28 Haziran 2020 Pazar
Kitaplı mim Vol.2
27 Haziran 2020 Cumartesi
Kitaplı mim Vol.1
22 Haziran 2020 Pazartesi
Bana iyi gelenler -5: Yürümenin felsefesi
Yürümenin felsefesi
An itibariyle dışarıda enfes bir yağmur var... usul usul inceden bir yaz yağmuru. Bu memleketi sevmemin sebeplerinden biri de bu, iki sıcak basması arası bir yağmur ferahlığı. Yazları asla iki ay boyunca güneş olmuyor, güneş çıkınca da kıymeti katlanıyor.
An itibariyle... Evin kapalı alanda en sevdiğim köşesindeyim. (Yağmur yoksa malumunuz içeride oturmam) Önceleri okuma köşesiydi, pandemiyle birlikte Zoom köşesine dönüştü. Hani kitaplığın yanındaki o koltuk...
Akşam yemeğinde pek hoşuma giden kırmızı şaraptan bir kadeh daha koydum, yağmurun sesini dinliyorum. Çünkü yaz yağmurlarının böyle hoş bir yanı vardır, pencereyi açabilir, yağmurun kokusunu içinize çekebilirsiniz.
Ş
Bu aralar bana iyi gelenlerin başında yürümek var. Pandemide, haftalar sonra evden çıktığımız o ilk gün yürüyememek, bana çok koymuştu. Tıknefes eve nasıl döndüm bilmiyorum. Bir de bütün gün kahve, iş, toplantı yaptığım, yürüyüşü kalp çarpıntılarıyla sonlandırmak zorunda kaldığım o gün... aman yarabbi! Yaşlanıyorum dedim, yaşlanınca elden ayaktan düşeceğim, bugün bisiklete binmesine, bahçelerini yardımsız çekip çevirmelerine imrendiğim 70+ komşularımın aksine evden çıkamayacağım dedim. Ama pes etmedim.
Haftalar içinde hemen her gün yürümeye, hatta tempomu artırarak bir kilometreyi 9-10 dakika içinde almaya başladım. Tabii bunda, aldığı kiloları verme telaşı içinde diyete giren muhteremin de katkısı yadsınamaz. Ama bundan çok önceleri yani o ilk tıknefes olduğum günün ertesi, hani havaların henüz ılınmadığı günler, kararımı vermiştim, evde egzersiz ne pahasına olursa olsun yapılacaktı!
Hani bir soru bırakırsınız hayata, evrene...
Ve cevap gelir sizi bulur, öyle bir şey...
Yine bir gün bizim ahretliklerle zoom yapıyoruz, Elvancım Leslie’yle yürüme yaptığından bahsetti. Evde egzersiz kapsamında bir denemediğim o kalmış, aman kalmasın, araştırdım Leslie’yi.
Ayol ne tatlı hatun o?!
Yaş kemale ermiş zaten oraya girmiyorum, basenler benimkilerden geniş, o da umurumda değil, gönlü hoş olsun. Ama öyle tatlı hatun ki, adım atarak o bir saat nasıl geçiyor, anlamıyorsun.
Bak bacım, kardeşim, benim için bir egzersizin başarı kriteri budur: zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksın!
Biraz bu ablayı araştırınca fark ettim ki, genelde diyetisyenler spor salonuna gidemeyen, evine yürüme bandı alamayan danışanlarına Leslie öneriyorlar ve insanlar inanılmaz keyifle takip ediyor bu ablayı.
Leslie videolarında tatlı anlatıyor, “spor kalbinize iyi gelir, “ “yürümek için kendinize bir saat ayırmak çok önemlidir, harika bir şey yapıyoruz birlikte”, “hadi yürüyelim walk walk walk! “
Bir de çok tatlı bir repliği var: out together out together...
yani dışa bir adım at, yanına öbür adımını getir...
Canım Leslie...
Leslie sayesinde yaktım kalorinin daha fazlasını muhteremle yürüyüşlerimde yakıyorum ama yine de beni bu tempoya evde hazırlayan Leslie ablama sımsıkı sarılıyorum:)
Canım Leslie bana iyi geliyorsun!
Canım muhterem ve yüksek tempolu dış ortam yürüyüşü siz bana daha da iyi geliyorsunuz...
Sözlerimi burada balla keserken,
Evvela Leslie’nin en sevdiğim videosunu,
Ve de illa ki okuyun dediğim Yürümenin Felsefesi kitabını buraya usulca bırakıyorum.
19 Haziran 2020 Cuma
Bana iyi gelenler - 4
13 Haziran 2020 Cumartesi
Bana iyi gelenler - 3
Saksıdaki domateslere epeydir biriktirdiğim filtre kahve posalarını vermek üzere terasa çıktığımda, yağmur başladı.
İnce ince , usul usul, sindire sindire...
Yılın sekiz ayı mütemadiyen güneş gören memleketten gelme bir insana göre yağmura, bana çocukluğumun kırk ikindi yağışlarını hatırlatan bu bahar yağmurlarına ziyadesiyle düşkünüm..
Tazelenmiş hissediyorum ve nefes alıyorum. Bence bitkiler de aynı hissiyatı paylaşıyor:) bugün saksıda iyice palazlanan domates fidemi bostana dikme zamanını tam da yağışın öncesine denk getirdim. Üstüne de bu yağmur, o kökleri saksıdan fışkırasıya büyüyen fideye ilaç gibi gelmiştir. Umarım.
Bostanda eşelenmek, günün en sevdiğim aktivitesi... umumiyetle yalnız oluyorum, diğer bostanların sahibi komşulara denk gelirsem de ne ala... kırık dökük fransızca ingilizce karışık sohbet ediyoruz. “Senin çilekler pek güzel..” “aman efendim senin domateslerin kabakların yanında lafı mı olur?” Minvalinde sohbetler dönüyor.
Yalnız oldum mu, daha da güzel. Her gün yeni bir gelişmeyle karşılaşmak, tek tek dokunmak, çapaladıkça toprağı, çıkan kokuyla mest olmak... toprakla bir olmak...
Bostandan ayrıldım mı hemen eve girmiyorum. Tam da bizim eve bakan ağaçların altındaki banka oturuyorum bir süre. İyi geliyor. Gerçi bugün yağmur ufaktan çiselemeye başlayınca
erkenden topukladım.
Yağmur... evet bana iyi geliyor. Serin mis...