Haftanın
ortası bir gün, günün ortası bir saat. İlker’le arabadayız, galiba ev
taşıdığımız dönemdi, yani benim izinli ve İzmir’de olduğum bir gün. Kendimi hava
almaya çıkarılmış fino köpekleri gibi meraklı gözlerle etrafıma kolaçan ederken
yakaladım. Etrafta insanlar, kadınlar, adamlar… Aklıma geldi, muhtereme sordum:
“Ev hanımı diye meslek var mı? Yani çalışmayan kadınlar, ev hanımıyım diyor,
bunu TÜİK (Türkiye istatistik kurumu) istatistiklere “işsiz” diye mi giriyor,
yoksa “ev hanımı” diye bir meslek var mı?” Bir şey demedi, arkasından bir şey
yumurtlayacağımı bildiği girizgahlarda sessiz kalmayı tercih eden bir kocam
var. Ben tabii devam ettim. “Yani şimdi çalışmayan erkek olsa, TÜİK bu kimseyi “işsiz”
mi yazar yoksa benzer şekilde “ev erkeği” diye bir meslek de var mı? Yani kadın
çalışmıyorsa ev hanımı olabiliyor da erkek çalışmıyorsa ev erkeği olamaz mı? Ev
hanımı veya ev erkeği meslekten kabul edilmiyorsa (ev erkeği diye bir
tanımlamanın olduğunu bile sanmıyorum ya) yerine “işsiz” demeleri gerekir o
zaman da işsizlik oranı çok yüksek çıkmaz mı? Ya da ev hanımlığı yapanlar işsiz
kategorisine alınmıyorsa o zaman işsizlik istatistikleri yanlış olmaz mı? Sahi
neden ev erkekliği diye bir şey yok? Ev kızı diye bir şey bile var, hiç
evlenmemiş ve çalışmayan dişiler kendilerine ev kızı diyor, o nasıl oluyor?”
Ben diyeyim 3 sen de 5
dakika ben bu çerçevede monoloğumu sürdürdüm. Hiç sesli düşünüyordum diye
hezimetimi hafifletmeyeceğim zira fikir alışverişine dönüşmesini beklediğim
girizgahın ötesi direkt monoloğa döndü. Tam “yav sen de bir şey söylesene” diye
çemkireceğim, İlker gürledi “aaa sen de başıma feminist kesildin ya!”
Benim bu sorgulamalarımın
feministlikle bir alakası var mı emin değilim ama bu güzel iltifatı için kocama
teşekkür ettim. Feminizmden anladığım "Feminizm
kocayı buluncaya, Komünizm parayı buluncaya, Ateizm uçak sallanıncaya kadardır"
esprisindeki gibi değil tabii ki… Ben
kocayı bulduktan sonra feminist olanlardanım zira… Üstelik feminizmin erkek
düşmanlığı ile alakası yoktur, dahası kadın dostluğu ile alakası var, hatta
kardeşliği ile…
Kadın kardeşliğine
inanıyorum ben, özellikle anne olduktan sonra… Ondan evvel etrafımdaki kadınlar
arkadaşlarım, hiçbir zaman kendimi çok açmadığım iş arkadaşlarım, ailemdeki
kadınlardan ibaretti. Annelikle birlikte etrafımı daha çok kadınlar sardı. Belki
sosyal medyanın sosyalleştirmesi, belki diğer kadınlarla artan ortak
noktalarımız… Bilemiyorum. Emin olduğum tek şey ise, kadınların hemcinsleri ile
daha fazla dayanışması gerektiği.
Dayanışmadan kastım,
yanında olmak, dinlemek. Onun yanında olduğunu hissettirmek, iyi zamanında kötü
zamanında... Ve kötü düşünmemek. Bu önemli. Yıllar evvel, kadınların birbirine
düşman, ya da hep rakip olduklarını düşünürdüm. Gıybet, dedikodu, ne ararsan
iki üç kadın bir araya geldiğinde ortaya çıkar derdim. Bu sebepten çok kadın
kaybettim, hiç kazanmadım. Zamanla yitirdiklerimden dersler aldım Allahtan. Uzun
süredir başka bir yoldan gidiyorum, kadınların özünde birbirinin kardeşi
olduğu, birbirine destek olması gerektiği düşüncesinden doğan bir yoldan
gidiyorum.
Geçtiğimiz akşam kitap
kulübünün geleneksel (bu üçüncü olduğuna göre geleneksel diyebiliriz :))
yılbaşı partisindeydik. Yirmi kadar kadın. İkimiz bir araya geldik mi selfie,
üçüncüyü tamamladık mı toplu fotoğraf. Basenler çakılmasın diye yandan duruş
sergilemeler, üç kadını bir arada gören herkesin bir anda toplaşıp doluşması…
Ne tatlıydık ya…
Masanın ortasında oturuyordum,
sağım solum önüm kadın ve çok açtım, herkes birbiri ile sohbete dalmışken ben
tabağımdakileri bitirmekle meşguldüm. Enfes enginar çorbasının sonlarına
doğruydu sanırım, kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Hepsi birbirinden şahane
kadınlar.. Canım Arzu, Naturla’yı bizim için hazırlamış, minik hediyeler
bırakmış, Selda desen o da bizlere küçük hatıralar hazırlamış. Giyinmiş
süslenmişiz, Goran Bregović’in müziğine bel kıranlar mı dersin, müziği
bastıran ağız dolusu kahkahalar mı, birbirimizin sözünü kesercesine
anlatılanlar mı… ne ararsan orada.
Havada bir kadın kokusu…
Bir araya gelme amaçları
okudukları kitapları tartışmaktan ibaret kadınların her birinin ayrı hayat
hikayesi var. Her birinin farklı kimlikleri, farklı uğraşları var. Ve onların
hiçbirini kapının dışında bırakıp girmiyorlar kulübe, bütünüyle, her yönleriyle
katılıyorlar. Kulübü bu kadar renkli, bu kadar katmanlı, bu kadar samimi yapan
bu galiba… Ve bu kulübün kadınlarının birbirini sevmesinin sebebi de bu
sanırım, çünkü kulübe olduğun gibi kabul ediliyorsun, kahkahalarınla,
üzüntülerinle, kayboluşların, kaybedişlerin ve başarılarınla… Olduğun gibi…
Ve hatta Emine’nin dediği
gibi çocuğunla! Hep söyler “kızlar ya, siz bana al Zeynep’i de, gel demeseydiniz
ben hiç katılamazdım toplantılara!” canım ya…
cok guzelsiniz!
YanıtlaSilbayiliyorum size. vallahi bayiliyorum. Fotograflarinizi gordukce mutlu oluyorum.
Iyi ki birbirimiz icin variz kadinlar olarak harika demissizn yeliz. demin ben de kadin arkadaslarimla ilgili bir sey yaziyordum tam ustune geldi. Yeliz bizim aramizda telepatik bir bag mi olusmaya basladi acaba :DD
Saka bir yana.
Hepinizin yeni yili simdiden kutlu olsun sahane kadinlar
Issiz kategorisine girmek icin isi olmamak ve aktif olarak is ariyor olmak lazim. Yani ev hanimi calismiyor is ariyor ise issiz, aramiyorsa ev hanimi. Ayni tanim erkek icin de gecerli.
YanıtlaSilÇok guzeliz☺
YanıtlaSil