Akşam çöktü mü, yemek hazırlama telaşının içinde, iki arada bir derede porselen demlikte çay demlerim. Hani akşam yemeği yenir, mutfak toplanır, sarı bez yıkanıp lavabonun kenarına bırakılır ya... tam o vakit, ben pijamalarımı giyer, sırtıma sabahlığımı geçiririm.
İşte o sabahlık annemdir. Annemin pembe sabahlığı ise benim çocukluğum. alçak dolgu topuklu deri terliklerinin koridoru adımlarken çıkardığı tıkırtıların tınısı bile kulağımda.
Akşam yemeğinin üzerine içilecek çaya beş kala giyilen sabahlık, daha doğrusu o sabahlığın bende uyandırdığı his... çocukluğuna dönmek, yuvaya dönmek...
bir daha asla dönemeyeceğin zamanların büyüsüne dönmek, sıcacık...
Bugün yaşadığımız her an da aslında bir daha dönemeyeceğimiz anılardan oluşuyor. Bazı bazı, durup o anı bir nefeste içime çekmek, dondurmak istiyorum, “acil durumlarda kırın” yazan küçük bir camekanın içine saklamak... Bugün tükettiğim bu tatlı anıların, bir gün yine ihtiyaç duyacağım endişesiyle turşusunu kursam... ne güzel olur.
Keşke.. birde çok kalp.
YanıtlaSilBenden de bol kalp üstü sevgi:)
SilNe güzel yazmışsın Yeliz. Ben de öyle düşünsem de senin gibi güzel ifade edemiyorum.
YanıtlaSilPınar
Kalplerimiz bir olsun
Sil:)
YanıtlaSilhep yaz böle şeysileer :)
YanıtlaSil:)
SilEski günleri, annemi, babamı çok özlediğim bir günde sanki benim için yazmışsınız.
YanıtlaSilBen de sanırım çok özledim :(
Silannemin sabahligini hatirladim yeliz. Cok ozledik degil mi?Hem o gunleri, hem izmiri hem onlari...
YanıtlaSilÖzledim ya gülçinim gerçekten çok özledim:(
SilBen de boyle seyler dusunuyor ve hissediyorum. Bazen de acaba cocuklarim ilerde benim hangi huylarimi anacaklar diye hayal kuruyorum.
YanıtlaSilAy ben şimdiden kendi küçüklüğümmle karşılaştırıyorum :))
Silannemin sabahlığını çıkarıp giycem...
YanıtlaSilburcu
:)))
Sil