İşler bazen istediğin
gibi gitmez. Bir güne umut dolu başlarsın. Metroda otobüste oturamadıysan da
elindeki kitabın su gibi akan sayfalarında, ardından bir tas su dökülmüş gibi
yolu anlamadan su gibi gidersin. Sonra iş başlar. Sonra biraz, yok biraz değil,
çok canın sıkıldığında hem kızar, hem içerler hem de çalışarak üstesinden gelmeye çalışırsın. Birkaç hayal
bile kurarsın yalan değil. Yine günü kurtarırsın, her gün gibi, günlerinin günü
kurtarmakla geçtiğini düşünmeye başlarsın, yalan değil.
Günü kurtardım, güzel de
bir akşam olacak diye içinden geçirirken beklenmedik kötü bir haberle yine
keyfin kaçar. Neden kaçar biliyor musun? Çünkü keyfin pamuk ipliğine bağlıdır,
sürekli insan üstü bir çabayla o keyfi yerine getirmeye kasan sensindir, kumdan
kaleler gibi bir gelgite kurban verirsin o günü. Kurtaramamışsındır, günü. Günü
kurtarmak, her geçen gün daha da zorlaşır. Gün gelir, bir alışveriş, bir
yenilenme, güzel bir yemek ya da hoş bir sohbet… yetmez olur. Günü kurtarmak
zor olur.
Olur öyle arada, olur.
Olsun…
Yalnız bir yürüyüş, bir
köşede kitap okurken yenen keyifli bir yemekle hadi olmadı üzerine bir fincan
kahve ile günü kurtarmak yine sana düşer.
Bu akşam Sıla’nın masal
performansını izlemeye gidecektim. Son ana kadar vazgeçmeyi düşündüm. Daha çok
sahne alacak Sıla, başka zaman giderim diyordum. Ne olacaktı? Eve gidecektim. Aklım
başka yerdeyken Arca ile ilgilenecektim, yediydi yattıydı, uyuduydu….
Şanslıysam bir kadeh şarap koyup günü anlatacaktım İlkere. Şanslı değilsem,
ikimiz karşılıklı kanepelerde uykuya dalacaktık, eh haftanın yorgunluğu… Başka
zamana kalacaktı iç dökmem… ya da dökemeyecektim, daha fenası içime dökecektim…
Yapmadım. İşten çıkıp bir
café’ye oturdum, güzel bir menü seçtim. “Vaktin varmış birlikte yeseydik, seni
yalnız bırakmasaydık” diyen İlkere “yalnız değilim ki kitabım var” demiştim,
yalan değil…
Kibar garson, gümüş kapaklı
tepsilerde portakal soslu ördek sunar gibi hamburger tabağımı koydu masaya, “bon
appetit!” diyecek sandım neyse ki demedi:) Kitabımı açtım, sayfalarca unuttum
günü.
Sonra bu aralar neden bu
kadar çok okuduğumu düşündüm, hayatımın tüm o bol okumalı dönemleri film şeridi
gibi geçti gözümün önünden. Hepsinin ortak bir noktası vardı, kaçmak…
Kitaplar insana
kaçabileceği farklı bir yaşam düzlemi verir, o başka gerçeklikte, süregelen
gerçekliğini unutursun, kendi gerçeğinden kaçarsın. İyi gelir be…
Dost yüzler görmek ve her
birine tek tek sarılmak da iyi gelir.
Bir de bakmışsın,
unutuvermişsin her şeyi. Eve gelip de uyumakta olan masumu masumca öperken
şükreder bulursun kendini, günü kurtarılmıştır, şükür kurtarana…
Kurtarma timi gibiyim
şerefisizim! GKT : Günü kurtarma timi, tek kişilik gösteri… biletler beleş, bir
tıklamana bakar, itinayla gün kurtarılır:)
Yazmayı neden seviyorum
biliyor musun? Çünkü bir defa parmaklarımı klavyede gezdirmeye başladım mı tuşların beni nereye götüreceğini
bilmiyorum. Çala klavye benimkisi… O yüzden benim yazılarım hep plansız
programsız, başlarken sonunu bilmiyorum çünkü… içimde durduramadığım bir ses
var ve yazmazsam peşimi bırakmıyor.
Okumak kaçışsa, yazmak
yüzleşme!
Bu gece kendimle baş başa
kaldığım saatleri Sıla’ya ve performansına ayırmayı düşünmüşken kelimeler beni
başka bir yere götürdü, hiç tasvir çıkmazında debelenmeyelim, Sıla’yı piç ettik
kısacası. İlk satırları yazarken, gözyaşlarımın istemsizce damladığını fark
ettiğimde, “hey hop kurtarmıştın günü toparla kendini” dedim ve bloga girip
birkaç yorum okudum (diyorum işte okumak en iyi kaçıştır), hepsine cevap yazdım,
hatta birine ağladığımı filan itiraf ettim (diyorum işte yazmak en iyi yüzleşmedir),
sonra döndüm, yazıya devam ettim. Bir gün de kurtarılamayıversin, peh!
Neyse… yazıyı bağlayıp
toparlayacağım zekice bir sonuç paragrafı yok.
Bitirirken… söyleyeceğim
tek şey – acıklı bir filmin sonunda dediğim gibi – “fakat ne ağladım arkadaş
içim çıktı ağlamaktan!”
:) Olur oyleeee...sat anasini...gecer gider bu zamanlar...duzelir hersey...believe in it..it will get better...I know...
YanıtlaSilSana kötü bir şey söyliyeyim mi? Yaşın ilerledikçe artık kitapların içinde pek kaybolamıyorsun.. Hem eskisi gibi "muhteşem" kitap bulamıyorsun , hem de sahip olduğun dünyan seni koyvermiyor. Bence tadını çıkar..
YanıtlaSildemek ki ondan o kadar cok okuyorum ben de bu aralar hep bir şeylerden kacıyoruz ama nereye kadar demeden gecemedim ;)
YanıtlaSilOlur oyle arada olsun. Ama bazen de olmasin. Sen uzulme :(
YanıtlaSilOkumak da, yazmak da, hatta hayal kurmak ve inanmazsın ama çok uyumak da kaçış bende. Kaçacak ne çok şey var be kardeşim. Bugün ben de kendime gündemi yasakladım. Türkiye'de yaşıyor olmayı, bu işte çalışıyor olmayı unutmayı seçtim. Kendimi börtüye, böceğe, sabun köpüğü filmlere ve kitaplara koyvermeyi hedefledim. Bir süre ben de kaçağım anlayacağın. Yetti be kardeşim. Emekli filan olsak ya biz bi şeylerden. Keşke karşılıklı birer kadeh içip az küfretsek günün kurtaramadıklarımıza :)
YanıtlaSil