Toplu Taşıma medeniyettir.
Arabasız kalacağım için söylüyorsam şerefsizim! Çok samimiyim!
Ki henüz arabasız kalmadım, yani İlker kendi arabasını satmadı, buna rağmen mecbur kalmadıkça arabayı almıyorum. Şimdiye kadar aklın nerdeydi dersen, şöyle anlatayım, metro durağı yürüme mesafesinde değildi, metroya kadar kötü bir İnönü caddesi trafiğine girerek ve üç araç değiştirerek ofise varmam gerekiyordu, üstelik yaktığım mazottan daha fazlasını harcıyordum. Artık on dakika yürüyüp metroya biniyorum. Oradan da bir otobüsle ofise varıyorum ve aktarma olduğu için tek bilet parası ödemiş oluyorum, yani maddi olarak da daha karlı. Evet belki evden yarım saat erken çıkmam gerekiyor ama umurumda değil. Zira çok yakında dibimdeki durak açılacak ve ben çok daha kısa sürede varacağım.
Bunları niye anlatıyorum biliyor musun? Çünkü toplu taşıma medeniyettir. Ama insana yakışan bir toplu taşıma. Seni trafiğe sokmadan, dolayısıyla trafiği de senin yüzünden arttırmayan toplu taşıma. Trafiğe fazladan ve gereksiz yere çıkan her araç çevreyi kirletir, gereksiz yere yakıt tükettirir.
Dün Elif’in birçok blog yazarı ile birlikte yayınladığı ortak yazısında olayı anlamamış ve 3. köprüyü bir hizmet olarak gören okuyucusuna da bunu anlatmaya çalıştım. Köprüden geçen araç sayısındaki artışın insan sayısındaki artışa göre daha fazla olması “hizmet” anlamına gelmez. Satın alırken de deposunu doldururken de servet harcadığımız özel araçlar için köprü yapmak yerine medeni toplu taşıma projeleri “hizmet” anlamına gelir. (Bak medeni deyip duruyorum, konserve kutusu metrobüslerden bahsetmiyorum, metrodan bahsediyorum, deniz yolundan bahsediyorum)
“Sen İzmirlerden ahkam kesme bakiim” diye aklından geçirenin gözünden anlarım, “her ay İstanbul’a yaptığım iş seyahatlerini geçtim, bu ülke hepimizin, doğa katliamı, çevre kirliliği hepimizin mücadelesi olmalıdır” der, ağzının payını veririm!
İrem afşin ve Banu Conkere aşağıdaki yazı için teşekkürler.
------------
Ben bir anneyim/babayım. Anne olmak sadece doğurmak değildir./ Baba olmak sadece çocuğu için para kazanmak değildir. Anne/ Baba olmak geleceği yetiştirmektir. Bir çocuk gelecek için yatırımdır. Çocuklarımızın sağlıklı olması en büyük servetimizdir. Bunun için de sağlıklı yiyecekler, kirlenmemiş, yok edilmemiş bir doğaya ve temiz suya ihtiyacımız var.
Ben İstanbul’da yaşayan bir anneyim/ babayım. Kış geldiğinde şehrin üstüne inen kirli hava pusunun altında nefes almaya çalışıyoruz. Ben çocuğumun temiz havayı içine çekmesini, toprağın kokusunu duymasını istiyorum, çünkü bunu ona borçluyum. Kızılderililerinin dediğine inanıyorum, “biz dünyayı çocuklarımızdan ödünç aldık”. Dünyayı daha iyi bir şekilde onlara geri vermeliyiz.
Yaşadığımız şehirde doğa rant hırsı ile uzun yıllardır fazlasıyla tahrip edildi. Şimdi bir de yıllardır konuşulan 3. Köprü’nün yapımına başlandı.
• Eğer 3. Köprü yapılırsa; trafik için çözüm olmayacak, ancak çevreyollarının kenarları yeni sitelerle doldurulacak.
• Eğer 3.köprü yapılırsa, zamanla ormanların içindeki su havzaları ortadan kalkacak ve susuzluk sorunu ile yüzleşmek zorunda kalacağız.
• Eğer 3. Köprü yapılırsa, suların kirlenmesi çevrenin daha da sağlıksız olmasına neden olacak.
• Eğer 3. Köprü yapılırsa, sadece İstanbul değil, Kocaeli ve Çatalca yörelerindeki verimli topraklar da beton yığınlarıyla kaplanacak.
