9 Aralık 2018 Pazar

Sarı yelekliler

Belçika'ya yerleştiğimizden beri muhterem saçını (yani olduğu kadarını) kendisi traş ediyor. Kocam diye demiyorum, tasarrufta bir dünya markasıdır. Ama evin cücesi, makinayla üç numaraya vurulan kafayı kendisine yakıştıramadığından kuaförde traş olmak istiyor, illa modelli olacakmış, peki. Neyse ki kuaförden yana seçici değil. O cumartesi neredeysek, bir kuaföre giriyor, kestiriveriyoruz saçını. Geçen Ixelles'de telefonum tamir edilirken karşı sokaktakine girdik, bugün de Türk mahallesinde Mehmet kuafördeydik. 

Kuaför de, müşteriler de Türk tabii ki. 

Bekleme koltuklarının önündeki sehpada Sabah gazetesi var, manşet : "Ekonomiye rekor güven!" bir başka manşet "Cumhur ittifakını kıskanıyorlar" 

Televiyonda TRT Haber kanalı açık, Fransa'daki sarı yeleklilerin eylemlerini veriyor. Memleketteki tek protestoyu haber yapmayan TRT'ye bak sen. Bizim gibi bekleyenlerden bir müşteri veriyor inceden: "ya bizim memleketi karıştırırlar mı, oh olsun şimdi görsünler işte"

"Kardeşim o sarı yelekliler senin gibi orta sınıfı temsil ediyorlar, gelen vergileri protesto ediyorlar," demek istiyorum, demiyorum, elimdeki telefondan twitter timeline'ınma düşen protesto videolarına bakıyorum. Gaz bulutu içinde dans edenler, piyano çalanlar... Gezi'yi hatırlatıyor görüntüler ama bu protestoların, gerek aktörleri gerekse sebepleri açısından Gezi ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sarı yeleklilerin Türkiye'deki karşılığı olsa olsa, asla isyan etmeyen orta sınıf akepe seçmeni olabilir ama o da teknik olarak mümkün değil. Neden? Çünkü artık Türkiye'de protesto yürüyüş, eylem yasak... Maazallah çekip vursalar, vurabilirler. Hele 15 temmuzdan sonra... Diye düşünürken dükkanın duvarında asılı takvimle göz göze geliyoruz: "Şanlı 15 temmuz" takvimi. 

Traş bitmek üzere, Arca her zamanki gibi koltukta uyukluyor. Bitse de gitsek modundayım, yoksa çenemi tutamayacağım. İlker'in kafa başka, o böyleleriyle eğlenmeyi tercih ediyor. Zira onları kazanamayacağımızın çoktan farkında, bende hep bir saf umut. Eskişehir'den laf açıldı, İlker "çok güzelleşmiş diyorlar" demeye kalmadı, Yılmaz hocanın ne hırsızlığı kaldı, ne rezilliği... Neay? Bir de tekrar adaylığını mı koymuştu? Vay ki ne vay!

Çıktık. 

Dükkanda oturduğumuz yarım saat, Belçika'da yaşayan Türklerden akepeye %74 oy çıkmasının ne kadar normal olduğunu anlamamıza yetti. Allah akıl fikir versin. 



10 yorum:

  1. İki laf söyleseydiniz canım, tutmasaydınız kendinizi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah bi’ dahakine:)

      Sil
    2. ben bi'daha gitmezdim sanırım. Cahillerle aynı havayı solumak bile delirtiyor beni. Siz sabırlıymışsınız :)

      Sil
  2. Ben bir de Konya'ya geldim ya siz buradakileri görün bir de :(

    Şu anda birçok firma ve işyeri çok zor durumda. Ekonomik sıkıntı büyük fakat iktidardan şikayet eden yok. Çok ilginç çookkk.

    AMİN !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah yardımcıları olsun ama gerçekten nasıl şikayet etmiyorlar inanılır gibi değil

      Sil
  3. Ben de tutamiyorum kendimi hic boyle ortamlarda. Londra'da pakistanli bir taksi soforune denk geldim birkac ay once. Turkiye'yi bir ovuyor bir ovuyor, soyle sahane baskaniniz var da. Actim agzimi gidecegim yere kadar da susmadim :) Adam eminim ki pisman oldu (Turk'e Turkiye'yi ovmenin iyi birsey oldugunu dusunerek) Ingiltere'de AKP'ye oy cikmiyor. Burdaki gocmen profili farkli. (Ozellikle son birkac yilda Turkiye'den ayrilan ciddi bir egitimli kesim var goc eden)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada da faslılar bayılıyorlar kendisine. Biz başka dünyanın insanlarıyız:)

      Sil
  4. Ben sizin yerinizde olsam Türk mahallesinden ne alışveriş ederim ne de bu tarz işlerimi hallederim Yelizcim. Euro kuru yükseldi diye sevinen insanlar onlar 😢 sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mümkün mertebe gitmemeye çalışıyorum şahsen, sinirlerim kaldırmıyor😬

      Sil
  5. Milletçe akıl tutulması yaşıyoruz, anlamak çok zor. Gözümüzün önündekini görememenin açıklaması nedir acaba?

    YanıtlaSil