18 Mart 2016 Cuma

“Ben başıma gelen şeylerin sonucu değilim, ben, olmayı seçtiğim kişiyim.”

Hiç tanımadığımız ve belki de hiç yollarımızın kesişmeyeceği insanlarla ortak yanlarımızın olması çok ürkütücü değil mi?
Tornadan çıkmış gibiyiz.

Otuz yaş civarı plaza insanları hakkındaki gözlemlerini çok isabetli aktaran bir blog yazısını ortak paydaya alan o kadar çok insan vardı ki… Ben de dahil olmak üzere, birbirimizde bulduğumuz benzerliği yakınlığa dönüştürdük ama herkes o kadar yakın hissetti ki, kimse benzerliğin bu kadar üzerinde durmadı.

Gerilim filmlerini aratmayacak ürkütücülüğüyle hepimizin aynı olduğu gerçeği,  suratımıza tokat gibi çarparken, el yordamıyla kurduğumuz hayallerin bile birbirinin benzeri olmasına ne demeli?

Ne ara hayal gücümüzü elimizden aldılar acaba? Yaratıcılığımızı ne zaman yok ettiler ki, girdabın içinden çıkma çabalarımız bile bir örnek?

Boş sokağı seyreder gibi görünüp, boş gözlerle pencereden yansımamı izlerken miydi, yoksa ruhumu çok uzaklara uçurup mevcut yaşamımı o yükseklerden incelerken miydi hatırlamıyorum; belki de kafamda dönüp duran sesleri dinlerken, sorunların ortak olabileceği fakat çözümlerin kişiye özel olması gerektiği fısıldanmıştı kulağıma.  

Tüm o okuduğum kitaplardan, izlediğim filmlerden, yaşamına tanıklık ettiğim insanlardan öğrendiğim bir şey var. İnsanın kendisiyle hesaplaşmasının ve barışmasının ilk aşaması hayatının ilk yıllarına gitmesiyle oluyor. İçine düştüğün sorunların, kafanda dönüp duran sorgulamaların temelinde yatan çözüm, çocukluğunun saflığında gizli. Saflık derken sadelikten, netlikten bahsediyorum, hayatla, toplumla, büyümekle kirlenmemiş arılıktan.

Bize bir ara bir şey oldu, bir kırılma noktası, tam ne zaman bilemiyorum belki okula başladığımızda, belki toplum tarafından sarmalanıp üzerimize beklentilerin çöreklendiğinde… O noktada yolumuzu değiştirdik, belki de yeni bir yol çizdik, ya da yolumuzu kaybettik. Yeniden bir yol çizmenin ya da yolumuzu bulmanın yolu kendimizle meselelerimizi halletmekten geçiyor, sağduyu ve sükûnetle.

Ve sık sık kendimize kurban olmadığımızı hatırlatmamız, bir vakitler seçtiğimiz yolların bizi bugün olduğumuz kişiye dönüştürdüğünü kabullenmemiz gerekiyor evvela. İşte o zaman bir şeyleri değiştirebilme gücüne sahip olduğumuzun farkına varıp, yeni bir yol çizmeye başlayabileceğiz.


“Ben başıma gelen şeylerin sonucu değilim, ben, olmayı seçtiğim kişiyim.”

2 yorum:

Bezen Hindistan dedi ki...

Cok guzel bir cumle, cok begendim. Kizlarima birer album hazirlamayi istiyorum. Hani bugun variz yarin yokuz hesabi, olur da onlar henuz ayaklari uzerinde tam duramadan olur gidersek, kendilerini dipte hissettiklerinde yeniden yukari cikmalarina yardimci olabilecek sozler, fotolar falan da eklemek istiyorum. Bunu da alip koyayim oraya. Hos bu proje Lara dogdugundan beri aklimda, hatun 8 oldu. Artik aklimdan elime gecirsem fena olmayacak sanki:)

yeliz dedi ki...

Çok güzel bir proje, ama ben böyle bir şey hazırlarken bile salya sümük ağlarım:)