Sineklerin Tanrısı’nı
google’layınca çevirisini yapan Mina Urgan’ın “son söz”ü de dahil olmak üzere
pek çok bilgi bulabilirsiniz. Simgesel bir kitaptır, son derece basit ve net
bir şekilde bize, aslında en vahşi yaratık olduğumuzu
çocukluğumuz üzerinden anlatır.
Nitekim geçen kitap kulübü toplantısında da konuştuklarımız bundan öteye geçemedi. Kitapta kurgusal boşluklar, hikayenin oturmayan kısımları vardı. Kitabın basımından birkaç yıl sonra çekilmiş filmini izlerken de oturmayan kısımları yerleştirememiştim.
Çocukların her birinin
toplumun bir bireyini simgelemesi, hemen her öğenin bir şeyin yerine konması ve
bundan altmış küsur sene evvel ne ise, bugün de aynı noktalardan kitlelerin
yakalanması, kitabın etkileyici kısımları.
İnsan doğadaki diğer her
varlıktan daha akıllı, daha üstün olarak görülüyor. Kime göre neye göre? Bir
hayvan kadar güçlü hislerimiz, koku alma yeteneğimiz var mı? Yok.
Bizim diğer
canlılardan en belirgin ayırt edici özelliğimiz aslında sosyalliğimiz, konuşmayı yani iletişimi, dedikodu (hadi ayrıntılı
bilgi paylaşımı diyelim) yapmayı becerebiliyor oluşumuz. Ayrıntılarıyla bir
durumu aktarabiliyor, konuşarak diğerlerini manipüle edebiliyoruz. Bu sebepten
dolayı bir hayvan tehlikeyi belirtmek için tek bir ses çıkarırken biz bir
tehlikeyi ayrıntılarıyla, karşımızdakini etkimiz altına alabilecek verilerle
süsleyerek aktarabiliyoruz.
Sineklerin Tanrısında
adaya düşen çocukların içindeki canavarı çıkarmalarını sağlayan da işte bu algıyı
korku aracılığı ile kullanma becerisiydi.
“Böl ve yönet” bence çok kolay bir
yol değil. Toplumu en küçük yapıtaşına yani bireye böldüğünüzde o her bir
bireyin algılarını kontrol etmek kolay değildir. Fakat kitlelere tek bir algı
bahşetmek ve toplulukları yönetmek en kolayıdır. Yani “Birleştir ve yönet” :)
Birleştirmenin en kolay yolu da bireylerin düşünmelerini engellemektir. Düşünen
bireyleri güdemezsiniz. Demek ki neymiş? Önce düşünce yoksunu bir kuşak yaratıp
sonra bu kuşağı korku gibi, din gibi olgularla birleştirip tek kafa yaratacak,
tek kafayı da kafanıza göre güdecekmişsiniz. İşte bu kadar kolay.
Sineklerin Tanrısı, bize
bildiğimizden farklı bir şey göstermiyor ama toplumu ve toplumdaki yerimizi
sorgulamak adına oldukça faydalı bir kitap.
Sineklerin Tanrısı |
Ah be Yeliz, evet, "bize" bildiğinizden farklı bir şey göstermiyor ana o bizim bildiğimizi bilmeyen öyle büyük bir "birleştirilip yönetilen" bir topluluk var ki! Bizim sorunumuz önce kendimizi o topluluktan nasıl soyutlayacağımız sonra da bildiklerimizi onlara Nasıl öğreteceğimizi keşfedememek :( hoş, bugünlerde öğretim sistemine de inancım kalmadı ve daha da ötesi artık kimseye bir şeyi öğretilmeyeceğini, ancak kişinin yaşayarak, deneyimleyerek bir şeyleri öğrenebileceğini düşünüyorum. Bu da, itiraf etmeliyim ki, toplumsal durumumuz açısından bana çok umut vermiyor ne yazık ki :(
YanıtlaSilSevgiler...
Deniz