Bu sabah 08:30'da Arca'yı yakındaki bir kasabada futbol turnuvasına bıraktım, maçları başlayıncaya kadar market alışverişini halledeyim dedim. Marketin açılmasını kapıda bekleyenlerin arasındaki en genç insan bendim. En genç derken, bir uçurumdan bahsediyorum. 80+ ve ben...
Aklıma bu yaz edindiğimiz yeni rutinim geldi. Sabah suyu... Serin, temiz, sakin... Çeşme'de denize girdiğimiz koyda çok eski bir site var, sakinlerinin yaş ortalaması 70 ve ne zaman sabah sekiz gibi denize gitsek koyda beyaz kafalar... birbirine gülümseyen tontonlar.
Evet sabahların yaşlılıkla bir ilgisi olmalı.
Hep böyle değildim ben, akşam suyunu severdim, güneş batarken denize girmenin ergen yaşlarımda ayrı bir havası olduğunu düşünürdüm. Hala da seviyorum, akşama doğru denize çoluk çombalak gitmek demek evdeki işler bitti, geç kahvaltılar üstüne kahveler içildi, sohbetler edildi demek, çocuklar denizde tepişirken ve ayakların dalgalarda ıslanırken buz gibi biranı içmek demek, sohbet demek...
Eski benden farklı olarak artık...
Ufak tefek rutinlerim var, bana iyi gelen... Bazısı güzel alışkanlıklara dönüşüyor, sabah yazılan günlükler, sabah sporu, günün ilk kahvesi, akşam çayı ve yanına yakılan mumlar, tütsüler gibi... Bazı bazı bana artık kötü gelen alışkanlıklarımın yerine koyduğum...
Deniz'in hemen her kitap kulübü buluşmasında dediği gibi "insan değişir".
İnsan değişir, alışkanlıkları mı değişmeyecek?
O zaman bu postu değiştirmekten keyif aldığım, ve yenilerini edindiğim bugünlere hediye ediyorum...
Ve arkadan Frank Sinatra çalıyor: It had to be you
Ve benim gözümden uyku akarken aklıma When Harry Met Sally filmi düşünüyor, hay karpuz kabuğu, sırası mı şimdi?
Oldum olası erken saatleri sevmişimdir.Daha ortaokulda bile hafta sonları da erken kalkıp bahçede birşey yapıp bi de çay demlerdim. Yakın bir arkadaşım vardı, çok gülerdi bana ' yatıp uyusana' diye.Ben de ' amann 5 gün zaten erken kalkıyorum, 2 gün uyusam ne olucak ki ' derdim.Yakın zamana kadar da devam etti bu düşümcem.Ben sabahı severdim, iş hayatına atılınca bile hafta sonları gideceğimiz sinema, gezi, pazar vs hep erkenden giderdik arkadaşlarımla.O zamanlar tren, dolmuş değiştirerek gittiğimiz filmlerde bile ilk gösterime girer, çıkıp kahvaltı yapıp, üstüne de pazar mağaza dolaşırdık ki herkesler yeni yeni geliyor olurdu.Ama sanırım senin bu yazına göre Yeliz ben hayatı tersten yaşıyorum. Çünkü son yıllarda yaş ilerledikçe tam tersini yapıp, uyuyabildiğim kadar uyuyorum :))
YanıtlaSilSerap
Kesinlikle yaşla ilgili! Oldum olası sabahın çok erken saatlerini sevmem, geçmişte otobüsle yapılan uzun seyahatlerde o saatlerin bende bıraktığı ürküntü diye düşünürüm. Herkesin kalktığı, ortamın cıvıl cıvıl olduğu saatlerdie sevdiğim sabahlar. Ama yaş ilerledikçe istemeden uyanıyorum çok erken saatlerde ve yoo o saatlerde bir şeyler yapmayı hala sevmiyorum. Kaçıp giden uykularımı arıyorum daima...
YanıtlaSil