27 Ekim 2016 Perşembe

Kitap yorumu: Bayan Jean Brodie’nin Baharı

Yeni yetme dönemlerimi hatırlıyorum. Ortaokul zamanlarını. Okulda gruplaşmalar olurdu. Bir gruba dahil olmak, ait hissetmek ergenliğin gerekliliğiydi demek ki… Oğlan gruplarında genelde tek tipleşme hakimdi. Aynı saç modeli, aynı takımın oyuncusu olmak… Fakat kızlarda, aynı gruba mensup bile olsa, ayrık bir ruh hali hemen göze batardı. Birbirlerine katiyen benzemeyen ayrık otları. Kadınların doğasından gelen bir ayrıklık var bence, bireysellik, birbirinden bir şekilde ayrışmak.


Nitekim 1930’lu yılların ortaokul ortamında kendisine yakın bulduğu (daha doğrusu ailelerinin başını fazlaca ağrıtmayacağına emin olduğu) kızlardan bir grup kuran Bayan Jean Brodie de benimle aynı görüşte. Ve kızları bir takım oyuncusu olarak değil birer birey olarak ele alıyor ve işleyebildiği kadar işliyor. Çok ilginç bir karakter Bayan Brodie. Evde kalmış kız kurusu da diyemiyorsun, müthiş özgür bir kadın. Dönemin el verdiği kadar özgür diyelim. Kitapta yaptıklarını neden yapıyor, neden o kızları bir kukla gibi yönlendirmeye çalışıyor, anlamakta zorlandığımı itiraf etmeliyim. Bu arada kızlar da tam Bayan Brodie kızına layık olacak şekilde kendi başlarına buyruk karakterler olarak yetişiyorlar, hem de öğretmenlerinin etkisinde bu kadar kalmalarına rağmen.  

Bayan Brodie’nin dostları kadar düşmanları da var ve çöküşü yani erken emekliliği de düşmanlarının elinden oluyor, hem dahili hem de harici.


Son derece ilginç bir romandı. Farklılığının tek sebebi konusu değil, anlatımındaki zaman algısının insanı şaşırtması da cabası. Fakat bu kitabın hızlıca okunmasını, sürükleyiciliğini kesinlikle ortadan kaldırmıyor.

Tüm zamanların en iyi 100 romanından biriymiş bu arada, bence de iyi bir roman, tavsiye olunur:) 

3 yorum: