Feridun Oral’ın kitaplarını çok severim. Gerçi “Baloncu Dede ve Üç küçük yaramaz” kitabındaki paragraflık cümleleri okurken nefesim kesildiğinde, “Feridun Oral öykülerini Sara Şahinkanat’a metne döktürse, kendisi de sadece resimlese” diye ukalalık yapmıştım. Ne haddime ama ne yapalım hissiyat böyle…
“Kırmızı Kanatlı Baykuş”ta adamı oksijensizlikten götürecek kadar uzun cümleler yok. Arkadaşlık üzerine yazılmış.
Baykuş henüz yavru olduğundan kanatları kırmızıya dönüşmemiş, uçamıyor ve canı çok sıkılıyor. Bir gün bir fare ile dost oluyorlar. Fare baykuşun kanatlarını kırmızı yapmak için elinden geleni ardına koymuyor. Gel gör ki başaramıyor. Sonunda zamanı geldiğinde baykuşun kanatları güçleniyor ve tüyleri kıpkırmızı oluyor.
“Aa ne hoş ne güzel öykü” diye aklından geçirenlere “hey hooopp” demek istiyorum yüksek müsaadenizle. Açık konuşayım, öykünün sonunu yanlış yazmışlar diye bildirimde bulunacaktım. Baykuş ile fare dost? Hmm naif öyküler olsun şiddet hanemizden uzak dursun tamam da, doğanın kanunu denen bir şey var. Şimdi bu öyküyü okudu, fare ile baykuş sonsuza kadar dost oldu, tamam, ee bir belgeselde baykuşun bir fareyi afiyetle yediğine tanık olan çocuk hayatın gerçekleriyle tanışmayacak mı?
Hadi benim beben seninki gibi über süper entel değil ve belgesel izlemiyor, sorun yok diyeceksin. Peki hiç mi başka kitap okumuyor? Diğer öykülerle arasındaki çelişkiyi nasıl açıklayacağız?
Tamamen tesadüf eseri “Kırmızı kanatlı baykuş” kitabı ile aynı dönemde kitaplığımıza giren Martin Waddell’in “Yavru Baykuşlar” kitabından bahsediyorum. Martin Waddell, Anderson ödülü sahibi “Küçük Ayı Büyük Ayı” serisinin yazarı.
“Yavru Baykuşlar”ın öyküsü “Kırmızı kanatlı baykuş”tan son derece farklı.
Üç yavru baykuş bir gece uyandıklarında annelerini yuvada bulamıyorlar ve dönmeyecek diye korkuyorlar. Daha büyükçe olan iki tanesi bir nevi beyin fırtınası ile annelerine ne olmuş olabileceği hakkında fikir alışverişi yaparken en küçükleri, sadece ve defalarca “Annemi istiyorum!” diyor. Sonunda anneleri pek tabii yuvaya dönüyor ve “geri döneceğimi biliyordunuz!” diyerek endişelerinin yersiz olduğunu anlatıyor. Ve en küçükleri “Annemi seviyorum!” diye öyküye noktayı koyuyor. İşte tam bu son replikten hemen sonra ben “Arca’yı seviyorum!” derken Arca da “annemi seviyorum” diyor ve bahaneyle öpüşüp koklaşıp uykuya yatıyoruz.
Ne kadar naif ne kadar tatlı bir öykü değil mi?
Üstelik içinde; “… Annemiz bize fareler ve başka leziz şeyler getirecek…” ve “… Ya annemiz bir tilkiye yakalandıysa?...” gibi son derece gerçek cümleler geçiyor. Aklımdan bir kere olsun çocuğum bu “o onu yedi bu bunu yedi” gibi laflardan etkilenir mi diye geçmiyor. Bu öyküde daha rahat hissediyorum kendimi.
Hatta yalın fakat karanlık (gece geçen öykü de günlük güneşlik olacak değil ya?) çizimlerine rağmen iki yaşından itibaren çocukların uyku öncesi rutinlerinin bir parçası olacağını düşünüyorum. Ayrıca çocukların en bilinen “annenin onu bırakıp gideceği” korkusu öyle güzel anlatılmış ki, “evet gidiyorum ama geri döneceğim” mesajını almamaları imkansız.
Arca’nın fikrini soracak olanlar için; Arca, ikisini de severek okutuyor, henüz ne “aaa yavru baykuşlar fare mi yiyecek?” ne de “aa fare baykuşların yiyeceğidir, nasıl olur da arkadaş olurlar?” dedi. O, detaycı anasının aksine öykülerin ve güzel çizimlerin tadını çıkarıyor.
Kırmızı kanatlı baykuş
Yazan ve çizen: Feridun Oral
YKY yayınları
Yaş aralığı: 3+
Yavru baykuşlar
Yazan: Martin Waddell
Çizen: Patrick Benson
Çeviren: Aslı Motchane
Kır Çiçeği yayınları
Yaş aralığı: 2+
*ntvmsnbc.com'daki yazımdan.
Yavru baykuslar bizimmde favorimiz. Iki yasindan sonra nerdeyse bazi kisimlarini ezberlemisti oglum. Hatta nedir bu samata kisminda beni taklit ederek elini hesap sorar gibi salliyor. Herkese lazim bence.
YanıtlaSilCev in annesi
Kırmızı kanatlı baykuş favoriler arasına girmişken yavru baykuşlar'ı da alayım bari.. sağol yeliz.. :)
YanıtlaSil