İlk defa “okula gitmeyeceğim” isimli türküyü çağırmaya başladığında bahar aylarıydı. Dedik ki “nisan mayıs aylar gevşer gönül yayları” ve hatta dedik ki “pek uzun zamandır hastalıklarla boğuşuyor uzaklaştı haliyle okuldan” ve hatta düşündük ki NA ile çok güzel eğleniyor, okula gidesi gelmiyor.
Sadece “okula gitmeyeceğim” demekle kalmıyor, gitmemek için türlü bahaneler sıralıyordu. Bir gün karnı ağrıyordu, bir gün kendisini kötü hissediyordu, başka bir gün evde dinlense iyi olacaktı.
Bahane sıralamak işe yaramayınca bahane yaratmaya da başladı. İshal olup okula gitmemek için okulun çeşmesinden su içiyordu. Şüpheleniyordum, geçenlerde yazlıkta itiraf edince emin oldum. Ağzını çalkalarken “içme annecim hasta olursun” demiştim “biliyorum, okula gitmemek için çeşmeden su içiyordum ama burada içmem okul yok çünkü” dedi.
Bu uzun süreçte Allah biliyor ya kıllandım. Bazı bilgiler vardı elimde ama sonuca bağlayacak kadar veri içermiyordu. Akşam geç gelişimize kıldı mesela, 17:00’den sonra arkadaşları birer ikişer dağılırlarken bizimki en az bir saat daha babasını beklemek zorundaydı. “Sen de öğlen gidiyorsun yavrum arkadaşlarından daha uzun değil daha kısa süre kalıyorsun okulda” dedik, ikna edemedik. Gerçekliğinden emin olamadığım birkaç olumsuzluk da çıktı ağzından ama dedim ya emin değilim. Ona sorsan öğretmenini seviyor, arkadaşlarını seviyor ama gel gör ki okulu sevmiyor.
Okula gitmeye direnmedeki tek istikrarsızlık yılsonu gösterisi zamanı yaşanmıştı. Benim bu gösteri işine muhalefetime inat eder gibi “keşke hep gösteri olsa” demiş, ayakları totosuna değerek okula gitmişti. Ne yalan söyleyeyim rahatlamıştım. Geçiciymiş bak, seviyor okula gitmeyi demeye başlamıştım.
Gel gelelim yazın ortasında bir yerlerde yeniden malum türkü en çok istek alan parçalar listesinde ilk sıraya oturdu. Yaz bitmesindi hiç, ay bu yaz ne kadar kısaydı, kışsa ne kadar uzun. Hep yazlıklarda kalsaydı, hiç ama hiç okula gitmesindi. Okulu sevmiyordu hep evde kalmak istiyordu.
Bitmedi. Yılsonu gösterisinin DVD'sini almak için NA ile okula gittiklerinde NA'nın eline sıkı sıkı yapışmış, içeri girmemek konusunda direnmişti. Hatta öğretmeni onu kucakladığında "ben şimdi gelmeyeyim, tatildeyim ya, sonra gelirim bir ara" diyerek okulun kapısından girmeyi bile reddetmişti.
İlker’le çok defa irdeledik, bir yandan ciddiyetle bilgilerimizi derleyip sonuca varmaya çalışırken bir yandan “biz bunu ilkokul çağında oto sanayiye çırak verelim, okumayacak bu, altın bileziği olsun mesleği olsun” diye geyik çevirdik. Öte yandan okulun aslında yaratıcılığı öldürerek çocukları hayata hazırlamaktan ne kadar uzak bir kurum olduğunu tartışıp sisteme bok attık. Bok attık tamam ama mesnetsiz atmadık, bakınız eğitim sisteminin yaratıcılığın içine ettiği hakkındaki olay konuşması ile Ken Robinson, (http://www.youtube.com/watch?v=cusZ_0b7Vxw) bakınız Özgür Bolat’ın okulların çocukları neden iş hayatına hazırlamadığına dair ilginç yazısı. (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24388140.asp)
Bir taraftan da “yeteneği var ise bir spor takımına iştirak etsin, bol bol kitap okusun, yılda en az bir farklı ülkede birkaç hafta kalarak o ülkenin kültürü ile yaşasın ki zihni dolu, ruhu dolu bir birey olsun, varsın okulda akademik başarısı yüksek olmayıversin” tesellisi ile yüreğimizi soğuttuk.
Ama hiçbiri Arca’nın okula gitmek istemediği gerçeğini değiştirmedi. Hayır empati de kuramıyorum, zira ben okul manyağı bir insandım, insan okulu neden sevmez onu bile bilmem. Yer cücesinin fikrini nasıl değiştireceğimiz hakkında en ufak bir fikrim yok.
Hah bir de nerede bulduysam Orhan Pamuk'un yazısını kaydetmişim, tekrar elime geçti, fena koydu, çok fena koydu.
Bugün çocuğumu, ilkokula 67 aylık başlatmamak için bir dilekçe vermemizin yeterli olacağına dair okuduğum haber bile rahatlatmadı. Onu bırak, hadi biz yırttık gibi görünüyoruz, geçtiğimiz yıl nelerle itham ettikleri ana babaların çocuklarını kurban etmiş olmadılar mı? O çocukların günahı neydi? Veliler, eğitimciler bas bas bağırdı da el kadar çocukların bir senelerini yedikten sonra mı akıllarına geldi.
Kuvvetle muhtemel, hemen her ilkokulu İmam Hatibe çevirebilmek için ortaokula dönüştürdüklerinden ellerinde ilkokul kalmadı. Zira mantığın kenarından geçmeyen zihniyet için insafa geldiler diyemiyorum.
Ben sana Villa isimli anaokulu olmaz demedim mi :) Şaka bir yana sahi sebebleri neymiş çok merak ettim. Areni 3'ten önce göndermeyi düşünmüyorum haydi şimdiden düşünme diyorum ama gönderilebilecek bir okul bile göremiyorum ev okulu bana uygun değil böyle kukumav kuşu gibi düşünüp duruyorum
YanıtlaSilHahah sebeplerini öğrendim maalesef ve çok üzgünüm anlatırım bi ara olul için üç gayet iyi
Silbaya ciddi ciddi gitmeyecegim diyor ha yeliz. gercekten ne yapilir ki bu durumda. ben de senin gibi okul delisiydim o yuzden hicbir fikrim yok seni cok iyi anliyorum :(
YanıtlaSilortaokul arkadasim ilkokul ogretmeni ve gecen yil 1.sinif okuttu. bakanliga yazilar yazdi olmaz olmuyor diye hakkinda sorusturma acildi. simdi ne oldu. aa hakliymissiniz ogretmen hanim mi. yuh artik diyorum baska bir sey demiyorum.
Merak etme okulu sevmem diyenden korkacaksın. Akıllı bir çocuk Arca okulda başarılı olacaktır. Ben Egeden pek ümitli değilim :( 15'inde motocrosscu olmak için evden kaçar gibime geliyor. Büyüdüğünde şimdiki kafa devam ederse camlarda oğul beklemekten geceleri çok uykusuz kalırım ben :D
YanıtlaSil