Akşam çöktü mü, yemek hazırlama telaşının içinde, iki arada bir derede porselen demlikte çay demlerim. Hani akşam yemeği yenir, mutfak toplanır, sarı bez yıkanıp lavabonun kenarına bırakılır ya... tam o vakit, ben pijamalarımı giyer, sırtıma sabahlığımı geçiririm.
İşte o sabahlık annemdir. Annemin pembe sabahlığı ise benim çocukluğum. alçak dolgu topuklu deri terliklerinin koridoru adımlarken çıkardığı tıkırtıların tınısı bile kulağımda.
Akşam yemeğinin üzerine içilecek çaya beş kala giyilen sabahlık, daha doğrusu o sabahlığın bende uyandırdığı his... çocukluğuna dönmek, yuvaya dönmek...
bir daha asla dönemeyeceğin zamanların büyüsüne dönmek, sıcacık...
Bugün yaşadığımız her an da aslında bir daha dönemeyeceğimiz anılardan oluşuyor. Bazı bazı, durup o anı bir nefeste içime çekmek, dondurmak istiyorum, “acil durumlarda kırın” yazan küçük bir camekanın içine saklamak... Bugün tükettiğim bu tatlı anıların, bir gün yine ihtiyaç duyacağım endişesiyle turşusunu kursam... ne güzel olur.
15 yorum:
Keşke.. birde çok kalp.
Ne güzel yazmışsın Yeliz. Ben de öyle düşünsem de senin gibi güzel ifade edemiyorum.
Pınar
:)
Benden de bol kalp üstü sevgi:)
Kalplerimiz bir olsun
hep yaz böle şeysileer :)
Eski günleri, annemi, babamı çok özlediğim bir günde sanki benim için yazmışsınız.
annemin sabahligini hatirladim yeliz. Cok ozledik degil mi?Hem o gunleri, hem izmiri hem onlari...
:)
Ben de sanırım çok özledim :(
Özledim ya gülçinim gerçekten çok özledim:(
Ben de boyle seyler dusunuyor ve hissediyorum. Bazen de acaba cocuklarim ilerde benim hangi huylarimi anacaklar diye hayal kuruyorum.
annemin sabahlığını çıkarıp giycem...
burcu
:)))
Ay ben şimdiden kendi küçüklüğümmle karşılaştırıyorum :))
Yorum Gönder