4 Aralık 2015 Cuma

Havada bir kadın kokusu

Haftanın ortası bir gün, günün ortası bir saat. İlker’le arabadayız, galiba ev taşıdığımız dönemdi, yani benim izinli ve İzmir’de olduğum bir gün. Kendimi hava almaya çıkarılmış fino köpekleri gibi meraklı gözlerle etrafıma kolaçan ederken yakaladım. Etrafta insanlar, kadınlar, adamlar… Aklıma geldi, muhtereme sordum: “Ev hanımı diye meslek var mı? Yani çalışmayan kadınlar, ev hanımıyım diyor, bunu TÜİK (Türkiye istatistik kurumu) istatistiklere “işsiz” diye mi giriyor, yoksa “ev hanımı” diye bir meslek var mı?” Bir şey demedi, arkasından bir şey yumurtlayacağımı bildiği girizgahlarda sessiz kalmayı tercih eden bir kocam var. Ben tabii devam ettim. “Yani şimdi çalışmayan erkek olsa, TÜİK bu kimseyi “işsiz” mi yazar yoksa benzer şekilde “ev erkeği” diye bir meslek de var mı? Yani kadın çalışmıyorsa ev hanımı olabiliyor da erkek çalışmıyorsa ev erkeği olamaz mı? Ev hanımı veya ev erkeği meslekten kabul edilmiyorsa (ev erkeği diye bir tanımlamanın olduğunu bile sanmıyorum ya) yerine “işsiz” demeleri gerekir o zaman da işsizlik oranı çok yüksek çıkmaz mı? Ya da ev hanımlığı yapanlar işsiz kategorisine alınmıyorsa o zaman işsizlik istatistikleri yanlış olmaz mı? Sahi neden ev erkekliği diye bir şey yok? Ev kızı diye bir şey bile var, hiç evlenmemiş ve çalışmayan dişiler kendilerine ev kızı diyor, o nasıl oluyor?”


Ben diyeyim 3 sen de 5 dakika ben bu çerçevede monoloğumu sürdürdüm. Hiç sesli düşünüyordum diye hezimetimi hafifletmeyeceğim zira fikir alışverişine dönüşmesini beklediğim girizgahın ötesi direkt monoloğa döndü. Tam “yav sen de bir şey söylesene” diye çemkireceğim, İlker gürledi “aaa sen de başıma feminist kesildin ya!”

Benim bu sorgulamalarımın feministlikle bir alakası var mı emin değilim ama bu güzel iltifatı için kocama teşekkür ettim. Feminizmden anladığım "Feminizm kocayı buluncaya, Komünizm parayı buluncaya, Ateizm uçak sallanıncaya kadardır" esprisindeki gibi değil tabii ki… Ben kocayı bulduktan sonra feminist olanlardanım zira… Üstelik feminizmin erkek düşmanlığı ile alakası yoktur, dahası kadın dostluğu ile alakası var, hatta kardeşliği ile…

Kadın kardeşliğine inanıyorum ben, özellikle anne olduktan sonra… Ondan evvel etrafımdaki kadınlar arkadaşlarım, hiçbir zaman kendimi çok açmadığım iş arkadaşlarım, ailemdeki kadınlardan ibaretti. Annelikle birlikte etrafımı daha çok kadınlar sardı. Belki sosyal medyanın sosyalleştirmesi, belki diğer kadınlarla artan ortak noktalarımız… Bilemiyorum. Emin olduğum tek şey ise, kadınların hemcinsleri ile daha fazla dayanışması gerektiği.

Dayanışmadan kastım, yanında olmak, dinlemek. Onun yanında olduğunu hissettirmek, iyi zamanında kötü zamanında... Ve kötü düşünmemek. Bu önemli. Yıllar evvel, kadınların birbirine düşman, ya da hep rakip olduklarını düşünürdüm. Gıybet, dedikodu, ne ararsan iki üç kadın bir araya geldiğinde ortaya çıkar derdim. Bu sebepten çok kadın kaybettim, hiç kazanmadım. Zamanla yitirdiklerimden dersler aldım Allahtan. Uzun süredir başka bir yoldan gidiyorum, kadınların özünde birbirinin kardeşi olduğu, birbirine destek olması gerektiği düşüncesinden doğan bir yoldan gidiyorum.

Geçtiğimiz akşam kitap kulübünün geleneksel (bu üçüncü olduğuna göre geleneksel diyebiliriz :)) yılbaşı partisindeydik. Yirmi kadar kadın. İkimiz bir araya geldik mi selfie, üçüncüyü tamamladık mı toplu fotoğraf. Basenler çakılmasın diye yandan duruş sergilemeler, üç kadını bir arada gören herkesin bir anda toplaşıp doluşması… Ne tatlıydık ya…


Masanın ortasında oturuyordum, sağım solum önüm kadın ve çok açtım, herkes birbiri ile sohbete dalmışken ben tabağımdakileri bitirmekle meşguldüm. Enfes enginar çorbasının sonlarına doğruydu sanırım, kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Hepsi birbirinden şahane kadınlar.. Canım Arzu, Naturla’yı bizim için hazırlamış, minik hediyeler bırakmış, Selda desen o da bizlere küçük hatıralar hazırlamış. Giyinmiş süslenmişiz, Goran Bregović’in müziğine bel kıranlar mı dersin, müziği bastıran ağız dolusu kahkahalar mı, birbirimizin sözünü kesercesine anlatılanlar mı… ne ararsan orada.  

Havada bir kadın kokusu…

Bir araya gelme amaçları okudukları kitapları tartışmaktan ibaret kadınların her birinin ayrı hayat hikayesi var. Her birinin farklı kimlikleri, farklı uğraşları var. Ve onların hiçbirini kapının dışında bırakıp girmiyorlar kulübe, bütünüyle, her yönleriyle katılıyorlar. Kulübü bu kadar renkli, bu kadar katmanlı, bu kadar samimi yapan bu galiba… Ve bu kulübün kadınlarının birbirini sevmesinin sebebi de bu sanırım, çünkü kulübe olduğun gibi kabul ediliyorsun, kahkahalarınla, üzüntülerinle, kayboluşların, kaybedişlerin ve başarılarınla… Olduğun gibi…


Ve hatta Emine’nin dediği gibi çocuğunla! Hep söyler “kızlar ya, siz bana al Zeynep’i de, gel demeseydiniz ben hiç katılamazdım toplantılara!” canım ya… 

3 yorum:

  1. cok guzelsiniz!
    bayiliyorum size. vallahi bayiliyorum. Fotograflarinizi gordukce mutlu oluyorum.
    Iyi ki birbirimiz icin variz kadinlar olarak harika demissizn yeliz. demin ben de kadin arkadaslarimla ilgili bir sey yaziyordum tam ustune geldi. Yeliz bizim aramizda telepatik bir bag mi olusmaya basladi acaba :DD

    Saka bir yana.
    Hepinizin yeni yili simdiden kutlu olsun sahane kadinlar

    YanıtlaSil
  2. Issiz kategorisine girmek icin isi olmamak ve aktif olarak is ariyor olmak lazim. Yani ev hanimi calismiyor is ariyor ise issiz, aramiyorsa ev hanimi. Ayni tanim erkek icin de gecerli.

    YanıtlaSil