Hiç tanımadığımız ve belki de hiç yollarımızın kesişmeyeceği insanlarla ortak
yanlarımızın olması çok ürkütücü değil mi?
Tornadan çıkmış gibiyiz.
Otuz yaş civarı plaza
insanları hakkındaki gözlemlerini çok isabetli aktaran bir blog yazısını ortak
paydaya alan o kadar çok insan vardı ki… Ben de dahil olmak üzere, birbirimizde
bulduğumuz benzerliği yakınlığa dönüştürdük ama herkes o kadar yakın hissetti
ki, kimse benzerliğin bu kadar üzerinde durmadı.
Gerilim filmlerini
aratmayacak ürkütücülüğüyle hepimizin aynı olduğu gerçeği, suratımıza tokat gibi çarparken, el yordamıyla
kurduğumuz hayallerin bile birbirinin benzeri olmasına ne demeli?
Ne ara hayal gücümüzü
elimizden aldılar acaba? Yaratıcılığımızı ne zaman yok ettiler ki, girdabın
içinden çıkma çabalarımız bile bir örnek?
Boş sokağı seyreder gibi
görünüp, boş gözlerle pencereden yansımamı izlerken miydi, yoksa ruhumu çok
uzaklara uçurup mevcut yaşamımı o yükseklerden incelerken miydi hatırlamıyorum;
belki de kafamda dönüp duran sesleri dinlerken, sorunların ortak olabileceği fakat
çözümlerin kişiye özel olması gerektiği fısıldanmıştı kulağıma.
Tüm o okuduğum
kitaplardan, izlediğim filmlerden, yaşamına tanıklık ettiğim insanlardan
öğrendiğim bir şey var. İnsanın kendisiyle hesaplaşmasının ve barışmasının ilk
aşaması hayatının ilk yıllarına gitmesiyle oluyor. İçine düştüğün sorunların,
kafanda dönüp duran sorgulamaların temelinde yatan çözüm, çocukluğunun
saflığında gizli. Saflık derken sadelikten, netlikten bahsediyorum, hayatla,
toplumla, büyümekle kirlenmemiş arılıktan.
Bize bir ara bir şey
oldu, bir kırılma noktası, tam ne zaman bilemiyorum belki okula başladığımızda,
belki toplum tarafından sarmalanıp üzerimize beklentilerin çöreklendiğinde… O
noktada yolumuzu değiştirdik, belki de yeni bir yol çizdik, ya da yolumuzu
kaybettik. Yeniden bir yol çizmenin ya da yolumuzu bulmanın yolu kendimizle
meselelerimizi halletmekten geçiyor, sağduyu ve sükûnetle.
Ve sık sık kendimize
kurban olmadığımızı hatırlatmamız, bir vakitler seçtiğimiz yolların bizi bugün
olduğumuz kişiye dönüştürdüğünü kabullenmemiz gerekiyor evvela. İşte o
zaman bir şeyleri değiştirebilme gücüne sahip olduğumuzun farkına varıp, yeni
bir yol çizmeye başlayabileceğiz.
“Ben başıma gelen
şeylerin sonucu değilim, ben, olmayı seçtiğim kişiyim.”
Cok guzel bir cumle, cok begendim. Kizlarima birer album hazirlamayi istiyorum. Hani bugun variz yarin yokuz hesabi, olur da onlar henuz ayaklari uzerinde tam duramadan olur gidersek, kendilerini dipte hissettiklerinde yeniden yukari cikmalarina yardimci olabilecek sozler, fotolar falan da eklemek istiyorum. Bunu da alip koyayim oraya. Hos bu proje Lara dogdugundan beri aklimda, hatun 8 oldu. Artik aklimdan elime gecirsem fena olmayacak sanki:)
YanıtlaSilÇok güzel bir proje, ama ben böyle bir şey hazırlarken bile salya sümük ağlarım:)
Sil