Arca’nın her şeyi ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar sorduğu zamanlarda Tübitak yayınlarının mini ansiklopedisini almıştım. İnternetten siparişin bazen yaşına uygun olmayan kitapları seçmiş olmak gibi riskleri oluyor. 8 yaş imiş. Açıp okudum, 35 yaş bile olabilirmiş, zira benim bile bilmediğim ne çok şey varmış. Bir de fen lisesi mezunu olacağım. Arca’ya vermedim bile kitabı, öyle bir yerlerde duruyordu.
Anasının kitaplarından Arca’ya fırsat kalmayınca epeydir yeni çocuk kitabı girmemişti eve. Yazlığa giderken attım çantama. Ama okumadan önce de uyardım Arca’yı, bak bazı kısımlar biraz ağır olabilir dedim. İlgisini çekebilecek konulara baktık. Gezegenler, hayvanlar filan. Suyun kaldırma kuvveti ile ilgili kısma geldik.
“Gemilerin nasıl yüzebildiğini merak ediyor musun Arca?”
“evet”
“Bak diyor ki gemiler metal gibi ağır bir malzeme ile yapılmış olmalarına rağmen gövdelerinde hava bulunduğu için batmazlar”
“ha evet kolluklarım gibi, onların da içinde hava var.”
İşte bu kadar basit!
Hayata bakış açıları o kadar basit ki çocukların, bize “harbiden yav” demek düşüyor. Biz yetişkinler o kadar karmaşıklaşıyoruz ki büyüdükçe ve bu karmaşayı o kadar çok şeye bulaştırıyoruz ki, sonunda işin içinden biz de çıkamıyoruz.
Sade bir bakış açısını tekrar yakalayabilmemiz için mesai harcamamız gerekiyor.
Tıpkı Picasso’nun çocuklar gibi resim çizebilmek için elli yıl çalıştığı gibi.
hey gidi Yeliz hey,sen kiminle dans ediyon anacım:)
YanıtlaSilvayy beee ! eee anasının oğlu normal :)
YanıtlaSil