28 Haziran 2013 Cuma

Öz

Yaz aylarında tatilini Türkiye'de geçiren ve her sene ayrı bir sebzenin mucizesinden bahseden Dr. Öz değil. Kitabın adı bu.

Hani "olmaz olmaz bizim ülkemizde olmaz öyle işler!" diye kestirip atan yol arkadaşım vardı ya, işte bu kitaptan bahsediyordu. Bu laftan sonra konuyu uzatmaya niyetim yoktu ama kitabı biliyor olması bile ilginçti, dayanamadım, sordum:

26 Haziran 2013 Çarşamba

"nedir o okuduğunuz?"

Niyetim hem gösterip hem de kitabın adını telaffuz etmekti, iki harfli kelimeyi söyletmedi bile bana. Yüzünü ekşiterek "ha yok biliyorum, olmaz o bizim ülkemizde olmaz o işler" dedi, döndü yüzünü cama. Mal gibi kaldım. Ona uzun uzun anlatacağımdan mı korktu ne?

Ben sevmem ki seyahatte sosyalleşmeyi, yüzlerce yolcunun arasında tek başımaymışım gibi seyahat ederim. Kimselere bulaşmam. Tamam kim ne okuyor diye bakacağım derken sekiz olmuşluğum var, halinden tavrından hayat hikayesini yazdığım tipler de var ama o kadar. Sohbet etmem, seyahat kafamı boşaltmam için fırsattır, ha doldurmak mı istiyorum, okurum. Hepsi bu! Kimse de bana bulaşsın istemem!

24 Haziran 2013 Pazartesi

Küfretmekte haklı mıyım? Haklıyım!

Kıçı acımayan hiç kimse ama hiç kimse karşıma geçip bana haksızsın diyemez! Altı gündür süren ateşimin, işe yaramayan antibiyotiğin ve bitmek bilmeyen boğaz ağrısının sırrı çözüldü: anjin!
Çözümü : beş gün iğne! Ve evet doğru tahmin iğne olurken kendini kasarsan sabah olduğun iğne akşamın bu saatinde hala acı acı anımsanır. Geçmez!

21 Haziran 2013 Cuma

"Bunlar" adlı terörist grup

Eşşek kadar kadınım yeminle annemi özledim! Hatta ablam gün içinde arayıp "geleyim size bakayım ablacım" dediğinde böğüre böğüre ağlayacaktım.
Çünkü hastayım. Reva mı lan bu bana! Bu havada?

O pis velet mikroplarını bana nakledip babaannesiyle yazlığın tadını çıkarmaya gitti. Pislik! Son üç gündür o yer cücesine ettiğim küfürlere bugüne kadar hiçbir insan evladı maruz kalmamıştır.

18 Haziran 2013 Salı

Hayal gücünün sınırlarına ulaşan oldu mu?

Arca hasta. Kanındaki enfeksiyon değerinin stabilitesinin yanında #duranadam çeker gider. (“durmak yok yola devam” ile henüz bir yere varamayanlara bizim oğlanın enfeksiyonunu seve seve göndeririz)

İlginçtir, yer cücesi bu hastalığa rağmen ne yaptı ne etti dün akşam yılsonu gösterisine iştirak etti. Arca’nın direnişine onun iyiliği için bile olsa dayanamadık, hak verdik. Diktatör değiliz ki isteklerine kulak tıkayalım. Hakkıydı, direndi, kazandı. Şimdi hastalığa direnme zamanı, #direnarca arkandayız annem!

Geçen İlker’le konuşuyoruz, Arca sürekli lafımızı kesiyor, bir iki … uyarıyoruz, aaa tepemiz attı, kızdık, sesler yükseldi. Zaten gerginiz her daim.

Neyse girdim mutfağa, bulaşıkları filan topluyorum. Pıtı pıtı ayak sesleri.

13 Haziran 2013 Perşembe

Sen konuştuysan ben susmam!

