Tatildi, güzeldi, bitmeyeydi iyiydi, bitti.
Yediğimi içtiğimi de anlatırım ama asıl gördüklerim…
Mesela çocukla tatilin hem de kış tatilinin nasıl bir şey olduğunu gördüm. Süper! Ama arkadaşı varsa. Arca’nın kankası Poyraz vardı ve tüm tatil boyunca süper eğlendiler. Sohbetler, doğa yürüyüşleri, akşam yemekleri, iksirler, boyamalar, çizgi filmler, ipad oynamacalar… Dönüş yolunda bir sonraki tatilin planlarını yapıyorlardı. Kış tatilinin en fena tarafı, her arabadan çıkışımızda lahanalar gibi giyinip binişimizde soyunmaktı. Bir de harbi kafamız şişti :) Yoksa biz analar olarak çok hazırlıklıydık. Boyama kitapları, resim defterleri, çıkartmalı faaliyet kitapları, kurabiyeler, atıştırmalıklar, yani onları oyalayacak her türlü teçhizat mevcuttu. Bir de kaldığımız oteller hep boştu, yani it gibi koştular, hiç sıkılmadılar. Otele tıkılıp da kalmadık zaten. Assos, Hasanboğuldu şelalesi, Zeus Altarı’nı gezdik, uzun yürüyüşler yaptık. Bizim hevesimiz kaçtığında bile çocuklar bir sopa ve bir avuç toprakla oyalanmayı eğlenmeyi bildiler ve hiç şikayet etmediler.
Şelalede peşimize takılan köpek sürüsünün korkusundan ortamın tadını çıkaramasam da Zeus Altarına yaptığımız yürüyüş inanılmazdı. Gördüklerim arasından en çok etkilendiğim manzara burasıydı. İnsanın nefesini kesiyor ve hislerini kelimelere dökemiyorsun. Muazzam…
İnternet olmadan, erişilemeden de keyifli zamanlar geçirilebileceğini gördüm. Bak bu çok ilginçti. Internetsiz yaşam diye bir şey var.
Bir de şunu gördüm ki, kendini beğenmişler gibi hep kendi fotoğraflarımı paylaşmışım. Hani yani insan bir manzara koyar bir ailesiyle fotoğraf paylaşır, nerde… Ama ben biliyorum sebebini, bana bir havalar geldi, vallahi bak. En son instagramda biri “cildiniz için ne kullanıyorsunuz” diye sorduğunda şakaya vurmuş “instabeauty application kullanıyorum” demiştim ama demek pek bi havalara girmişim. Hatta inanmazsın dün cilt güzelliğim (!) için neler yapıyorum, anlatayım da herkesler faydalansın diye düşünürken yakaladım kendimi. İşte bunlar hep sanal alem yanılsaması…
Neyse konu dağılmasın derhal tavsiye mekanları sıralıyor ve kaçıyorum:
Adatepe’de Hünnaphan Otel, şömine başı keyifli, odaları sıcak ve konforluydu.
Narlıköy’de Kısık et mangal lokantasını tavsiye ederim. İki gece üst üste oraya gittik, düşün yani. Fiyat uygun, yemekler lezzetliydi.
Cunda’da Meze Dünyası sevgili Lale abla sayesinde artık vazgeçilmez bir mekan, daha önce bahsetmiştim. Cundaya giderseniz rotayı başka yere çevirmek yok:)
Yeliz bu çok kısa ama hemen bitti😔
YanıtlaSilYo yo yo bıraz daha uzun olmalı gözdeye katılıyorum :) tadı damağımızda kaldı yahu :)
YanıtlaSilmerhaba,
YanıtlaSilözellikle zeus altarı bölümünü okurken çam kokusu geldi burnuma yazın mis gibi kokar bu mevsimde de öyle midir bilmiyorum ama manzarasının her mevsim eşsiz olduğu bir gerçek sevgilerimle
hande:)
Hünnap çok doğru bir tercih olmuş, ig'da da belirttiğim gibi. Yıllar önce gitmiştik, bahçesinde kahvaltı, yemek, hamakta uzanıp hünnap ağaçları gölgesinde kitap okumak, kahve yudumlamak çoook keyifliydi. Kocamı gitmeye ikna edemiyorum bir türlü, olmadı oğlan büyüsün, onu babasına satıp kızlarla giderim kendim :) Aslında bir de Adatepe'nin tersi yönündeki köyde (sanırım Yeşilyurt idi adı, ama yanlış olabilir) hani şu Tuncel Kurtiz'in oteli diye bilinen Zeytinbağı var ya, orası da tam senlik. Sık sık mutfak atölyeleri yapıyorlar. Gitsek bayılırız valla. Ben Ege'den dolayı cesaret edip gidemiyorum şu sıralar ama büyüsün, babaya 2 gece bırakılacak kıvama gelsin, valla gitcem. Umarım o mutfak atölyeleri devam ediyor olur o zamana.
YanıtlaSiloooo süper geçmiş, gitmiş kadar olduk yazına sağlık :)
YanıtlaSilEeee.. Kahvemi elime aldım yeni yazıyıda görünce şöyle bi köşeme kuruldum ama o da ne! Daha kahvemden bir Yudum aldım, yazı bittii :( keyifli Neşe dolu nice tatilleriniz olsun ..
YanıtlaSil