• Eğer 3. Köprü yapılırsa, İstanbul’un giderek azalan yeşil alanları hızla iyice küçülecek, sıcaklık dayanılır olmaktan çıkacak.
Böyle bir şehirde nasıl yaşayacağız? Çocuklarımızı büyütmek istediğimiz şehir bu olabilir mi?
İstanbul’un ilk Boğaz Köprüsü 1973’te, ikincisi 1988’de açıldı. O zaman gösterilen gerekçeler, iki kıta arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak ve trafik sorununu çözmekti. Ama sorun, yıllar geçtikçe daha da içinden çıkılmaz hale geldi.
Çünkü köprüler trafiği azaltmıyor, aksine kendi trafiklerini yaratıyor.
Çünkü köprülerin taşıdıkları yolcu değil araç!
Birinci köprü açıldıktan bir yıl sonra:
Boğazı geçen insan sayısı yüzde 4 artarken
Boğazı geçen araç sayısı yüzde 200 arttı!
İkinci köprü açıldıktan sonra bugüne kadar:
Boğazdan geçen insan sayısı yüzde 170 artarken
Boğazdan geçen araç sayısı yüzde 1180 arttı!
Yolcuların yüzde 63’ünü taşıyan toplu taşım araçlarının köprü trafiğindeki payı yüzde 10
Yolcuların yüzde 37’sini taşıyan özel araçların köprü trafiğindeki payı yüzde 90
Özel araçların yarattığı trafik sıkışıklığını karşılamak için İstanbul Boğazı’na 2020 yılında 7 köprü, 2040 yılında 70 köprü yapılması gerek! Köprülerle örtülmüş bir boğaz hayal edebilir misiniz?
Ben bir anneyim/ babayım, çocuğum için 3. Köprü’nün yapılmasına karşıyım.
Trafiği çözmek istiyorsanız toplu ulaşımı arttırmanızı istiyorum. Trafiği çözmek istiyorsanız, bilinçli araç kullanımının yaygınlaştırılmasını istiyorum.
Köprü değil, sağlıklı yaşam ve çevre için bilinçli toplum ve toplu taşıma istiyorum!
Sizleri 3. köprüyü engellemek ve daha iyi bir geleceğe sahip çıkmak için sosyal medya üzerinden yetkililere baskı yapmaya çağırıyorum.
Daha ayrıntılı bilgi için: http://www.spoist.org/dokuman/Raporlarimiz/spoist_3.koprurapor.pdf
katılıyorum, 3. köprü daha fazla araç, daha fazla benzin/mazot almak demek. ama çoğu büyük şehirde örn. bursa arabayla 10 dk mesafeye direkt binebileceğiniz toplu taşıma yok. araçla 10dk mesafeyi gidebilmek için önce 15dk metroya yürümem, 5dk metro beklemem 10dk metroyla gitmem ve sonrasında yine 15dk yürümem gerekiyor yani indir bindisi ile ort. 1 saat. metronun çoğu zaman klimasının çalışmadığını ve 35 derecede bir yığın insanın havasız ortamda yolculuk etme zulmü cabası. çoğu yere saat 22den sonra otobüs yok. hele en garibi şehir merkezinden evimin önünde durağı olan otobüs hattının son seferi 19:30da şaka ama gerçek, sadece güne giden hanımların eve kocaları gelmeden yetişmeleri için planlanmış sanki, çünkü benim işten 20:00 çıktığım bile oluyor. sonuç?? kesinlikle modern konforlu toplu taşımalar. ancak bizim hükümetlerimiz sadece kendi iktidar oldukları düşündüklerinden, halkın gözünü boyar oy, rant ve para getirir onun derdinde. doğru düzgün kazıp hızlı yer altı metrosu yapacaklarına geçici çözüm ve trafiği p.ç eden metrobüsler, tranvaylar vbler.. ha birde bursalılar bilir osmanlı döneminin hayalı 100 yıllık nostalji tranvayı döşüyorlar şehrin göbeğine ve deli trafiğin ortasına. neymiş toplu taşıma!!! herkes boş beleş ya sallana sallana gideriz artık evimize çünkü akşamın körü olmuş evde çocuk koca aç derdimiz yok. yol açıkken 20dk mesafe oldu sana 2saat. Son söz, Bizim ülkemizde Medeniyet: Tek dişi kalmış canavar!!! mercan
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı bu,teşekkürler :)
YanıtlaSil