İki haftadır sosyal medyadan, RS FM’den, Halk TV’den, bizzat orada bulunan arkadaşlarımdan an be an takip etmeme rağmen meydanlara çıkamadığım için ağlayıp, Gezi’nin biber gazlı havasını soluyamadığım için kendimi hep eksikli hisseden ben, “ne haddime” deyip az konuşuyorum (yazıyorum) ama sen Necati Şaşmış mı Şaşmaz mı ne, utanmadan kameraların karşısına çıkıp Türkçeyi ve beyinlerimizi katlediyorsun. 
Bizim oğlan hasta yine, uykusu açılmış gece tekrar uyutayım diye yatağına uzandım. Geç olmuş ben de onunla uyurum diye geçiyor içimden.  Ne mümkün? İçeriden televizyonun sesi geliyor. Allahım bitmiyor katiyen bitmiyor ve ne dediği de anlaşılmıyor.  Allah seni inandırsın, “kim lan bu?” diyerek hışımla çıktım yataktan. (Malum sesten çıkaramıyoruz)

7 Haziran 2013 Cuma

Ne değişti?

Gezi parkı eylemleriyle başlayan direniş sürecinde çok şey değişti çok! En azından bizim evde : )

Bir kere sosyal medyaya (“baş belası” olduğunu düşünmese de) mesafeli duran muhterem kocam tüm engelleri kaldırdı, kullanımını kısa sürede öğrendi ve sonuç olarak twitter hesabımı ele geçirdi. Akşam saatlerinde benim profilimden atılan terbiyesiz tweet’lerden katiyen mesul değilim. Ben gündüz, o akşam ha boyna favoriliyoruz faydalı olanları. Organize bir iş mi çeviriyoruz lan yoksa? Tövbe!

6 Haziran 2013 Perşembe

Yanılmışım

Lİnkedin diye bir sosyal paylaşım sitesi var. Facebook’un iş yaşamı versiyonu diyebiliriz kısaca. Oradaki kontak listem epey renkli bir mozaik, her yaştan her meslekten insan var.

Geçenlerde birisi ile yazışıyoruz. Üniversiteden mezun olalı on sene bile olmamış ama beş altı iş değişikliği yapmış. Hem de İzmir’de. İzmir’de adam akıllı şirket sayısı onu geçmez, demek emekliliğe kadar çoktan bitirecek İzmir piyasasını.

Arkadaşlara anlatıyorum “yeni nesil doyumsuz abicim, bunlar bir işte bile sebat etmesini bilmiyorlar. Maymun iştahlılar…” Tam bir kocakarı üslubundayım.

Y kuşağı bunlar Y!

4 Haziran 2013 Salı

Çapulcu Çorbası olarak yayınımıza ara veriyor ve...

CNN Türk'e bağlanıyoruz:
(Görseli facebook'tan aldım kim yaptıysa eline sağlık)

1 Haziran 2013 Cumartesi

Sen git ben evde kalırım

Arca ile başbaşa evde kalıp ağlamaya başlayınca öyle dedi bana; "sen git ben evde kalırım".

öğlen Nokta'daki eyleme katıldığımızda ve nedenini sorduğunda anlatmıştım çünkü. Ağaçları söküyorlar demiştim. "Ağaçları kesenlere mi kızıyor polis?" dedi. "yok" dedim, "ağaçları koruyanlara kızıyor" NASIL YANİİİİ? Öyle işte...

Bütün arkadaşlarım Gündoğduda Alsancakta şu an, bana ta alt caddeden korna sesleri geliyor.

Arcaya şu an inanılmaz kızgınım! Ben twitterla meşgulken koltuğu boyadığı için! Ama tabii aslında gidemediğim için kılım bunu hepimiz biliyoruz. Kös kös odasına gönderdim, gözüme gözükmesin şu an kimse.

Bitirirken, bendeki birkaç fotoğrafı paylaşayım bir , Gündoğdu an itibariyle yıkılıyormuş!