A: A üzülme
babam, akşamüstü geçerken alırsın.
---------------------------------
Pazar sabahı
yatak keyfi yaparken,
Y: Ben kahvaltı
hazırlayayım, siz de gidin ekmek süt alın hadi.
A: Ben gelmem
İ: Gel babacım
işte birlikte gidelim, arkadaşlık edersin?
A: Yok biz
seninle yayalım evde, annem gitsin bakkala
---------------------------------
Kahvaltıdan
sonra;
Y: Evde hiçbir
şey yok, kalkın pazara gidelim.
Yer cücesi hiç
benimle muhatap olmadan babasına;
İ: Off baba ya
biz gitmeyelim evde yayalım annem gitsin pazara.
Evde yalnız
bırakılıyorum, dışlanıyorum!
---------------------------------
Okuldan şikayet
var. Arca artık iyice zıvanadan çıkmış. Bir “ben her şeyi bilirim” halleri, bir
ukalalık! Bir şeyleri başardıkça havalara girme, hiç sevmediğim insan tipi. Bir de argo kelimeler almış başını gitmiş. Rehberlikten randevu talep ettik, bakalım nasıl çözeceğiz?
Saydırarak
da olsa ödevi bitiriyor, kitap da okunuyor her gün, yine de vakit kalıyor diye
biz buna ipad konusunda biraz gevşek davrandık. Ama ipad denen illet çocuğu kötü
etkiliyor, net! Hazır şikayet de gelmişken krizi fırsata çeviren İlker, ipad
mevzusunun iplerini sıkıvermiş, süreleri netleştirmiş. Bizimkinin hiç hoşuna
gitmedi tabii, ben seyahatten dönünce beni karşısına aldı sıkıntılarını
anlattı. Süre azmış, hafta sonu günde 1 saate çıkmalıymış. Hiç yüz vermedim,
atarlandı: “Yeter be! Kuralları koyuyorsunuz, hiç bana sormuyorsunuz! Nasıl iş
bu?”
Hak verdim Allah
için, ne demiş bir büyüğümüz Alfie Kohn ““Bağırmaktan
daha iyisi söylemek, söylemekten daha iyisi açıklamak, açıklamaktan daha iyisi
tartışmaktır”
Nitekim biz de Arca ile bu kural meselesini
tartıştık, bir öneri geliştirdik ve akşam İlker’in önüne koyduk. Hafta için 10’ar
dakika az oynayıp cumartesi bir saat kadar oynayabilrdi.
:)))
YanıtlaSil