Hayır, konumuz benim ruhuna el Fatiha okunup defnedilmiş kariyerim değil.
Konumuz Arca’nın babasıyla olan ilişkisi.
Arca bana acayip düşkündür. Ben tam olarak anlayamıyorum nedenini.
Benimle oyuncak almak hiç eğlenceli değil mesela. Geçen oyuncak almaya gittik, yaklaşık bir saat o araba reyonundan çıkmadık, İlker de yoktu yanımızda kafam şişti yeminle! Ulen hepsi aynı al çık birini değil mi ? Yok! Hepsi tek tek kurcalandı, uzun uzun parmaklandı. Ben sıkıntıdan patladım. Hep tekerlek işte, biri mavi biri kırmızı. Ben kendi arabamın markasını bile yanlış telaffuz ediyorum (Polo Corsa diyorum ya biri beni durdursun!) adam BMW’nin siyah couppe mi ne hani üstü açıklardan, hah ondan istediğini anlatıyor satıcıya. Allah ıslah etsin!
yüzlerce arabasından bir çuvalını yazlığa götürmek için hazırlarken |
İlker, Arca’nın elinin altındaki “oyuncak”. “Babam kuduralım” “hadi kuduralım” “babam tepişelim” “tepişelim” “inşaat yapalım, saklambaç oynayalım, koşturmaca oynayalım” “hepsine tamam!” bitmek bilmez bir enerji ancak zevk aldığın şeyleri yaparken açığa çıkar. İlker bu oyunları seviyor, Arca’nın da İlker’e tapması lazım, değil mi? I-ıh öyle değil işte! O, onu salak saçma işlerle uğraştıran (geçen gün çekmece düzelttirdim, ne tembel kadınım yav, çekmeceyi bile oğlana düzelttiriyorum), evde tepişmek yerine gezmeye çıkartan anasına hasta!
Ciddi bir ayrımcılıktan bahsediyorum ve katiyen abartmıyorum. Sabah uyandığında İlker’i odasında gördü mü basıyor arızayı, annesi gelsinmiş. Çişe annesi götürsünmüş, kitabı annesi okusunmuş ve pek tabii annesi uyutsunmuş.
Derken… Geçen haftaki amipli dizanteri hadisesinde birden dengeler değişti. Ateşlendiğinde benden başkasına yapışmayan cüce, babasını koyunundan ayırmadı. Onunla yattı, onunla kalktı. Ateş kırklara fırladığında duşa, soğuk bezlere hep babası ikna etti. Tam büyüyor artık babacı oldu derken dank etti kafama! Tabii ya, nerden baksan iki haftadır sürekli benimleydi. Benden bıkmıştı ya da benim “prenses peri” filan olmadığımı net anlamıştı, üstelik oyun konusunda da başarısızdım! Eh hasta olduğuna göre onu gezmeye de götürmeyecektim. Demek ki neymiş? Evimin kadını olmak Arca’nın babası ile ilişkilerinde bir dönüm noktası olabilirmiş! Zira hastalık bitti, benim tatil bitti, Arca’nın babasıyla münasebetine sınır çekildi.
Geçen yine “annemle uyuycam” tantanası sırasında (bu arada İlker de hiç vazgeçmiyor) sordu: “Neden Arca neden benimle uyumuyorsun?” Fazla düşünmedi “annem yatakta uzanırken saçlarını kenara çekiyor, öyle kitap okuyor, senin saçların yok, çekemiyorsun.”
ya ben Ilker' e cok uzuluyorum yeliz oyle boyle degil. Arca bir aksam da uyu babanla ya :) Saglikliyken ama.
YanıtlaSilBu arada iyi heralde Arca iyice artik cok sevindim gecmis olsun!
sondan bir önceki paragrafa kadar isimler bizim aileninkilerle değiştirilirse her sözcüğüne imzamı atarım. birebir bizi anlatmışsın yeliz:) sondan bir önceki paragrafı ise hiç yaşayamadık:(
YanıtlaSilson paragrafa gelirsek: koptum:)))
pınar
yelizcim erkek çocukları anneye düşkün olur tezi doğru olabilir mi acaba ?
YanıtlaSilbu arada dila da asla babasıyla uyumuyor.. gece uyandığında babası giderse hopp yatağa getirmek zorunda kalıyor ağlaması dursun diye.. ben gidersem hemen uykuya dalıyor..
Valla benim kazık kızlar , evden ayrıldıklarında en çok babalarını özlerler bunu da utanmadan söylerler üstelik. Okuldan çıkınca serviste hemen babalarını ararlar. Küçükken de baba diye ağlarlardı geceleri bile oooh sefam olsun hiihihi
YanıtlaSilserseri, cevaba bak :))kopardın yine beni Arca...Ben size ileriki yıllarda nasıl laf yetiştireceğiz ciddi meraktayım, gerçi şimdi bile apışıp kalıyoruz
YanıtlaSilİlker'i de ne kötü yerden vurmuş.... :(( cücee :)))
YanıtlaSil(Tuğçe)
Hahaha, bahaneye bak :) Çok güldüm! Bizimki de babaya çok düşkündü, ne olduysa oldu bir süredir acayip anneci oldu. Sanırım karnıma kardeş yerleşince, baktı anneyi kaptıracak, hemen atağa geçti. Oysa babanın oynadığı oyunlar çok daha eğlenceli. Neyse ki uyku ritüelini sıraya koyduk, bir gün babası, bir gün ben.
YanıtlaSil