Önceki üç yılı saymazsak 2008’den beri blogger’da 1510 yayın, 9860 yorum ve
962.254+ sayfa görüntüleme (milyona az kalmış) … Günün çorbasının bugün itibariyle istatistiksel
verileri…
Önceleri ulen bloggerlık demode mi oldu, diyordum. Zor mu geliyor insanlara yazmak? Niye? artık okunmadıkları için mi? Yoksa daha hızlı daha kolay sosyal mecralara mı kayıyor herkes? Noluyor lan?! Aslına bakarsan blogların o amatörce duygu, düşünce, bilgi paylaşımı olmaktan çıkalı çok oldu. Etkinlik duyurma, efendime söyleyeyim genel geçer konulara değinme gibi eskisine nazaran daha bir kurumsallaşma, daha bir kişisellikten uzaklaşma var, bunu inkar edemeyiz. Belki de bloggerlık budur aslında, yani yabancı blogger'lara bir baksana... Hem kişisel hem de profesyonel. Dengeyi tutturabilenleri alkışlıyorum.
Sebeplerine gelince... Bu da bir süreç aslında.
Bugün annecafe oldukça güzel özetlemiş süreci. O kadar tanıdık ki…
Yıllardır bilinen blogger’ların önce fazla bilinmek tanınmak isteyip sonra fazlaca
bilinmenin yarattığı oto sansür süreci harika özetlenmiş.
“pişmanım pişmanım keşke takma isim kullanaydım…” diye yakınanlar, “çocuk
büyüdü, yeterince de bilmişlik yaptım, hem şimdi her şekilde bulunabiliyorum
internet üzerinden, iyisi mi daha küçük mecralarda ahkam keseyim” diye düşünüp
kırk yılın başı klavye başına oturanlar var … ya da ciddi anlamda zarar gören,
kendini korumaya alma ihtiyacı hisseden, blogger kimliğinin artık mutluluk değil,
zulüm getirdiği arkadaşlar var ki yerden göğe kadar haklılar…
Aslında herkes haklı…
Kendini iyi hissetmediğin hiçbir şeyin içinde olmanın anlamı yok.
Yazı benim de kendimi sorgulamamı sağladı.
Blog benim için çok kişisel bir şey. Kendi elimizle yaratıp büyüttüğümüz emek
verdiğimiz bir şey. Kim ne yapacağına kendi karar verir. Ama hadi itiraf edelim
kendimizce yazarcılık oynadığımız bir “ego tatmin merkezi” : )
Sadece sosyal mecralar bu kadar yaygın değilken daha samimi daha kişiseldi
sanki. Her mecrada bilinip tanındıkça şeffaflaştığımızı sandıkça içgüdüsel bir
otokontrol hatta oto sansür geliştirdik belki de….
Yazmak, iç dünyanı okuyana açmak bir nevi ama ne kadarını? Paylaşmak
istediğin kadarını.
Hep derim, beni bu sayfadan bilemezsin tanıyamazsın, benim senin beni
tanımanı istediğim kadarımı tanırsın. Belki de ben bu koruma kalkanını çok
önceden ördüm de o yüzden bırakıp gitmeye gerek duymuyorum. Belki de bu yüzden kendimi henüz burada kötü hissetmiyorum. Ya da bunca yılın
sonunda sosyal medyanın ciddiye alınmaması gereken bir şey olduğunu
keşfettiğimdendir. Kimseye laf sokmam, polemikle işim olmaz, mecrayı yaşar
geçerim, mecrada yaşamam, laf sokana bile alınmam zira kimseye hak ettiğinden
fazla değer vermem. Ben en yakınıma eğer yazdıklarım seni üzüyorsa okuma, demiş
insanım, yemişim sanal dünyayı.
O yüzden ben daha buralardayım. Ama öyle ama böyle… Hani o “Arca okumayı
öğrenince imha edilecek bu blog” söylemleri var ya, hepimizin malumu olduğu üzere hep
latife… Zira öğrendi, bak hala buradayım :P (yazar burada tükürdüğünü
yalamaktadır…)
Önce bi korktum. Sonra oh dedim :))
YanıtlaSilBen de korktum, kalbimize mi indireceksin :)
YanıtlaSilAllah dedim Yeliz de mi gidiyor. Aman diyeyim sen de gitme :)
YanıtlaSilHer soyledigine harfi harfine katiliyorum. Gidene niey gidiyorsun denmez cunku cok kisisel bir sey. Mutlu degilse niye yezsin insanlar. Ama o ilk zamanlari ozluyorum ben be Yeliz. vallahi bak baya ozluyorum :)
sen yaz e mi hep yaz :)
Sekiz yıl olmuş yazmaya başlayalı,iki yıl kadar resim koymadım. Sonra sanki biizm mahalledeki tanıdıklara yazıyorum hissine kapılıp bir iki resim koydum. Sonrası tufan işte zaten biliyorsun.
YanıtlaSilŞimdi arada arkamdan seslenenler oluyor, Üsküdar, Kadıköy'de gezerken hep etrafımıza bakınıyoruz diyenler var. Kapalıçarşıda Naziş'i gördüm bile diyenler var. Ama geçen yıl Cunda'da biri Lale'nin Bhaçesi diye bağırınca biraz tırsmadım değil:))
Ben de iyiyim şimdilik:)Belki 10. yılda jübile yaparım:)
Ah! Ben de is arkadasima ifsa oldum. Kendimi oyle diolak ve sacunmasiz hissettim ki! Bir ara kapattim. Sonra bunlar benim emegim, fotograflarim diye dusunup sadece okudugunpostlarimsildim. Aramalara kapaliyim. Blogun adini unuttugununsoyledigi icin de rahatladim azcik. Ustune de tehdit ettim. Blog kisisel alanimiz. Herkes okuyor ama is yerinden birisi okuyunca sakladigim yonlerimin gorulmesi gunlugumun okunmasi gibi.
YanıtlaSilİnsan kendi için yazınca ne hayal kırıklığı ne de başka bir şey yaşıyor.Bazen tanımadan ahkam kesenler yormuyor değil ama yazmak güzel şey be Yeliz'cim :)
YanıtlaSil9 sene olmuş, ben yazmamı engelleyen bir şey olursa onu hayatımdan çıkarmayı tercih ederim.Akıl sağlığımı koruyorum yazarken bence :))
@seyhan, @aslı@b... hahaha yok yav:)
YanıtlaSil@gülçinim bi sen bi ben lale abla leylak dalı asortik krep.. birbirimize sabah kahvesi,ne gidip geleceğiz artık:)
lale ablacım aman ha... öyle hedefler koyma kendine
@jardzy, iş arkadaşlarıma söylemedim. sadece 1 kişi biliyor o da benim arkadaşım canım, bir diğerinin de eşi tesadüfen. Ben iş arkadaşlarımı özel hayatımdan uzak tuttuğum için facebook dahil hiçbir yerde iletişimimiz yok. hmm sadece linkedin o kadar. neyse seninle aynı sebepten. iş hayatımdakiler de beni bu kadar derinlemesine bilmesinler di mi? saklamıyorum köşe bucak ama bak ben yazıyorum da demiyorum kısaca.
Ben de bir tırstım önce:)Hem dur daha ben yazmaya yeni başladım:) sen yaz valla Arca büyüse de adam da olsa yaz:) Hem ilerleyen yaşlarda anlatacak daha neler çıkacak neler kim bilir:)
YanıtlaSilyok denizcim bırakır mıyım yoksa başınıza kalırım aman ha:)
YanıtlaSilSakın sakın :)) harikasın
YanıtlaSilSakın sakın :) harikasın canım
YanıtlaSil