Bugün bisikletle metroya bindiğimi, Bornova’da inip bir
güzel Işıkkent’e pedalladığımı anlatacaktım ama al işte boktan yaralanma
hadisesi “bisikletle metroda nasıl seyahat edilir” başlıklı bilgilendirici
paylaşımdan rol çaldı, pis!
Üstelik hiç de cool bir kaza değildi, hatta kaza bile
denemez.
BAL’ın önündeki kavşaktan geçtim, hadi dedim mis gibi
kaldırım var, kaldırımdan gideyim, bam! Yav bu bisikletin gidonu çok hassas.
Tamam bunu biliyorum, katlanan bisikletlerde hızlı bir yön değiştirme sağlıyor,
yani kötü bir şey değil ama arkadaş, işte kaldırıma çıkarken gidonun
hakimiyetini kaybet sen, denge yalan olsun sonra pat! Dizimin üstüne düştüm,
pedal da epey paraladı bacağı. Bu arada bir türlü katlayamadığım pedalların
katlanabilir olduğunu öğrenmiş oldum. Direkt bana katlandı diyeyim, sen anla!
Aslında önce bu kadar kötü olduğunu fark etmemiştim. Güzel
güzel geldim ofise. Tuvalette üstümü çıkardım, ofis kostümlerimi giydim. Uvvv
bacak fena olmuş, kanıyor.
Ofisin ilkyardım uzmanı olarak ilkyardımı ilk şahsıma
uygulayacakmışım meğer. Kader...
Ofistekiler epey üzüldü halime, benden daha çok… Yani evet kötü
görünüyor, inkar etmek için kör olmak gerekir. Ama ben alışkınım. Pek
çoklarından daha fazla…
Üniversitenin ilk haftaları, yurtta kalıyorum. Aynı bölüm
aynı dönem diye bizi Elvan’la aynı odaya koymuşlar. Pek çözememiştim önce,
kitap dergi filan okuyan biri, tam karşımda yatağı. Bir de her Allahın cuması
Ankara’ya ailesinin yanına gidiyor, her pazartesi dönüyor. Uçak da yok o
vakitler (var lan milattan önce değil:P sadece az ve pahalıydı) Varan’a abone. Benim
de İlker var hâlihazırda, İzmir’den gelmişiz beraber, pek öyle yurtta
durmuyorum.
Uzun lafın kısası, biz bu Elvan’la ilk haftalar tam
kaynaşamadık. Derken bir gün sohbet sohbeti açtı, çocukluğumuza kadar indik. Elvan’a
yara izlerimi gösteriyorum, anlatıyorum “işte bu futbol oynarken oldu, bu
bisikletin zincirine takıldı, ama ne kan aktı be, burası şofbene değmişti, çok
küçüktüm, kaşımda da iki dikiş var”… Elvan beni başka dünyalardan dinlemişti o
gün ve şimdi çok net hatırlamıyorum ama “vayy benim hiç yaralarım olmadı böyle”
gibi bir şeyler söylemiş, içini çekmişti.
Galiba o da biliyordu, yara izleri çılgın bir çocukluğun
anılarıydı.
Arca cücesi ilk berelendiğinde ve neredeyse vasiyetini
yazacak hale geldiğinde (canı kıymetli velet!) “saçmalama len, çocukların
yaraları olur, bence gurur duymalısın, dur hatta fotoğrafını çekelim yaranın”
demiş fotoğrafını çekmiştim. Fotoğrafı çekerken o geldi aklıma. Bir de itiraf
ediyorum, akşam İlker çok üzülmesin diye önden ona gönderecektim, zira
telefonda küçük sıyrık demiştim ama görüntüye de hazırlamak lazım muhteremi. Ve
tabii ki IG’de de paylaştım. Ay paylaşmasam olmazdı. Hep yediğini, içtiğini,
okuduğunu mu kardeşim, yaralar da hayatın bir parçası aaa…
Neyse sağ olsun canlar hep geçmiş olsun’ladılar beni.
Tütencim , hani Cars’da Mater’ın çizikleri mevzubahis oluyor,
Mater ise gururla “onlar dostlarımla birlikteyken aldığım göçükler, çizikler,
onları düzelttirmem” diyor, hah işte onun gibi, “yaralar yaşanmışlıklardır” gibi
bir şey yazarak beni teselli etti sabah sabah... Elvan'la o günkü sohbetimizi, yaralı bereli çocukluğumu, annemlerin "çok et ye de bir an önce iyileşsin yaraların" deyip kurumuş kabuklarıma terramicyn sürdüklerini hatırladım.
Sahi yaralar, yaşanmışlıklardır değil midir? Allah gönül yarası
vermesin, puahhaha
Çok geçmiş olsun :(
YanıtlaSilHakikaten hafif gibi görünmüyor. İyi ki hafta sonuna giriyoruz, en azından iki gün bacakları -kelimenin gerçek anlamıyla- uzatıp dinlenme şansın olur.
Bi' an önce iyileşsin o yaralar, kabukları da kaldırma ki iz kalmasın :)
Aynen öyle yapıyorum vallaha sürekli uzatıyorum:) çok tşkler
SilGerçekten biz senden daha çok üzüldük :))
YanıtlaSilBununla geçmiş olsun diyelim:)
Amin damlacım çok sağ ol:)
SilBir yaralanma hikayesi ancak bu kadar hafif yazılabilir :)
YanıtlaSilGeçmişler olsun ve dediğin gibi allah gönül yarasından uzak tutsun seni :)
Amin çok tşkler öperim:)
SilYeliz geçmiş olsun, mini etek ve topuklularla çok da cool gözüküyor ama batticon'u baya geniş tutmuşsun sanki :)) Bu arada, her gün pedal basan bir anne olarak İstanbul'da bisiklet mi amanın helal olsuuuun diyorum :)
YanıtlaSilAy yok annem pedalın sürttüğü yer o geniş alan ve tümden sıyrık:( bu fotoğrafı ilker için çekip filtre kullandım da fazla kötü gözükmesin diye:)) izmirde güzel yollar yapmışlar ama hep sahilde maalesef benim güzergah köt:(
Silçok geçmiş olsun
YanıtlaSilÇok teşekkürler:)
Sil