Benim ilk öğretmenim, Leman Hanım’dı.
Kulak hizasında aynı boy kesimli dümdüz simsiyah saçlarını
hatırlıyorum, zarif bir hanımefendiydi.
Aslında kendisi annemin ilkokul öğretmeniydi. Emekli
olduktan sonra İzmir’e taşınmıştı, oğlu, gelini ve torunlarıyla yaşıyordu.
Akhisar’da hemen herkesler birbirinin akrabası olduğundan sanırım onlar da
bizimkilerin çok uzaktan akrabasıydı. Sık sık akşam gezmelerine gider gelirdik.
Arca kadar olduğumu tahmin ediyorum zira ilkokula başlamamış olduğuma eminim.
Tüm zarafetiyle bir köşede oturur, beni yanına çağırırdı.
Elini öperdim, koltukta yanına ilişirdim.
Bana sorular sorduğunu hatırlıyorum,
gözlerimin ta içine bakardı, Atatürk’ü anlatırdı bana. İlkokula başladığımda bu
törensel sohbetimiz, Leman Öğretmenimin okulum, öğretmenim, okulda
öğrendiklerimle ilgili sorularıyla devam etti. Leman öğretmenimin de benim
kadar bu sohbetlerden mutlu olduğunu hissederdim, emekli de olsa, çok ama çok
ihtiyarlamış da olsa, öğretmenlik bazıları için asla vazgeçemediği bir tutku
oluyor.
Hele de Leman öğretmenim gibi Cumhuriyet öğretmenleri için…
O ev, benim için ayrı bir okul gibiydi. Leman Öğretmenimin
torunları Uygar ve Fuat, benden hatta ablamdan bile büyüktü, bana satranç
öğretmeye çalıştıklarını ve kafamın basmadığını hatırlıyorum.
Şimdi mesela Arca
da öğretmeye çalışıyor ve hala basmıyor:) Bazı insanlar bazı şeyleri öğrenemiyor.
Satranç oynamayı öğrenememiş olabilirim ama Leman
öğretmenimin Atatürk hakkında öğrettiklerini hiç unutmadım, şimdi bir efsane
gibi anlatılan Köy Enstitülerini unutmadığım gibi…
Ahhh ellerinden öperim Leman öğretmenin o zaman..
YanıtlaSilLeman, ne şahane isim!
Eski öğretmenler bambaşkaydı :(
YanıtlaSil