Geçen hafta departman toplantısındayız, yeni bir klimanın katalogunda kullanılacak mekan görsellerini inceliyoruz, çok keyifli bir evden kareler slaytlarda akıyor. Herkes beğeniyor, ben de, çünkü yuva gibi bir ev. Ama bir uygunsuzluk var. Budur, tamamdır diyemiyorum. Düşün düşün sonunda nedenini buldum!
Hygge.
Ev, sıcak bir yaz günü klimanızı açıp ferahlayacağınızı garantileyen bir ev değil. Daha ziyade dışarıda buz gibi, karanlık, gri bir iklim varken, içeri girdiğiniz andan itibaren sizi sıcacık saracak samimiyette bir yuva. Bir "hygge".
Dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı Danimarka'nın dünyaya armağanı bir kelime "hygge". Huggah diye okunuyormuş. Danimarka usülü mutlu, huzurlu, samimi yaşama sanatı da diyebiliriz.
Bir süredir özellikle sosyal medyadaki hashtag'lerde sıkça rastlıyorum. İçimi ısıtan fotoğraflarda özellikle...
Soğuk ve uzun bir kış gecesinde yanan şömine başına uzatılan kalın çoraplı ayaklar mesela...
Mesela mum ışıklarıyla aydınlatılmış bir sofra etrafında neşeli bir arkadaş grubu...
Ya da battaniye altında sıcak bir fincan kahve veya çay eşliğinde kitap okumak...
Hygge bunlarla sınırlı değil tabii ki, hatta herkesin hygge'sı kendine.
Hygge demek, kendini iyi hissedeceğin, sade, rahat, samimi ortamlarda, huzur, keyif ve mutluluk anları yakalamak demek.
Buz gibi bir havadan sıcacık bir eve girmek, sıcacık bir tarhana içmek, üstüne demli bir çay mesela... Ya da çok yorgun olduğun bir gün küveti doldurmak... Fırında pişen kekin, ekmeğin kokusunun bütün eve sinmesi...
Evi hatırlatan lezzetler, kokular... Gözünden yaş gelesiye kadar güldüğün arkadaş toplantıları...
Benim bu anlarımdan bırak kitabı, ansiklopedi çıkar şerefsizim! Neden? Çünkü ben mutlu anlardan bir ömür huzur yaratılacağına inananlardanım.
Ve farkındalıklarımızın aslında küçük mutlu anlar olduğunun amma ve lakin bunları sık sık ıskaladığımızın farkındayım.
Ve hatta iyi hissettiren küçük şeylerin kıymetini bilenlerdenim.
Yani hygge kelimesini literatüre sokmamış, Danimarkalılar gibi bu felsefe üzerine kitaplar yazmamış olsam da, ekmeğimi (pardon keyfimi) taştan çıkarırım evelallah!
Gel gör ki, araştırmacıların dediği gibi, Danimarkalıların dünyanın en mutlu insanları olmalarının tek sebebi bu felsefe olamaz. Olsa ben bilirdim.
Adamların refah düzeyleri yüksek, yaşam kaliteleri tavan. Gelecek kaygıları yok. Tek dertleri uzun kış geceleri, onu da işte çoraptı, sıcak çikolataydı, şömineydi derken keyfe dönüştürüvermişler, adına da hygge koyuvermişler. Bu kadar. Gelsinler Türkiye'de hygge etsinler bakalım. Bir gün, iki gün sonra kafayı yiyorsun! (ya da benim gibi alıp başını gidiyorsun:P)
Kesinlikle katılıyorum. :(
YanıtlaSilÇok yakın bir zamanda bu felsefeyle ilgili bir yazı okudum. Şimdi burda da okuyunca dejavu oldu. Sanırım Hollanda için yazılmıştı. Anı keyfe dönüştürmek bence hayatın özeti. Mesela bende bu akşam iş çıkışı spordan sonra eve gidip güzel bir duş alıp kendime en sevdiğim diziyi açıp nane limon çayı yapacağım.
YanıtlaSilÇok yakın bir zamanda bu felsefeyle ilgili bir yazı okudum. Şimdi burda da okuyunca dejavu oldu. Sanırım Hollanda için yazılmıştı. Anı keyfe dönüştürmek bence hayatın özeti. Mesela bende bu akşam iş çıkışı spordan sonra eve gidip güzel bir duş alıp kendime en sevdiğim diziyi açıp nane limon çayı yapacağım.
YanıtlaSilDerli toplu , temiz temiz evler . İçi sıkıcı değil mi ?
YanıtlaSilBenim için ev demek hep yılbaşı havasının olduğu yer olmalı. Zaten yaz seven biri değilim. Kışın hissediyorum evim olduğunu.
Birazcık dağıtalım evlerimizi. :)
Çok eğlenceli bir kavrammış, benim için aileyle birlikte, mutlu geçen her zaman bunun içinde. Sen küçük mutluluklar yazılarınla buna buradayken başlamıştın :) ( Deniz benim de ilk sıramda )
YanıtlaSilItirazim var. mutlu insanlar refah icinde yasar. Mutlu ve guvende olan insanin paraile derdi olmaz. Para ve refah kendiliginden gelir. Bizim Ulkemiz de degisecek ve temenni ettigimiz o ulke olacak.
YanıtlaSilEvim dergisi ocak 2018'de de yer verilen çok minnoş bir kavram hygge. Ben de çok sevdim
YanıtlaSil