştırmaları. Oyun bizim zorluklarla baş etmemizi sağlıyormuş, becerilerimizi ve yaratıcılığımızı artırıyormuş.

İşe gömülmüş kafalarımızı ortaya çıkarmalı.
Pek az kullandığımız ellerimizi harekete geçirmeli.
Ve bizi oyuna davet eden çocuklarımıza kulak vermeli.
Biliyorum bazen insan oyun oynarken kendi değilmiş gibi, yetişkin değilmiş gibi hissediyor, özellikle de hoşlanmadığımız oyunlara zorunluluktan katılıyorsak. En azından bana öyle geliyor. Çünkü oğlan çocuğu oyunlarını sevmiyorum. Fakat insan bir defa kendini kaptırdı mı gerçekten iyi geldiğini fark ediyor.

Tüm ihtiyacımız biraz neşe:)


2 yorum:

  1. Ters Yüz adlı animasyonu izlemiş miydin? İzlemediysen seyretmeni öneririm. Yazının başıyla benzer bir ana fikre sahip, çok da güzel ;)
    İşinle oynamak düşüncesi çok akla yatkın. Ya sevdiğin işi yap ya da yaptığın işi sev ile paralel bir fikir. Kesinlikle uygulamaya geçirmek lazım.
    teşekkürler ve de sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah izlemedim ama mutlaka izlemek istiyorum. fragmanını izleyip çok merak etmiştim.

      Sil